<u><strong>HK Ajans ( Selda İÇER)<br /> </strong></u><br /> Hazar Ergüçlü ile İstanbul’da birkaç gün geçirdik. Yaşamını, işini, hayallerini<br /> beraber paylaştık. Onu daha yakından tanıyıp görme imkanım oldu. Henüz 23<br /> yaşında olmasına karşın, inanılmaz olgun ve dünyada olup bitenlere karşı<br /> inanılmaz hassas. 16 yaşında Derviş Zaim’in Gölgeler ve Suretler filmindeki<br /> “Ruhsar” karakteri ile yaşamımıza giren Hazar Ergüçlü, bugün artık<br /> Türkiye’nin tanınmış sanatçılarından biri. Dizilerde oynadığı karakterlerle<br /> tanıdığımız Hazar Ergüçlü, sinemada da birçok önemli projeye imza attı ve<br /> atmaya da devam ediyor. Hayallerinin peşinden giden, tiyatro aşığı ve<br /> çalışmaktan yılmayan Hazar Ergüçlü, ülkesi için de neler yapabileceğini<br /> araştırıyor. Ergüçlü, Kıbrıs insanına seslenerek, “umudumuzu yitirmeyelim”<br /> dedi. İşte detaylar... Hayal ettiğim hayatı yaşamıyorum<br /> SORU: Yurt dışında yaşayan sanat dünyasındaki önemli değerlerimizdensiniz.<br /> Türkiye’de ve Kuzey Kıbrıs’ta gerek televizyon dizilerinden, gerekse sinema<br /> dünyasından birçok insan sizi tanıyor. Kıbrıs’tan çıkıp bu noktalara<br /> gelebileceğinizi hiç düşünmüş müydünüz veya böyle bir hedef koymuş<br /> muydunuz kendinize?<br /> ERGÜÇLÜ: Açıkçası hayır. Yurt dışında okumak gibi bir hedefim vardı ancak, hiç hayal ettiğim hayatı yaşamakta değilim şu an. Gün geçtikçe de bunun daha<br /> çok farkına varırım. Çok memnunum ama, kesinlikle bunu hayal etmemiştim. Hukuk okumayı hayal ederdim<br /> SORU: Hayalinde ne vardı?<br /> ERGÜÇLÜ: 17 yaşındaki halimi düşündüğüm zaman, gerçekten ileriye yönelik<br /> kesin bir “hayalim” yoktu. Hedef olarak önüme koyduğum üniversitede<br /> okumaktı. Daha ilerisini göremezdim. Şu an 23 yaşındayım ve 50 yaşındaki<br /> halimi hayal etmeye çalışırım ama çok havada, boş kalır. O zaman da öyle idi<br /> işte. Sadece üniversitede hukuk okumayı hayal ederdim. Onu da gerçekten ne<br /> yaptığımı bilerek hedeflememiştim.<br /> SORU: Neden hukuk okumak istedin, birisi mi sen yönlendirmişti yoksa, adalet<br /> duygun mu itmişti seni hukuk okumaya?<br /> ERGÜÇLÜ: Babam hukuk okumamı önermişti ve benim de aklıma yatmıştı<br /> açıkçası. Çünkü, birilerini korumaya ve onları savunmaya her zaman girişirdim. Hukuk, içinde savunma olan bir alan ve her zaman ilgimi çekmişti. Geldiğim<br /> yer olarak da ( Kıbrıs) toplumsal olaylara duyarlılığım her zaman olmuştur.<br /> Tiyatro ile korku duvarım yıkıldı<br /> SORU: Bugün seni buralara taşıyan tiyatro sevdası sende nasıl oluştu? Biraz<br /> gerilere gidelim istersen.<br /> ERGÜÇLÜ: Ben bir tavsiye üzerine tiyatroya başladım. Açıkçası içimde bir<br /> istek vardı. Sinema çok ilgimi çeken bir alandı her zaman. Ama, “yakın bir<br /> ihtimal” olarak bile görmediğim için, hayatımın içine dahil edebileceğimi<br /> düşünmedim. Sadece bir izleyici olmak bile benim için çok uzak bir ihtimaldi, değil ki oyuncu olmak. Bir tavsiye üzerine gittim ve gerçekten o “korku<br /> duvarının” yıkıldığını gördüm oraya giderek. Gittim ve çok başka şeyler<br /> öğrenmeye, çok başka bir perspektif edinmeye başladım, yaşıma ve ortamıma<br /> göre. Çok ilgimi çekti ve bunu meslek edinmek istedim. Tiyatronun temelinde<br /> de var. Sana insan olmayı, insanı tanımayı öğretir. Bütün özellikleri ve<br /> detaylarıyla. Oradaki özgürleştirme çalışmalarını çok önemsedim ve inanılmaz<br /> etkileyici buldum.. Çünkü tiyatronun çok önemli bir kısmı kendini özgür<br /> bırakmak, rahat olmaktır. İlk adımı budur. Kendini bilmek, kendini tanımak,<br /> özgür olmak. Ben bundan çok etkilendim. Çünkü hayatım boyunca Kıbrıs’ta <br /> birazcık kapalı, (Her ne kadar öyle görünmesek de öyle bir toplumuz ya) kapana<br /> kısılmış ve olduğu kişi olmaktan korkan birisiydim her zaman. Kendim gibi<br /> davranamazdım, “hayır” diyemezdim, düşündüğümü söyleyemezdim. Müsaade<br /> ederdim “yok” olmaya, “görünmez” olmaya. Kendim olmanın kötü bir şey<br /> olmadığını öğrendiğim zaman, “ben buradan artık gidemem” dedim. Ve bunu<br /> meslek edinmek daha da güzel oldu benim için.<br /> “Gölgeler ve Suretler”in hikayesi<br /> SORU: Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nda başladın tiyatroya. Oradan “Gölgeler<br /> ve Suretler” filmi ile bir anda yükselmen nasıl oldu?<br /> ERGÜÇLÜ: Tiyatroda konservatuar sınavlarına hazırlanıyordum. Kıymet Abla<br /> (Kıymet Karabiber), Osman Abi ( Osman Alkaş) onlar beni çalıştırıyorlardı.<br /> Derviş Bey ( Derviş Zaim) audition almaya geldiği zaman tiyatroya “sen de<br /> katıl” dediler. Ben de katıldım. Kıymet Abla ile hatta o gün konuşuyorduk ve<br /> bana “ Sen de katıl Hazar” dedi bana ve ben sadece öylesine “Hı hı” diye cevap<br /> vermiştim. Yani önemsememiştim kısacası. Zaten ben filmi gala gecesi sinema<br /> perdesinde görene kadar da ne yaptığımı anlamamıştım. Bir film çekmiştim evet<br /> ama “bir film ne demek” “nereye gider” “bunu birileri izleyecek” sorularının<br /> cevabını, filmi oturup izlediğim zaman algılayabildim. Yani kısacası, bir çocuk<br /> gibi kayboldum o ortamın içinde ve çok eğlenmeye baktım sadece. Yaşımdan<br /> dolayı(16) boyutlarım çok azdı. Neyse başa dönelim, auditiona gittim, tekrar<br /> çağırıldım, tekrar çağırıldım. Bu 4 kez tekrarlandı ve ben sonunda “ Allahım<br /> lütfen olsun” diye ağlayarak giderdim. Neye adım attığımı bilmeden. İnsan<br /> içgüdüsel olarak doğru yolu bulur ya bir şekilde.. Herhalde benimki de bu idi<br /> işte.<br /> Çalışma saatlerimiz çok ağır<br /> SORU: Çocuk denecek yaşta bir anda hayatın değişti bu adımla. Yeni bir<br /> dünyanın içerisine girdin, ilk başlarda konservatuar da vardı. Ülkeden ayrıldın.<br /> Tek başında ayaklarının üzerinde durmayı nasıl başardın. Biraz bundan<br /> bahsedelim istersen.<br /> ERGÜÇLÜ: Bir anda kendimi üniversitede buldum. Zaten bu başlı başına<br /> önemli bir şey idi. Ben lise hayatında çok başarılı bir öğrenci değildim ancak<br /> üniversite hayatında bir anda başarılı oldum. Çok severek çalıştım, çok severek<br /> bir şeyler yaptım. Sonra, iş hayatına başladım. İşte orada, gerçekten<br /> üniversitenin, çok iyi arkadaşların, çok güzel ortamın getirdiği açılımla ben, <br /> bambaşka bir ortamla tanıştım ve “gerçek iş dünyasını” tanıdım. O zamanlar bir<br /> diziyi 120 dakika çekiyorduk. Çalışma saatlerinin ağırlığı, bu işin zorluğu<br /> karşısında şok olmuştum. Evet zorlukla karşılaştım ama zaten ben bunu Derviş<br /> Zaim’in filminde de oynarken ki, orası o kadar aşırı uzun saatler çalıştığınız bir<br /> yer değil, onda da fark etmiştim. Sinema daha rahat olur her zaman. Yine de<br /> aşina olmama rağmen şoka uğradım. Çünkü dizi temposu sinemaya göre çok<br /> farklıydı, Türkiye’deydim artık, başka kurallar, başka insanlar, başka standartlar<br /> vardı. Şok oldum. Ama ben kolay vazgeçen bir insan değilim. Her şeye rağmen<br /> bir şekilde başardım ayakta kalmayı.<br /> Tek başıma kaldım, çok şey öğrendim<br /> SORU: Bugün baktığında verdiğin emeğin karşılığını alabildiğine inanıyor<br /> musun?<br /> ERGÜÇLÜ: Evet çok yorucu, uzun saatler süren bir çalışma temposu ile dizi<br /> piyasasında çalışmak çok yorucu bir şey ama bu bir taraftan da kısa sürede çok<br /> fazla tecrübe demektir. Sıkıştırılmış bir şekilde başka bir eğitim demek. Belki<br /> konservatuarda öğretilenle aynı değil ama, bu da başka bir bilgi. İnanılmaz<br /> kompleks bir şekilde başka bir dünyanın içerisinde buluyorsun kendini ve bunu<br /> ben kesinlikle yaşamaktan pişman değilim. O kadar çok şey öğrendim ki! Evet<br /> gece çalışmak çok zor bir şey, çok soğuk, kendi paranı kazanıyor olmak, kira<br /> ödemek, faturalar, ki ben gerçekten rahat büyüyen bir çocuktum. Çok zengin<br /> olmadık hiçbir zaman ama çok paraya da sıkışmadık. Kıbrıslıyım ve sıcak bir<br /> ülkeden geliyorum. Bir anda bu şartlarla yüz yüze ve tek başıma kaldım, çünkü<br /> annem ve babam çalışıyor. Kimseye yoktu, zordu ama çok şey öğrendim.<br /> SORU: Bu tecrübeler karşısında yaşıtlarına göre erken olgunlaştın diyebilir<br /> miyiz?<br /> ERGÜÇLÜ: Bilmem, ben hala böyle bir şeyi benim söylememin doğru<br /> olmayacağını düşünüyorum. Ama yarattığı bir etkisi vardır mutlaka bunca<br /> şeyin. Tanımlayamasam da... Sinema bambaşka<br /> <br /> <img src="/images/upload/222(31).jpg" width="454" height="613" alt="" /><br /> <br /> SORU: Seni birçok dizide gördük ancak bunların dışında bir de sinema tecrüben<br /> var. Sinema ve oynadığın dizilere bakınca, sinemada daha çok şey var seni<br /> tatmin eden diyebilir miyiz?<br /> ERGÜÇLÜ: Kesinlikle var, çünkü orada her şey planlanmıştır. Ne kadar sürede<br /> çekileceği, ne çekileceği ve bu süre o mevcut senaryoya göre planlanmıştır.<br /> Süreye göre bir senaryo planlaması yoktur sinemada. O yüzden zaman avantaj<br /> haline dönüşür ve alanın çok genişler. Denemeye fırsatın var, en iyisini<br /> bulmaya, aramaya zaman var. Yani, işin o asıl üretkenlik kısmı bu. Gerçekten<br /> benim de, oyuncunun da, yönetmenin de, herkesin tatmin olacağı o duygusal<br /> kısmı işin, sinemada çok daha kolay ortaya çıkar. Çünkü vakit var, imkan var.<br /> Amaç o hatta. Amaç, bu oyundan keyif almak, eğlenmek. Herkesin bir görevi<br /> var bu oyunda ve biz eğleneceğiz her şeyden önce. Çok güzel bir şey<br /> yaratacağız birleşip. Zaten insanlar çalışırken sinemada, prensip olarak çok<br /> dikkat eder, uyuştuğu, partnerlerin uyumu, enerjisi. Bunlar gelişir ve çok<br /> eğlenceli bir hale dönüşür. Dizinin de size öğrettiği farklı bir şey var. Dizide<br /> öğrenme hızın gerçekten muazzamdır. Her türlü zorlukla baş edebilme<br /> kapasiten inanılmaz gelişir. Müthiş bir öğrenme yeri orası. Bir de sinemaya<br /> bizim bu kadar bir şey veriyor olmamızın önemli sebeplerinden birisi de<br /> dizilerdir. Biz buralarda çok tecrübe ediniyoruz. Neyi yapmamız gerektiğini,<br /> neyi nasıl yapmamız gerektiğini oralarda öğreniyoruz.<br /> KAR Filmi geliyor<br /> SORU: Yakın zamanda sizi yeni bir sinema filminde görecek miyiz?<br /> ERGÜÇLÜ: “KAR” diye filmde oynadım. Emre Erdoğdu’nun, hem yönetmen<br /> hem de senarist olduğu filmde. Onun 2017’de vizyona girmesini bekliyoruz.<br /> Bitti şu an film. Heyecanla onu bekliyorum.<br /> Gurur ve mahcubiyet duyarım<br /> SORU: Kıbrıs Türkü’nün size olan hayranlığı ve sizinle gurur duyması, sizde<br /> nasıl bir his uyandırıyor?<br /> ERGÜÇLÜ: Çok teşekkür ederim herkese öncelikle. İnsanlar beni nerede<br /> görürlerse görsünler, tüm samimiyetleriye duygularını ortaya koyuyorlar. Bu<br /> beni çok duyulandırır öncelikle. Bir de, işe yarar hissetmek, birileri için önemli<br /> olmak, (evet ben belki zorlanırım, oyunculuk benim için normal bir iş, çok<br /> severek yapıyorum) bu insanları benim yaptığım bir şeyden dolayı bu kadar<br /> mutlu görmek bana çok gurur verir, mahcubiyet de verir aynı zamanda. “Aslında o kadar da değil yani, siz beni çok seversiniz” gibi bir şey olurum. Çok<br /> mutlu olurum insanların tepkisini gördüğümde. Bilmiyorum, hala daha ben<br /> belki hatta bunu benim söylemem doğru olmaz. Neden insanlar bu kadar mutlu <br /> olur, toplumsal olarak bunun açıklaması nedir bilemem ama, ben çok mutlu<br /> olurum yani ve oraya her zaman gelmeye can atarım gerçekten. Heyecan veren rollerde oynamak isterim<br /> SORU: İleriki zamanlarda oynamak istediğin roller arasında neler var?<br /> ERGÜÇLÜ: Feminen, dişi gibi şeyler oynamak tabii ki ilgimi çeker ama bana “heyecan veren” herhangi bir şeyi oynamak isterim. Heyecan hissetmek isterim.<br /> İşteki asıl hedefim bu. Hiç konuşmayan birisini de oynayabilirim. Hiç tek<br /> kelime etmeyen, dilsiz, hiç fark etmez. Sadece heyecanlandıracak realistik bir<br /> tarafı olsun. O hikayenin bütünlüğünde ben onun gerçek olduğuna, yaşayan bir<br /> şey olduğuna ve bu hikayeye ciddi bir katkı koyduğuna inanayım. Ve bu<br /> yaşamdan bir şey olsun. Veya, hayal ürünü bir iş yapıyorsak absürt olsun. O<br /> kadar. İşle bütünlüğü olan karakterleri oynamayı severim ben. Tamamlayıcı,<br /> özellikli ve heyecan verici. İnanmadığım hiçbir şeyi yapamıyorum. Bazı şeyleri<br /> okuyorsun ve anlıyorsun çünkü “evet vardır böyle insanlar” diyorsun. Ancak<br /> hiç heyecan verici değildir, o karakter aracılığıyla vermek istediğin mesaj yoksa<br /> izleyiciye veya kendine, o zaman olmuyor. Altının dolu olması lazım, sevmek<br /> lazım, inanmak lazım. Tüm güzel duyguları önce orda görmek lazım.<br /> Asla “ben oldum” diyemem SORU: Bu noktaya geldin ancak artık “ben oldum” diyebiliyor musun, yoksa<br /> daha yürüyecek çok yolun olduğuna mı inanıyorsun?<br /> ERGÜÇLÜ: Keşke “ben oldum” duygusunu hissedebilsem! Nasıl bir duygu<br /> olduğunu çok merak ederim öncelikle ama, okumadığım kitap sayısı ve yeni<br /> basılan kitap sayısı arttıkça bendeki korku kat sayısı da paralel düzeyde artıyor.<br /> Korkulardan ölmek üzereyim. Her saniye kendimi yetersiz hissederim. Daha<br /> öğrenmem gereken çok şey olduğuna inanıyorum. Asla, ”Ben oldum” diyemem.<br /> Bu mümkün değil zaten. İnsanoğlu hangi işi yaparsa yapsın, hiçbir zaman hiçbir<br /> şeyi tam olarak bilemez. Tüm bilim dalları için bunun geçerli olduğuna<br /> inanıyorum.<br /> İnsanı anlamak<br /> SORU: Kitaplarla aranın çok iyi olduğunu da biliyoruz. Son dönemlerde ne<br /> okuyorsun?<br /> ERGÜÇLÜ: En son okuduğum SAPIENS adlı kitaptır. İsrailli bir<br /> akademisyenin kitabı. İnsan soyu ile ilgili. Biraz kafa açıcı şeylere merak<br /> saldım. Daha da anlamaya çalışırım insanoğlunu. Çünkü işimi, mesleğimi, çevreyi, doğayı, siyaseti ne kadar iyi tanırsam, ben oyunculuğu o kadar iyi<br /> yapabileceğime inanıyorum.<br /> İnstagram ve twitter<br /> SORU: Bir sanatçı olarak ve çok yoğun çalışan birisi olarak gündemi yeterince<br /> takip edebiliyor musun?<br /> ERGÜÇLÜ: Teknoloji dolayısıyla artık bundan kaçış yok. Sen ne kadar çok<br /> daha pop ve ütopik bir dünyada mesela instagramın yarattığı gibi herkesin<br /> mutlu göründüğü ama hiç mutlu olmadığı, tamamen yalan olan bir dünyada<br /> toparlamaya çalışırsan; twitter gibi bir yerde hızlı etkileşim içerisinde olmak<br /> isterken, kendini bir anda çok korkunç haberlerin, gündemlerin içinde bulursun.<br /> Bu beni çok yorar çünkü gerçekten kendimi bundan bağımsız düşünemiyorum.<br /> Maalesef sürekli açıp okurum ama zaman zaman da kendime aralar verir,<br /> koparım oradan çünkü akıl sağlığım gerçekten tehlikeye girer zaman zaman.<br /> Kendimi çok umutsuz, çok uca sürüklenmiş ve çok mutsuz bulurum. Ülkenin<br /> gidişatına göre ben de aynı hızla yuvarlanmaya başladığımı görürüm. O zaman<br /> “çat” diye bir çizgi çekip “dur” derim. Ne bu instagram, aşırı güzel gibi görünen<br /> şey, ne de bu twitter aşırı umutsuz gibi görünen şey. İkisine de yokum. Biz<br /> insanız ve insan gibi yaşamamız, insan gibi hissetmemiz gerekiyor. Her ne<br /> kadar çevrenin koşulları çok elvermese de, biz elimizden geleni yapmalıyız diye<br /> ara sıra ara veriyorum.<br /> Ülkem için umutluyum<br /> SORU: Kıbrıs’ı nasıl değerlendiriyorsun yurt dışında yaşayan birisi olarak?<br /> ERGÜÇLÜ: Ülkemin sorunlarını algılama biçimim büyümemle beraber oldu.<br /> Büyüdükçe algılayıp o durumlar hakkında kararlar vermeye başladım. Kıbrıs<br /> meselesiyle ilgili o yüzden orada umutlu ve mutluydum yaşımdan dolayı da.<br /> Ancak buraya gelip, buradan bakınca önce müthiş bir umutsuzluğa kapıldım.<br /> Çok üzüldüm, çünkü genel olarak sadece orası değil, dünyanın geneli üzücü idi<br /> ve bu karamsarlık içinde Kıbrıs’ın iyi bir noktada durması benim için bir<br /> hayaldi sadece. Ama Mustafa Akıncı’nın gelmesiyle beraber çok büyük bir<br /> umut kapladı içimi. Aynı umut hiç değişmeden hala daha devam eder ve benim<br /> böyle dürüst bir lidere inancım sonsuzdur. Şu an farklı bir noktaya evrilmiş <br /> olabilir her şey ama, ben çözümün geleceğine ve bunun bizim için çok iyi<br /> olacağına inanırım.<br /> Heyecanım bitene kadar<br /> SORU: Hazar Ergüçlü’nün hedefi nedir?<br /> ERGÜÇLÜ: Hayatım boyunca, gittiği yere kadar. Heyecan duyduğum son ana<br /> kadar ben bu işi yapacağım. Ve ben, heyecanımın biteceğini hiç düşünmem<br /> çünkü yaşamaktan vazgeçmeye hiç niyetim yok. Kaç yaşına gelirsem geleyim<br /> hiçbir şeyin yakasını bırakmayacağım. Çok severim ayakta durmayı, yaşamayı.<br /> Bir şekilde tiyatroya döneceğim<br /> SORU: Sinema mı, tiyatroyla mı devam etmek istersin?<br /> ERGÜÇLÜ: Mutlaka tiyatroya bir şekilde döneceğim. Nasıl olacağını<br /> bilmiyorum ama. Şu anda devam eden bir dizim var. O yüzden ileriye dönük<br /> şeyler söylemem doğru olmaz. Kesinlikle ama ileride sinema ve tiyatroya<br /> evrilmeyi düşünürüm. Ama önce tiyatroya güzel bir alan açıp hayatımda,<br /> kendimi oraya atıp, tatmin olup gerçekten eğitilip, sahnede olup o heyecanı<br /> yaşamak isterim. Sahnedeki o aşırı heyecan durumunu ve o heyecanı bastırmaya<br /> çalışma güdüsünü yaşamak isterim. Daha gerçek olabilmek, bir şeyleri daha<br /> gerçek yapabilmek için uzun bir prova dönemi geçirip, ondan sonra da çıkıp,<br /> oldu mu, olmadı mı bakmak isterim. Biraz işimle ilgili sınırları zorlamak<br /> isterim. Bunun da yeri, tiyatro ve sinemadır.<br /> Güçlü, yıkılmayan kadınları oynamak isterim<br /> SORU: Sinemada ne oynamak istiyorsun?<br /> ERGÜÇLÜ: Bu aralar çok dişi roller oynamak isterim. Hatta daha böyle iddialı,<br /> varlığından çekinmeyen kadınlar oynamak isterim. Ötekileştirilmiş, dışlanmış<br /> belki. Bunu da muhtemelen hayatım boyunca oynamak isteyeceğim. Her yaş<br /> gurubundan insanı oynamak isterim böyle olan. Tutkulu, güçlü, yıkılmayan<br /> kadınları oynamak isterim, sosyal konumu ne olursa olsun.<br /> Kıbrıs benim her şeyim<br /> SORU: Yolun çok başındasın ama daha sonraları Kıbrıs’a dönmeyi düşünür<br /> müsün? Çünkü ciddi bir beyin göçü olduğuna inanıyoruz adadan.<br /> ERGÜÇLÜ: Şöyle düşünürüm. Yarı zamanlı mutlaka. Senenin yarısında orada<br /> olmayı düşünürüm en azından .Ben de bu kaygıdan dolayı zaten bunu yapmak<br /> isterim. Çünkü ben de aynı kaygıyı başkaları için duyduğumdan dolayı çok iyi<br /> anlarım bunu. O yüzden döneceğim. Zaten en iyi bilenlerden birisin adaya ne<br /> sıklıkla gelip gittiğimi. Kopamayan bir bağ var adayla aramda. Bana Kalin<br /> Karakaşlı söylemişti. “ Sen oraya sıkı sıkı tutun. Orası senin her şeyin” demişti.<br /> Gerçekten de Kıbrıs benim her şeyim. Beni ben yapan o insanlar, o okul, o<br /> sokaklardır. Benim oradan vazgeçmem ne olursa olsun mümkün değil. Beni<br /> sürekli çağıran bir yerdir ve gitmemem mümkün değil. Orası için iyi bir şey<br /> yapmamam mümkün değil. Belki bir zaman gücüm olur, niyetlerim hayallerim<br /> arasında böyle şeyler var, ülkeme gerçekten somut olarak ne yapabilirim diye<br /> düşünüyorum. Tamam bu insanlar beni gerçekten sever, gurur duyar, yurt<br /> dışında çalışırım, ama ben daha da ülkeme faydalı nasıl olabilirim, nedir bunun<br /> yolları diye şu anda bunun yollarını ararım. Döneceğim yani tabii ki.<br /> Çok çalışmalı ne yazık ki<br /> SORU: Adadaki birçok genç için örnek birisin. Senin gibi bu noktaya gelmek<br /> isteyen gençlere ne söylemek istersin?<br /> ERGÜÇLÜ: Ne mutlu böyle imkansız gibi görünen bir şeye insanlar bana<br /> bakarak inandıysa. Bu çok onurlandırıcı bir şey. Dürüst olmak gerekirse, çok<br /> akıl verici yaşta olmadığıma inanarak, çok da itici bulmama rağmen “çok<br /> çalışmak gerekir” lafını, ben de bunu söylüyorum. Yazık ki evet “ çok<br /> çalışmak” gerekiyor. Bütün yoruculuğuna, dayanılmazlığına, ağırlığına<br /> katlanılmazlığına rağmen gerçekten çok çalışmak gerek. Bana Gizem Çeliker<br /> bir zaman “ Ah Hazar okulu çok arayacaksın, keşke ben de okula gitsem”<br /> demişti ve ben çok kızmıştım, “hayır yani, nasıl böyle bir şey söyleyebilirsin.<br /> Mümkün değil, kimse okula dönmek istemez” demiştim. Okul benim için iğrenç<br /> bir yerdi çünkü. Gerçekten ama gerçekten, bu kadar klişe bir laf edeceğime<br /> inanmazdım ama okulu arar oldum. Çalışmak çok zor bir şey. İşe gitmek<br /> zorunda olmak, hasta olamamak çok zor bir şey. Her meslek çalışarak olur.<br /> Oyunculuk için söylemem, herkesin çok çalışması lazım. Ama ben bir şey<br /> söyleyecek olsaydım. Çok da “çalış çalış demezdim” ama başarının sırrı budur.<br /> Asıl marifet kişinin, iç sesini duyması, neden mutlu olacağına, ben ne isterim bu<br /> hayatta, sorularına cevap bulmasıdır.. Eğer ellerinden gelirse insanlar bunu<br /> yapsın isterdim.<br /> Umudumuzu kaybetmeyelim<br /> SORU: Mesajın ne olur Kıbrıs’a?<br /> ERGÜÇLÜ: Umudumuzu kaybetmeyelim.