Dünyada kapitalizmin sömürü sistemini devam ettirebilmesi için ırkçılığın her daim kanıksanması gerekir. Devletlerin ideolojik aygıtları (dini kurumlar, medya, eğitim sistemi, aile, sendikalar, hukuk sistemi) bu ırkçı günlük yaklaşımların ölmemesi için sürekli hareketlidir.Yani, her günkü yaşam pratikleri içerisinde ırkçılığın insanların aklında, duygularında devam etmesi gerekir. Çünkü ancak o zaman üretim araçlarını elinde tutanlar, ucuz iş gücü sistemlerini devam ettirebilir.

Şener Levent ve ekibi herşeyi kendi pespektiflerinden okudukları için tarihsel olarak ezilen siyahların maymun simgesini Afrika kelimesi ile birlikte kullanıldığında ırkçı bulmasını kabul etmediler. Kendi “niyetlerinin” ne olduğunda takılıp aldılar. Yapanın niyetinden önce sembollerin ezilenler için ne manaya geldiğinin daha önemli olduğunu irdelemiştik. Şener Levent kendileri ile görüşen öğrencilere “tarihten birkaç solcu Afrikalı mücadele insanının kimler olduğunu” sorduğunu, sonra da onları “bu kadarını bile bilmediklerini” söyleyerek küçümsediğini kendi ifadeleri ile anlatıyor okurlara. Bunun arkasından toplumdan gazeteye yönelik doğan tepkileri de “kendisine yapılan fon odaklı bir linç girişimi olarak” ifade ediyor. Gazetenin yaklaşımına sıkı sıkı sarılanları eleştiren “aydınlara” (benim kullandığım bir tabir değildir aydın) cinnet geçirdiklerini söylüyor. Bunun ardından da yazısını “ırkçı değiliz ama bu yafta bize yapıştırıldığı içi artık ırkçı olacağız” diyerek bitiriyor. Aynı esnada gazete, maymundan değil ama boktan oluşmuş bir adamın gazetesine bok attığı ile ilgili bir görselle okurlarını ırkçılığın banal pratiklerine teşvik ediyor.

Bütün bunları yaparken “aydın” olarak toplumun önünde duran bir tiyatrocu, sömürü sistemlerinin kapitalistlerinin ideolojik aygıtı olma vazifesini son noktasına kadar yapıyor. Bir yazı yazıyor ve elit, sanatçı, bilen gözü ile nasıl Nelson Mandela oynadıklarını, nasıl ırkçılığın karşısındaki en büyük karşıtlar olduklarını, nasıl sanat okulu profesörlerinin “bilir kişi” rolü ile maymunun Afrika yazısı üzerinde ırkçı bir sembol olarak kurgulanmadığını, o yüzden de bu iddiaların nasıl “absürt” olduğunu ifade ediyor. İdeolojik aygıtların aygıt olma halinin klasik bir örneğin yaşıyorsunuz adayarısında. “Bilirkişiler” eliyle ırkçılığın ne olduğunun tanımlanmasını isteyenler devleti kontrolü altında tutan kapitalistlerdir. Bugün Afrika Gazetesini okuyanlar kendi dışlarında gördükleri Amerika’daki “Siyah Hayatlar Değerlidir” sloganının ve Amerika’daki mücadelenin görsellerini paylaşırlar, Nelson Mandela’yı, Biko’yu, Lumumba’yıfetişize ederler oyunlarında, posterlerinde, gazete köşe yazılarında ama iş kendi ülkelerinde işçi olarak sömürülen siyahlara geldi mi “bizi siz ırkçı diyerek ırkçı yaptınız” diyerek halkın gözünde insanlığından çıkarmanın en büyük aracı haline gelirler. Irkçılığı “uzaklarındaki kapitalist ve emperyal” için konuşmak solculuğun raconudur, kendi evinizde kendi kapitalistinin önünü açmak pahasına kendinize ayna tutamayacağınız bir meseledir. Ülkemizde yaşayan, işleyen, okula giden siyahlarbize bizimle ilgili nahoş bir tutumumuzu söylediği anda “köle edilen siyahların tarihini” köşelerinde yazmaktan anında vaz geçebilirler. Çünkü kendi hâkim pozisyonunuzla iletişimde olmadığı müddetçe siyahlar solculuğunuzu tescilleyebileceğiniz araçlardır sadece. Solculuk ispatlamaaraçsallıkları artık bittiği, bizi kedi ırkçılıklarımızla yüzleştirdikleri anda kendini mağdur ve saldırı altında görerek “haklı ırkçılıklar” bulmaya çalışabilir.

Bugün adayarısında ırkçılık karşıtı olan herkes, Afrika Gazetesine göre fon alıyor ve fonlara çalışıyor. Benim dış kaynaklı fonlara ve fonlar vasıtası ile sürdürülen siyasi söylemlere ne kadar karşı olduğumu okuyucu bilir. Yabancı fonlara karşı olmamın sebeplerinden biri, bu tip finansmanın gönüllü ve halkın talepleri ile yapılması gereken insana dönük meseleleri rekabet ortamında karşılığında para alınacak konulara indirgeyerek toplumun dayanışma ile sorunları aşma şansını kırmasıdır. Bir diğer sebebi tam da Şener Levent’in Gazetesinin yaptığı gibi “ezilme” tecrübesini yaşayanların formülleri ile değil, elit, kendine “aydın” ya da “entelektüel” yaftasını yapıştıranların neyin “ırkçılık” neyin” cinsiyetçilik” neyin “şiddet”, neyin “barış” olduğunu tanımlayacak bir otoriteye dönüşmesidir. Tıpkı üç gün önce AB Parlamentosuna girmek için adaylığa soyunan Şener Levent ve onun çerçevesinde bu adaylık için propaganda yapanların bugün fonculuğu emperyalizmle birleştirerek kendilerini herhangi bir emperyal yapının aracısı ve kabul ettiricisi olarak tartıştırmamaya otoriter bir sesle çalıştıkları gibi. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diye çevrelerinde endoktrine edilen kişilerin ve ırkçı pratikleri aklamaya çalışan akademisyenlerin sormadıkları gibi.

Arada bir mecburiyetten “yerli işbirlikçiler” ya da “meclisin 50 soytarısı” diyor Levent’in Gazetesi ama bu “yerli işbirlikçiler” lafı muğlak. Ve aslında bütün işbirlikçileri ortaya çıkarmayan, yerli işbirlikçisiz bu düzenin devam etmeyeceğinden sürekli vurguyu uzaklaştıran bir yaklaşım. Marx’ı anlayanlar iyi bilir. Marx devletin ipinin her zaman kapitalistlerin elinde olduğunu iddia eder. Devlet-kapital işbirliğinde bugün kapitalin işine en çok gelen ucuz iş gücü olarak kullanılacak insanlara yönelik her günkü, banal ırkçılıkların devam etmesindir. Bugün “zorla bizi ırkçı yaptılar”, “ırkçılığı hak ediyorlar”, “bunlar maymun bile değil bok, bok” diyen Afrika Gazetesiseks işçisi, hizmet sektörü işçisi, inşaat ve diğer sektörlerdeki işçiler olarak sömürülecek olanları sömürmeyi ve sömürenleri daha kolay kabul etmemizin en büyük medya aracı oluyor.

“Foncular geldiler ve bizi yok etmeye çalışıyorlar” yaklaşımının kendi hareketlerinden hiçbir sorumluluk almayı kabul etmeyen bir tutumdur. Bu hali genel olarak Şener Levent Gazetesinin içinde yaşadığımız çarpık düzende Kıbrıslıları konumlandırmasında da görüyorsunuz. Suçlu hep başkası, “sistem”, o “sistemi” elinde tutan işgalci. Şimdi, Şener Levent Gazetesini eleştirenler olduklarından suçlufoncular. Üç gün önce dış grupların gazetesini ziyaret ettiklerini, destek olduklarını iddia eden Leventbunların fon kuruluşları ile her daim sıkı bağda olduğunu görmezden geliyor.Üç gün önce fonu veren Avrupa’nın parlamentosuna girmek için takla atan Levent,bugün foncuların kendine karşı harekete geçtiğini söylüyor.

Düşmanın sonu yok Levent’in Gazetesinde. Ama bugün geldiği noktada kendini ve yandaşlarını inandırdığı “bizden asla özne olmaz, burası ahır, burası mandıra, burası aynı yalaktan su içen koyunların diyarı” söyleminin sonucu olarak kendini mahkûm etmiş durumda. Bağımsızlaşma birileri sizi işgal etmekten vaz geçtiğinde, fon vermediğinde olmayacak. Özne olamazsanız, koyunsanız aynı yalaktan su içenlerseniz, mandırada yaşıyorsanız herkes size istediğini yapabilir. Ama özne iseniz size haklı taleple gelenlere tepeden bakıp kıtalarındaki soğuk savaş dönemi iki solcu liderleri bilmiyorlar diyerek alay edeceğinize, bir yazı yazıp, “bu dönemde ırkçılığın yükselmesi ile maymunu değiştiriyoruz, biz böyle solcuyuz” deseydiniz size kurulmaya çalışıldığını iddia ettiğiniz komplolar tepe taklak olurdu. Sürekli “ırkçı değilim” diye bağıranlar genellikle en çok ırkçı pratikleri gösterenlerdir. Sürekli başkalarına “kandırlıyorsunuz, alet oluyorsunuz” diye bağıranlar, kendileri kandırılıp alet olanlardır. Levent’in kendi anlatısına göre, talep kendisine ilk gittiğinde bu talebe sıcak bakıyor, ondan sonra kararından dönüyor ve alaycı bir üslupla Afrika kıtasının solcu liderlerini öğreterek, “öğren de gel” diyor. Bize kalırsa kandırılıp alet olma meselesinde, Levent logoyu değiştirmemesi konusunda kimden akıl ve telkin almış ona bakması gerekiyor.Levent’in söyleminden yol çıkalım: “burada devlet yok”. Ama onun yarım bıraktığı cümleyi tamamlayalım: “burada kapitalist çok, kimisi üniversite sahibi, kimisi gazete”. Bayıldığı Marxla devam edelim. Kapitalistin bu kadar bol, devletin ise yok olduğu adayarısında, devlet otoritesinin boşluğu bir kapitalist tercihidir; gazete satanlar da bu terazide, kapitalist olanlardan yana tartmaktadır. Şener Levent’i ve Gazetesini “haklı ırkçılık” sloganından geri dönmeye davet ediyorum. Yoksa, Afrika Gazetesini detaylı şekilde irdelemeye devam etmemiz son bulmayacak.