Temel’in köyünde çukur çokmuş. Pek çok kişi içine düşüp yaralanıyormuş. Köyün ileri gelenlerinden üç kişi toplanmış ve çözüm aramaya başlamışlar. Birincisi demiş ki: ‘’Çukurların yanında birer ambulans beklesin ve düşenleri hemen hastaneye yetiştirsin.’’. İkincisi: ‘’Çukurların yanına birer hastane kuralım ki düşenleri hastaneye yetiştirmekle vakit harcamayalım.’’. Sıra bizim Temel’e gelmiş: ’’Ula kafanız hiç çalışmıyor.’’ demiş. ‘’Bütün çukurları kapatalım ve gidelim hastanenin yanında bir çukur açalım!’’ Bu fıkrayı okur okumaz aklıma ilk gelen, ülkemizdeki koruyucu sağlık hizmeti oldu nedense. Köydeki çukurlar, köylünün çukur sorununa yaklaşımı ve Temel’in dahiyane çözümü, ülkemizdeki koruyucu sağlık hizmetini özetliyor gibiydi. 

***
Ülkemizdeki koruyucu sağlık sistemini ilgilendiren konular, sağa sola serpiştirilmiş, irili ufaklı ve derinlikleri (dolayısıyla da riskleri) farklı çukurlar gibidir adeta. Çocuklarımız daha ufacık yaşlarında, glukoz/mısır şurubuyla, nişastayla, MSG (monosodyumglutamat-Çin tuzu) ile, fast-food ile, akıllı telefonlarla, hareketsizlikle, aile içi ve dışı şiddetle, sigarayla, yetmedi alkolle, yetmedi uyarıcı/uyuşturucu maddeler ile buluşuyorlar! Hal böyle olunca da obeziteyle, metabolik hastalıklarla, kalp hastalıkları ile, psikiyatrik sorunlarla erken yaşlarında tanışır hale geliyorlar! Çevre sorunlarımız ise ülkemizin başka çukurları. Zehirli ve tıbbi atıklarla zehirlediğimiz toprağa mı yansak, otellerin kirletme yarışına girdiği otellerine mi ağlasak, Teknecik’ten, taş ocaklarından havaya karışan toz, dumanı mı anlatsak? Kanser, kalp krizi, felç, depresyon zengini, cinsel yolla bulaşan hastalıkların mesken yeri oldu ülkemiz. Olmayan aşı takip sistemimizde, tüberküloz aşısı yatırmak isteyenler kendi yağında kavrulmaya bırakılıyor. Ülkemizdeki kumar bağımlılığı yaygınlığı bir sır gibi saklanırken, bet ofislerinin ruhlarımızı kemirmesine kimse ses çıkaramıyor. ‘’Uyuşturucu ile mücadele edenlerle mücadele etmek’’ gibi, literatüre yeni tanımlamalar geliyor! Kaldırımlarla otoyol arasında, maviye boyanmış 100-200 metrelik, başı-sonu belirsiz şeritler ‘’bisiklet yolu’’ olarak ilan edilirken, şehre nefes aldıracak yeşil alanları, geniş parkları ise çok görüyor halkımıza belediyeler! Dörtlü koalisyon üyelerinin her birisinin ilk 100 gün içerisinde çözümlenecek icraat vaadleri arasında yer alan trafik sorunu, makam araçlarının karartılmış pencereleri ardından görünmez oluyormuş meğer! İş yeri hekimliği uygulamasına ise ‘’bile bile’’ geçilmiyor, geçilemiyor ülkemizde! Üretim standartlarının olmadığı, üretim kontrol ve denetiminin etkinliğinin tartışıldığı ülkemizde, üretim tarihine ileri tarihin basıldığı gıdalar, garip gelmiyor artık kimseye! Gece kulübü çalıştayı katılımcıları duysun diye, kulüp kadınlarının yıpranmış bedenlerinin çığlıkları, gecenin zifiri karanlıklarına dağılmaya devam ediyor bu ülkede! Kesilen zeytin, harnup, limon, portakal ağaçlarının çığlıkları ise, 10 katlı betonların arasında sönüp gidiyor adeta!
*** Çukur çukur, hep çukur… Her yer çukur bu ülkede! Mevcut sağlık sisteminin ipiyle, kimse bu çukura inmek istemiyor, ama ister istemez ‘’düşüyor’’! Köylüsüyle, kentlisiyle; yerlisiyle, göçmeniyle, patronuyla, işçisiyle; genciyle, yaşlısıyla, hepsi de aynı çukurlara sırasıyla düşüyor! Bedenler düşüyor çukurlara, ruhlar düşüyor, Kıbrıs düşüyor! Başında ambulanslar bekletilse de, düşenlerin hemen hepsi yolda kaybediliyor!
*** Ülkemizdeki bu hastalıklı çukurlar, Sağlık Bakanlığı merkezli, diğer bakanlıklar tarafından destekli, etkin bir koruyucu sağlık hizmeti ile doldurulacağına, çukurlara düşenlerin çetelesi tutulmak suretiyle sağlık hizmetlerinde reform yapılacağı zannediliyor! Devlet, adeta, çukurların başında nöbet tutuyor! Kanseri önlemek yerine kanser haritası çıkarıyoruz mesela! Kanseri bildirimi zorunlu hale getirmekle, kanserden korunacağımıza inanıveriyoruz kolayca! Genlerimizi bozan çevrenin, gen haritamızı çıkarmakla düzeleceği gafletinden bir türlü uyanmak istemiyoruz. Bilimsel verileri toplamakla, hastalıklara neden olanların tespit ve sonra da bertaraf edilmesi konularını birbiri ile karıştıran bir anlayış ile devleti yönetmeye çalışıyoruz hala! Ve en nihayetinde de, kendi kazdığımız çukurlara, yine kendimiz düşüyoruz sırasıyla!
*** 
Madem ki koca devlet başaramadı koruyucu sağlık hizmetini, Temel’i çağırmak kalıyor geriye… Kapatsın tüm çukurları, açsın koca bir çukur Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nin önüne! Düşeni de sevinsin, düşmeyeni de! 
Dr. H. İlker İpekdal 
İletişim: 0542-8529899