Devlet erkanı Türkiye’de alınan önlemlerin bizim ülkede de çok başarılı olduğunu söylemeye başladı…

Ya da böyle iddia ediyorlar!

Belli ki çarşıya çıktıkları filan yok…

Orada ne söylüyorlarsa burada da papağan gibi tekrarlıyorlar!

Ortada başarı var mı, bunu pazartesi günü kaleme alacağız…

Ama bizim gördüğümüz elle tutulur bir şey yok!

Hatta bizim erkan takımı iş insanları ve esnafa da çağrıda bulunmaya başladı…

Döviz düştü ya!

Bunu etiketlere yansıtsınlarmış…

Boşa konuşuyorlar!

Yok öyle bir şey zaten kimse de takmıyor…

Fiyatlar düşmüyor aksine daha da artıyor!

Stokçular servetlerine servet katıyorlar…

Niçin indirim yapmadıklarını sorunca da verdikleri ortak cevap şu;

Ellerindeki stoklar bitecek sonra indirim yapacaklarmış…

Tamamen ahlaksız bir düşüncedir bu!

Para gözlerini bürümüş bunların…

Güya döviz yükselince almışlar satacaklarını!

Stoklar bitmeden ucuzluk yok…

Çünkü burada devlet devletliğini gösteremiyor!

Denetim yok, ceza yok, diş gösterme yok…

Sadece lütfen fiyatları indirin var!

Daha çok beklersiniz…

Devletin ağırlı filan da kalmadı!

Meydan boş olunca da elbette indirmezseniz fiyatları…

Ama vatandaşa bindirmeyi de ihmal etmezsiniz!

Gözü doysun böyle zihniyetin…

Allah’ınızdan bulursunuz inşallah!

Genel seçimler için artık geri sayım başladı…

Bir aydan az bir süre kaldı, biz de adayları takip etmeye çalışıyoruz!

Süre azaldıkça maşallah bir çoğu kendini ekonomist ilan etmiş durumda…

Bol keseden sallıyorlar!

Ama içi boş sözlerle…

Anlaşılan o ki kendileri de inanıyorlar söylediklerine!

Hepsi de güllük gülistanlık bir ülke vaat ediyorlar…

Umut dünyası çünkü!

Ya tutarsa diye düşünüyorlar büyük ihtimal…

Bu arada bir bakıyorsunuz yine birçoğu gazete manşetlerindeler!

Gazete derken çakma gazete bunlar…

Tek sayfalık internet gazeteleri!

Yarım sayfa fotoğraflar, iri puntolarla açıklamalarını yansıtıyorlar…

Hepsi de sözde manşetten!

Belli ki seçimler bitip de hayal kırıklığı yaşayanlar bu sözde gazetelere bakıp ağıt yakacaklar…

Yine de anı anıdır işte!

Böyle de olsa avunsunlar bakalım…

Gazete ve gazeteci deyince resmen içimiz yanar…

Geçmişi düşününce geldiğimiz noktaya yanar tutuşuruz!

Zira medya ve medya mensupları okyanusta deli dalgaların arasında savrulup duruyorlar…

Kötü gidişata tek bir Allah’ın kulu dur diyemeyince de resmen felaket bekliyor bizi…

Geçtiğimiz günlerde yine şu duyguları paylaşmıştık!

Endişemiz hızla artıyor ve haklı çıkmaktan korkuyoruz:

“Son 20 yılda hayatımıza giren internet baştan sona birçok alışkanlığımızı değiştirdi.

Sanki farklı bir boyuta geçtik.

Karanlık odalarda daktilo ile başladığımız gazetecilik hayatımız yerini belki de hayal etmediğimiz bir şekle bıraktı.

Bu hızlı değişim beraberinde getirdiği kolaylıklar yanında bazı zorlukları da getirdi.

Geçmişte gazetelik çeşitli kabiliyet ve eğitimlerle elde edilebilen bir meslek iken şimdi teknoloji ile arası iyi olan ve biraz meraklı herkesin kolaylıkla yapabildiği hatta ‘duayen’ olabildiği bir iş haline geldi.

Geçmişe özlem hayatın her alanında mutlaka vardır ama bizim özlemimiz biraz farklı.

Elbette teknoloji mesleki anlamda işimizi çok kolaylaştırdı ama bu kolaylığın bedelini de özemek zorunda kaldık.

Klavye gazeteciliği, internet gazeteciliği adına ne derseniz deyin ulaşması kolay her şeyde olduğu gibi kaliteyi de düşürdü.

Bilişim uzmanları önümüzdeki süreçte ve hatta şimdi bile sahte ve yalan içeriklerin başımıza büyük dert açacağı konusunda uyarılarda bulunuyor.

Hatta büyük sosyal ay ve platformlar bu konuda önlemler almaya çoktan başladı.

Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki tam anlamıyla ‘bir deli kuyuya taş atmış kırk akıllı çıkaramamış’ atasözü çok popüler oldu.

Bırakın gazeteci olmayı sıradan bir insan bile artık yaptığı her paylaşımla haber kaynağı olabiliyor.

Bundan tabi ki şikayetimiz yok ama söylediğimiz gibi doğru içerik konusunda yaşanan kontrolsüzlük kitleleri yanlış bir yöne doğru yönlendirebiliyor.

Biz buna algı operasyonu diyoruz…

Teknolojinin ilerlemesiyle ve ‘gazetecilik’ işinin kolaylaşması ve maddi yönden yükün hafiflemesiyle bunu fırsat bilen karanlık insanlar bu işi merak saldı.

Tehdit, tahrik ve algı operasyonu yapmak için artık kabaca bir internet siteniz bir cep telefonunuz olması neredeyse yeterli…

Canlı yayınlar yapabilir istediğiniz haberi geniş kitlelere yayabilirsiniz.

Hatta tek sayfalık bir sanal gazete çıkarıp ortalığı karıştırabilirsiniz.

Hatta ve hatta bu tek sayfalık gazeteniz devlet televizyonunda bile sabah kuşaklarında gazete gibi görülüp ekranlarda yer bile bulabilir.

Tetikçi basın dün de vardı bugün de var yarın da olacak.

Onara pirim vermemek ve doğruyu bulmak için tabi ki devletin koruması ve denetimi şart ancak toplumun da uyanık olması ve seçici olması gerekiyor…”