COVID-19 yönetimi, birkaç ay ya da birkaç haftalık değil, aylara hatta yıllara yayılacak stratejiler geliştirmeyi gerektiriyor.

Stratejinin kalbini ise, risk analizi yapılarak, COVID-19’lu bireylerin tespiti konusu yer alıyor.

Peki, bunun için hangi enstrümanları kullanıyoruz?

Hastalığa karşı bağışıklık geliştirip geliştirmediğimizi tespit eden hızlı testler.

Virüsü tespit eden PCR testi.

Bazı klinik bulguları olanlarda, doktorun başvurabileceği akciğer grafisi ve/veya tomografisi.

Belki de hepsinden daha da önemlisi, doktorun hastayı çok iyi dinleyerek ve sorular sorarak, hastanın şikayetlerinin seyrini değerlendirmesi, muayene etmesi ve olası COVID-19 ön tanısını koyabilmesi.

Bütün bunları başarabilmek için de organize bir sağlık alt yapısına sahip olmak gerekiyor.

Biz ne yapıyoruz?

Tek ayak üzerinde duruyoruz.

Hangi ayak?

TEST!

Kaldı ki, bu ayağımız üzerinde de sabit duramıyoruz.

Zıplıyoruz adeta!

Neden?

Çünkü testlere hakim değiliz!

İkinci vakayı hatırlayalım. İlk test negatif, ikinci test pozitifti.

Bazı polis memurlarımızı hatırlayalım. İlk testleri pozitif, ikinci testleri negatifti.

Bazı sağlık çalışanlarını hatırlayalım. İlk testleri pozitif, ikinci testleri negatifti.

Karantinadaki bazı öğrencileri hatırlayalım. İlk testleri pozitif, ikinci testleri negatifti.

Bu testlerin kaynağı neresi idi?

Dr. Burhan Nalbantoğlu Hastanesi Genetik Laobratuvarı!

Testlerin karargahı yani! Kaderimiz ile oynayan yer!

Kaderimizle oynuyor, çünkü devletin sadece sağlıkla ilgili değil, akla gelebilecek her türlü konularla ilgili önlemleri, bu karargahtan gelecek verilere endeksli.

Ancak, belli ki verilerde ciddi sorunlar var!

Pozitfler negatife, negatifler pozitife dönüşüveriyor!

Test yapılacak bireyleri kimlerin belirlediği, hangi bilimsel algoritmanın kullanıldığı muamma!

Hızlı test mi, PCR testi mi yapılacağına kimlerin karar verdiği de muamma!

Kimlere hangi testlerin yapıldığına dair bir döküm de paylaşılmıyor, yani test detayları da verilmiyor yetkililere!

Bugüne kadar test sonucunu eline alanı da gören olmadı ki bu çok önemli bir konu!

Bilim kurullarının testlerin detaylarından haberi bile yok, çünkü kurulu bilgilendiren yok!

COVID-19 Koordinasyon Komitesi de bu bilgilerden mahrum bırakılıyor!

Testlerin hangi yöntemlerle yapıldığına dair bu güne kadar net ve doyurucu bilgi hiç paylaşılmadı ve paylaşılacağa da benzemiyor!

PCR testinde %40 dolaylarındaki hata payı göz önünde bulunduruluyor mu, belli değil!

Dünyanın her ülkesinde, test sonuçları gerekirse başka laboratuvarlarda yeniden doğrulanırken, bizim test karargahının dışarıya açılmama ısrarı ise çözülebilmiş değil, akıl ve mantıkla izahı ise hiç mümkün değil!

PCR testlerinin sonuçlarının bir kağıda basılıp basılmadığı bile belli değil! Elinde test sonucu olan bir kişi bile yok.

Test sonuçları ile birlikte hastaların, bireylerin klinikleri birlikte ne kadar değerlendiriliyor, belli değil!

COVID-19 tedavisi gördükten sonra iyileşip de taburcu edilen hastaların klinik takiplerinin yanında, test takiplerinin nasıl yapılacağına dair bir plan program yok!

Değerli okurlar;

Sayın Başbakan’dan tutun da Sayın Sağlık Bakanı’na, Bilim Danışma Kurulu’ndan tutun da COVID-19 Koordinasyon Konseyi’ne, bu testlerin arkasındaki sır perdesine hakim olduklarını hiç zannetmiyorum…

Test karargahını sevk ve idare eden beyinler, ülkenin kaderi ile oynamaya devam ediyor.

Bilim Kurulu, Koordinasyon Kurulu, el yordamı ile devlete yol göstermeye çalışıyor.

Sayın Başbakan’a seslenmek istiyorum:

Bu test konusu başımızı çok ama çok ağrıtacak! Test çok önemli ancak, teste endeksli bir sağlık politikası çıkmazına girilmemesi gerekiyor! Sadece testlerle ilgili değil, COVID-19 hastalığına dair tüm klinik yaklaşımlar yeniden gözden geçirilmelidir.

Sağlığın Başı, tutarsız verileri makyajlayarak halka sunma derdine düşüyor.

Makyaj akınca ortaya çıkması muhtemel tablo, sadece beni değil, benim gibi düşünen birçok meslektaşımı da diken üzerinde tutuyor…

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899