Yıl: 1974 ,15 Temmuz 
 
Yer:Lefke Karşıyakada  bir Mağara.
 
Rum ordusunun havan atışları başlayınca Karşıyakadaki ninemin evininin dereye bakan tarafında  yamaç altında  bulunana mağaralara gittik .
 
İki mağara vardı ,Dedem  bu mağaraları  hep temiz tutar zaman zaman içerisine yıkılan toprakları temizlerdi.Belkide hep sıkıntı ile  geçen  o zorlu  yıllardan olsa gerek   yine bir şey olur korkusu ile  bu mağaraları sığınacak bir yer düşünerek hep temiz tutmuştu.
 
Saat 15.00  civarı ninemin evinin Lefkeye bakan tarafında  yamacın altında   bulunan mağaraya biraz yiyecek ve su alarak indik.

Mağara çok büyük değildi ama mahalle halkının bir kısmı bizlerle beraber çocukları ve birkaç yaşlıyı bu mağaraya sokmuşlar yer çok fazla olmadığı için bir kısmıda dışarıda sırtları yamaca vererek hemen mağaranın yanında sırlanıp oturmuşlardı.
 
Havan topları bugün Anne, babamın içerisinde oturduğu evin   üzerinde bulunan araziye  düşüyordu .Mağara ile bu üstteki düz arazi arasında yükseklik farkı yaklaşık 15 belki  20 metre vardı. Buna rağmen arada bir mağara içine düşen havan toplarının toprakta yaptığı basınç ile mağara içinde başımıza taşlı toprak düşüyordu.
 
Rumlar havan atışlarına ara verdiği sıralarda hepimiz mağara dışına çıkıyor ve başta tuvalet olmak üzere ihtiyaçlarımızı gideriyorduk.

Hemen yakındaki dedemin bahçesinden üzüm koparıp gelenlerde vardı.
 
Bebekler küçük çocuklar yeğenler nineler dedeler anneler vardı mağarada ve mağranın  dışında ,kedicikte vardı .Babutsa ağaçları,bir de çiplenmit ağacı küçük birde omicik vardı.
 
Mağarada ne kadar kaldığımızı şu an hatırlamıyorum .
 
Ama eniştemin camları kırılmış sarı vosvosu  ile  gelip bizi deredeki  mağaradan alarak daha emniyetli olan Lefkedeki mahkeme caddesindeki evimize gittiğimizi hatırlıyorum.
 
 Kalanlar olmuşmuydu o mağarada şu an  hatılamıyorum.
 
Havan topu sesleri kesilip mağara dışına çıktığımız saatlerde Annem  sakın uzaklaşmayın şimdi tenefüs yapıyoruz derdi.
 
Biraz sonra zil çalınca hemen içeri gireceğiz sakın uzaklaşmayın.
 
Zil sesi havan mermilerinin havada uçarken ve düştüğünde çıkardığı sesti,kesilince tenefüs yapıyorduk.
 
İşte bu  tenefüslerin birinde yerde bulduğum bir tarafında üzerinde İngiltere kraliçesi 2.Elizabet’in portresi  olan bir resmin diğer  tarafına  annemin bana yerde bulup verdiği kaleme benzer siyah kömür parçası ile  o mağarayı çizmişim.

 Mağaranın içinde çocukları dışında nineleri dedeleri ,babutsa ağaçları, ve çiplenmit ağacını …
 
Uzun zaman önce çizilen bu resim yıllara sonra ninemin uzun süredir kapalı duran evinin içerisinde kapalı duran eski sandığının içinden çıktı, kim saklamış niye saklamış yoksa öylesine mi kalmış bilemiyorum ama 40 yıl orada kalmış.
 
Babutsalar  ve çiplenbit hala karşıyakadaki derede yerinde duruyor ama mağaralar  toprakla doldu,Önlerini babutsa ağaçları kapattı.O gün orada olan birçok mahalleli gibi Dedem ve Nenemde  ebediyete göçtü,mağaralar artık temizlenmiyor,bahçede üzümde yok ,zaten bahçede kurumuş.

Havan topları yok.
 
 42 yıldır zilde çalmıyor .
 
Artık teneffüsde yok.

İyi ki de yok