SORUMLU SİYASET




Lefkoşa Türk Belediyesi için yapılacak seçimlerin adayları yoğun bir kampanyanın içindeler. Adaylar kimi zaman halkın arasında, hergün bir veya birkaç sivil toplum örgütünde ziyarette veya bir bakmışsın bir televizyon programında yapacaklarını anlatıyor.

Bu ziyaretlerde Belediyede çalışan veya çalışan yakını bulunanlar ne olacağını öğrenmek için soruyor. “Seçilirseniz işten adam durduracakmısınız?” Bu soruyu medya da biraz içten hesaplı, belki ağzından bir söz alırım da kullanırım düşüncesiyle soruyor. Adayın ağzından çıkacak ve boş bir anını yakalayıp söyleyeceği bir sözü aleyhinde kullanmayı umuyor.

Birkaç sivil toplum örgütü de, popülizm karşıtlığını kendine misyon edindiği iddiası ile soruyor. Bu sorulara çoğunlukla “saf idealizm” kabul edilerek sabırla cevap veriliyor. Ancak bu soru bir sorular dizisinin bir parçası ve değişik şekillerde tekrarlanarak soruluyorsa, soruluş amaçlarını biraz irdelemek gerekir.

İşte size hiçbir yerde sorulmamış bir soru. “Siyasi partiler seçime katılmasaydı da kampanya paralarını kötü durumdaki Belediye’ye verselerdi olmaz mıydı?” A benim güzelim. Bütün partiler kampanya paralarını verse bile ancak bir aylık maaş ödenirdi. LTB bugünkü müflis siyaset anlayışına bırakıldığında Belediye çalışanları diğer 14 ay maaşlarını nasıl alacak?

İşte sizlere çok iddialı ve çok iyi hazırlık yapılarak sorulmuş izlenimi veren başka bir soru. Emir erini azarlayan bir üslup ve ses tonu ile (üslup ve ses tonu soranın kişiliği ile ilgilidir kanaatindeyim) sorulan bomba gibi bir soru. “Partinizin dosyasında LTB ilgili hiç mi proje yoktur?” Ziyarette hazır bulunan arkadaşlar Demokrat Partinin dosyalarındaki projelerden birkaç örnek veriyor.

Bence bu soruya verilebilecek en güzel cevap, LTB’nin mali durumunu hatırlatmaktır. Gerçek rakamın ne olduğu tartışılmakla birlikte 150 milyon TL civarında borç var. Ayrıca maaş ve cari giderlerlerin karşılanmasında, her ay 2,5 milyon veya daha fazla bir bütçe açığı mevcut. Bırakın dosyayı, klasörler dolusu projeniz olsa ne yazar.

Demokrat Parti bu bilinçle hazırladığı seçim bildirgesinde, ayağı yere basan ve gerçek duruma uygun öneriler sunuyor. Birinci önceliği yeni mali yapılanmaya ve yeni yönetim yapılanmasına veriyor. Çalışma motivasyonunu kaybetmiş personel ile çalışma barışını sağlamadan yeni Belediye Yönetiminin yapabileceği bir şey yok. Öncelikle personel çalışma güvencesine kavuşturulmalı ve ay sonunda maaşını alıp alamayacağı kaygılarından uzaklaştırılmalıdır.

Huzurlu bir çalışma ortamının yaratılmasıyla mevcut Belediye çalışanlarının yapacağı çok iş var. Demokrat Parti Seçim Bildirgesini okuyanlar yapılacak işlerin ayrıntısını görebilir. Yapılması öngörülen işlerin birçoğu, cari harcamalar kapsamında küçük meblağlarla veya ilave mali yük getirmeden yapılabilir.

Gelelim asıl soruya. “LTB’nin Güney Lefkoşa ve KKTC’deki kimi diğer örneklere göre en fazla 400 personele ihtiyacı varken yasal haktır diyerek 800 personel çalıştırmakta ısrar ediyorsunuz? Bu popülizm değil mi?” Diğer parti adayları bu soruya nasıl cevap verir bilemem. DP Belediye Başkan Adayı Mustafa ARABACIOĞLU ve ekibi bu soruya Demokrat Partinin siyasi misyonuna uygun cevap veriyor.

Kurulduğu günden beri Demokrat Parti hiç kimsenin ekmeğiyle oynamamıştır. Ekmeği bir siyasi silah olarak kullanmamıştır. Evet doğrudur. Mustafa ARABACIOĞLU ve ekibi Nisan 2013’de Lefkoşa Türk Belediyesini yeniden kurmakla görevlendirilseydi, mevcut çalışanın yarısından az bir personelle belediye yönetimi yeniden kurulabilirdi. Bugünkü şartlarda, çalışanların yarısını işten atmak sorumsuzluktur.

Demokrat Parti yapılacak olan ilk genel seçimlerde merkezi iktidara talip olmak için hazırladığı programda olduğu gibi, LTB için hazırladığı programda da, mevcut kamu çalışanlarının en efektif ve verimli kullanılması için hazırlık yapıyor. Özel sektörün istihdam yaratacak güce ulaştırılıp, öncelikle hayata yeni atılan gençlere iş imkanı yaratacağı güne kadar, devletin ve yerel yönetimlerin işten adam atması insanımızı açlığa terketmek veya göçe zorlamaktır. Özel sektörün istihdam yaratma gücü arttıkça kamudaki fazlalık kendiliğinden eriyecektir.

Borç yükü altındaki Yunanistan ve diğer Avrupa Birliği ülkelerine mali yardım yapmak için IMF ve AB yetkilileri “kamu harcamalarını kısın, fazla personeli işten atın” diyebilir. KKTC’nin bütçe açıklarını kapatmayı üstlenen Anavatan Hükümetinin bürokrasisi de bizdeki popülist istihdamların durmasını ve ihtiyaç fazlasının işten durdurulmasını düşünebilir. Aramızdan birilerine bunu gerçekçi bir politika olarak fısıldayabilir. Bunu düşünen bürokratlar önce Kurultay kazanmak için yapılan istihdamlara dur demeliydi.

Bütün partileri aynı kefeye koyan sivil toplum örgütleri, sadece yanlışları ortaya koyarak ve her soru kendi içinde cevapları da içerir diyerek, kısaca sadece sorgulama yaparak, siyasi bilinç oluşturamaz. Halkın beklentisi sorunlarına çözüm olacak öneriler ve siyasi programlardır. Herşeyi eleştiren, çözüm önerileri sunmayan ve bütün partilerin aleyhine yürütülen bir kampanyanın iki amacı olabilir.

Birincisi, bir süre sonra siyasi bir harekete dönüşmeyi hesaplıyorlardır. Bunun için kendilerinin dışında herkes kötüdür. İkinci amaç ise bütün partileri aynı kefeye koyarak, mevcut iktidar ve ana muhalefet partisine avantaj sağlamaktır. Anavatan’ın pek çok yetkilisi KKTC de iki partili bir siyasi düzen hayal ediyor. Ankara’da kulaklarına fısıldananlarla hareket edenler buna inanabilir. Kıbrıs Türk Halkı bu filmi gördü ve bunu yutmaz.

Kıbrıs Türk Halkının çoğunluğu KKTC’nin kendi ayakları üstünde duran bir ekonomiye kavuşmasını ve kendi iradesi ile yönetilmesini istiyor. Halkımızda bu siyasi bilinç vardır ve ilk seçimlerde bunu sandığa yansıtacaktır. SORUMLU SİYASET BU GERÇEĞİ GÖREREK ÇÖZÜM ÖNERİLERİ SUNMAKTIR.