Tarih, 7 Eylül 2013…
Hasan Bahçeciler, Mağusa Devlet Hastanesi koroner servisinde kalp rahatsızlığı nedeniyle tedavi görürken hayatını kaybeder.
Daha önce de kalp rahatsızlığı geçiren Bahçeciler’in ailesine biraz geç de olsa başsağlığı dileriz.
Ateşin de düştüğü yeri yaktığı bilinciyle de acılarını paylaşıyoruz.
Haliyle acılı aile, biraz da duygusallıkla önce hastanenin koroner servisini basar, görevli hemşirelere çeşitli suçlamalarda bulunur.
Sonra hastane başhekime giderler ve şikayette bulunurlar.
İddia, ilgili hemşirenin hem aileye hem de hastaya kötü davrandığı yönündedir.

Ve ölümden tam 12 gün sonra;
Geçici başhekim Mustafa Altıngüneş, dün koroner bakımın 22 yıllık çalışanı olan hemşire Suna Sağır’ı buradan alır ve Acil servis hemşiresi yapar…
Moral ve motivasyonu bozulan Suna hemşire de doğal olarak 4 günlük izne çıkar…
Aradık bugün kendisini, telefonda konuştuk…
“Hastane başhekiminden izin almadan konuşamam’ dedi…
Taktir ettik kendisini, teşekkür edip kapadık telefonu…
Ama sesindeki dargınlığı da hissetmedik değil!

Mağusa Hastanesi Geçici Başhekimi Mustafa Altıngüneş’i aradık bu kez.
Önce bu göreve geçici olarak atandığı için tebrik ettik, sonra konuya girdik.
Suna hanımın sürgün olayını yani!
Belli ki olaydan o da derecesiz üzgün olmuş.
Böyle kurumlarda yönetici olmak kolay değil, bir yanda acılı bir aile, diğer yanda 22 yıllık çok tecrübeli bir çalışan…
Öncelikle bu konuda tarafsız olmak zorunda olduklarını söyledi.
“Biz bilgileri toplar, bakanlığa göndeririz, onlar da soruşturma başlatır’ diye ekledi.
Suna hemşirenin sürgün olayına ise ‘ben sürmedim başhemşire gönderdi’ diye yanıt verdi.
Ama gelin görün ki, başhemşire de ‘başhekim verdi talimatı, geri çeksin hemen eski görev yerine göndereyim’ diye konuşuyor.

Konu bir hemşire olunca doğal olarak Ebeler ve Hemşireler Sendikası Başkanı Oğuz Köse ile konuşmamak olmazdı.
Konu onun da bilgisine gitmiş zaten, bugün öğlen saatlerinde hastaneye giderek ilgili taraflarla toplantı yapmış, bizi de bilgilendirdi.
Önce koroner servisin önemini anlattı bize.
Burada görev yapmak için hangi sertifikalara sahip olmak gerektiğini..
Suna hemşirenin de 22 yıl gibi dile kolay bu konuda uzman olduğunu…
Köse’ye göre Başhekim Mustafa Altıngüneş, bu konuda yargısız infazla bulundu.
Ailenin baskıları kendisini korkuttu ve servisinde 22 yıl gibi deneyimli birisini yanlış bir kararla cezalandırdı.
Ha keşke Sağlık Bakanlığı’nın soruşturma sonucuna kadar böyle rencide edici bir karar almasaydı.

Sonuçta, sendika şimdi hastane yönetimine 4 gün süre tanıdı.
Suna hemşire izin dönüşü eski görev yerine verilmezse ortalık karışacak önce tüm çalışanlar ek mesai yapmayacak, sonra da greve gidilecek.
Umarız baştabip, duygularıyla değil de mantığıyla hareket eder ve büyük bir kaos yaşanmadan bu iş tatlıya bağlanır.

GÜNÜN FOTOGRAFI



MESAJ KUTUSU


Sayın Nazım ÇAVUŞOĞLU, seçimlerde gazete ve televizyonlara verilen reklam paralarının ödenmesinin şu sıralar imkansız olduğu yönündeki haberler medyayı fena karıştıracak gibi görülüyor. Partinin yetkisiz saymanı olarak yakında sizi mahkeme koridorlarında görürsek hiç şaşırmayacağız. Allah sabırlar versin.

Sayın Mustafa ALTINGÜNEŞ, iyi niyetinizden hiç kuşkumuz yok ama ülkenin konusunda en uzman hemşirelerinden bir tanesini fena halde harcadınız gibi geliyor bize. Biraz yöneticilik kursu almanızda yarar görüyoruz.

Sayın Kudret ÖZERSAY, Maraş konusundaki açıklamalarınız nedeniyle bazı basın organları tarafından ambargo listesine alındığınızı üzülerek öğrendik. Demek ki çağdışı zihniyet hala devam ediyor. Bu arada şikayet sayfanızı da merakla bekliyoruz. Çok ses getireceğe benziyor.

Sayın Cemil KARZAOĞLU, Orman Dairesi müdürlüğü için en güçlü adaylardan birisiniz. Konunun uzmanı olarak bunu çoktan hak etmiştiniz. Şimdiden hayırlı ve uğurlu olsun diyoruz. Umarız helikopter sizin döneminizde gelir de işiniz biraz olsun hafifler.

Sayın Önder SENNAROĞLU, şu sıralar yana yana basın danışmanı aradığınızı öğrendik. Her ne hikmetse bu dönem bir bakan danışman olmayı artık kimse istemiyor. Siz yine da arayışlara devam edin, Allah’tan umut kesilmez.

Sayın Erdal ÖZCENK,
Mustafa beye ayıp olmasın ama hastane çalışanları sizi mumla aradıklarını ifade etmeye başladılar. Umarız bu zor döneminde Mustafa beye desteğinizi esirgemezsiniz, zira zor günler yaşıyor.

Sayın Çağlayan CESURER,
vatandaşlar elektrik arızanın hiçbir şekilde kendilerine yanıt vermeğinden şikayet ediyorlar. Bu iş de size kaldı gibi görülüyor, bir el atıverin lütfen.

Sayın Meral EROĞLU, Sipahi’de sağlık sorunu yaşayan çocuklara sahip çıktığınız ve onları tedavi ettirmek için bir takım girişim başlattığınızı duyduk. Allah ne muradınız varsa versin, tuttuğunuzu altın eylesin.

Sayın Erman ÇİTİM, Kurban Bayramı dolayısıyla yine mağdur vatandaşlara yardım paketi gönderdiğinizi memnuniyetle öğrendik. Allah kabul etsin.

Sayın Feridun ÖNSAV, muhterem kız kardeşinizin vefatını üzüntü ile öğrendik. Merhumeye Tanrı’dan rahmet size ve aileye sabır ve başsağlığı dileriz. Allah geride kalanlara sağlıklı uzun ömürler versin.

Sayın Hüseyin YALYALI, bu sıralar sağlam basmakta yarar var çünkü birileri düğmeye bastı ve sizin koltuğu sallamaya başladı. Eğer gerçekleşirse ajansın ilk ve tek müşaviri olarak evde tatile gönderilebilirsiniz. Hakkınızda hayırlısı artık.

Sayın Çelebi ILIK, bu sıralar sizi her gün Lefkoşa-Güzelyurt yolunda görüyorlarmış. Mekik diplomasisi başladı desenize. Bölgenizin en güçlü isimlerinden birisi olarak bir haftacık daha bekleyeceksiniz artık…

Sayın Orsel NEŞE, müsteşarlık kutlamalarına şimdiden başlayabilirsiniz. Takım elbise giymekten çok hoşlanmazsınız ama bir iki tane almakta yarar var. Bir kravat da benden size hediye gelecek hem de ipek cinsinden.

Sayın Ufuk Akan ÜÇAY, hafta başında Sarayönü’nde vatandaşlık için büyük bir imza kampanyası düzenleyeceğiniz söyleniyor. Gazanız mübarek olsun, Allah utandırmasın artık…

Sayın Mehmet KIRAL, Bülent Kılıçoğlu ile birlikte çok iddialı bir spor dergisi için kolları sıvadığınızı duyduk. Riskli bir görev ama başaracağınızdan hiç kuşkumuz yok. Hayırlı olsun.





Günün Fıkrası

Umut


Etine dolgun bir kadın, kucağında bebeğiyle Ankara’da otobüse biner.
Yanına irikıyım bi arkadaş oturur. Kızılcahamam’a vardıklarında, kadın emzirmek için memesini açar, çocuğun ağzına dayar, çocuk direnir, başını öte yana çevirir, kadın uyarır, “alsana yavrum, bak yoksa amcaya veririm” der.
Adam çaktırmadan göz ucuyla bakar, önüne döner. Bolu’ya geldiklerinde, kadın yine memesini çıkarır, çocuk yine direnir, kadın yine uyarır, “al, yoksa amcaya veririm” der.
Adam çocuğa bakıyormuş ayağıyla, memeye bakar, önüne döner.
Adapazarı, İzmit, aynı sahneler tekrarlanır. İstanbul gişelere gelindiğinde, kadın yine “al çocuğum, yoksa amcaya veririm” deyince... Adam patlar!
“Hanım hanım, vereceksen ver artık, Bolu’da inecektim, senin yüzünden buralara kadar geldim!”