Hükümet içindeki gerginlik durulmuyor.

Bir yandan koalisyon partileri arasında gerginlik sürerken, öte yandan koalisyon ortağı siyasal partilerin içinde de kaynaşmalar devam ediyor.

Gruplaşmalar nedeniyle süren huzursuzluk, muhalefetin de işine yaramıyor çünkü onlar da bu süreçte olabildiğince sessiz ve çaresiz bir görüntü sergilediler.

Halk da bunu açık seçik gördü…

Şimdilerde ağır ağır gündemimize daha yoğun bir şekilde yerleşecek olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine bağlı olarak atışma ve çekişmeler başlayacak.

Halk bir kez daha haklı çıkacak!

Öyle ki, koltuk uğruna verilen mücadelenin halk için değil saray için yapıldığı gündeme gelecek.

Adeta adına siyaset dedikleri bu kaosu, aslında halk için değil siyaset için yaptıklarının ispatı için çırpınıyor, gözümüzün içine baka baka bize kendimizi kandırılmış hissettiriyorlar.

Zaten ne yapsalar güvenilir hissedilmeyecek olana karşı daha da güvensiz olmamız için uğraşıyorlar.

***

Halkın ve Kıbrıslı Türklerin yıllardan beridir kendilerini “kazık yiyor”, “kandırılıyor”, “kafaya alınıyor”… hissetmeleri boşuna değildir.

Kendi kendimize yaptıklarımız başta olmak üzere, TC’nin, Rum’un, Yunan’ın, İngiliz’in, Rus’un, BM’nin, AB’nin yaptıklarına hep şüpheyle bakışımız bundan değil mi?

Verilen sözler tutulmamışsa, halen daha içişlerimizde bile özgürleşememiş ve küçük sorunların dahi üstesinden gelememişsek, kültürümüz, eğitimimiz, sağlığımız, ulaşımımız ve aklımıza gelen içteki ve dıştaki pek çok meselenin nihai kararını kendimizin verdiğine yönelik inancımız yoksa burada bir aksaklık aramakta nasıl bir yanlışlık olabilir ki?

Kendi kendimize yetemeyişimiz sır değil?

Devletten daha güçlü kurum ve kişilerin olduğu da…

Nasıl oluyor da kentlerimiz ve köylerimizi zaman ilerleyip, teknolojik imkanlar arttıkça geriliyor; nasıl oluyor da özel GSM operatörleri en ücra köşeye kadar ulaşabilirken yollarımız ulaşamıyor.

Avuç içi kadar memlekette ücra köşeden bahsetmek de çok akla yatkın değil ya…

Kentlerde apartmanlaşma ile birlikte darmadağın görüntünün giderilmesi için planlamanın yerel yönetimlerce doğru düzgün yapılamaması, İçişleri Bakanlığı’nın da bu hususta üzerine düşen görevi yerine getirememesinin altında bir bit yeniği aranmaması kadar absürt ne olabilir?

Lefkoşa’ya şöyle bir çıkın ve sokaklarda gezin: Absürt düzendeki sokaklar, darmadağın kaldırımlar, eskilikten yıkıntıya dönüşmüş binalar ve pislikten geçilmediği için sokağın görüntüsünü altüst eden apartman ve ev görüntüleri, bakımsız işyerlerinden içiniz bayılır. Bunlara yaptırım uygulanamamasının tek nedeni halkın düşük ekonomik ve kültür seviyesi deyip işin içinden sıyrılmak elbette çok kolay.

Ancak devletin kendisini hissettirerek mecburi uygulama ile bunların üstesinden gelebilmesi yasalarla hiç de zor olmazdı…

***

Hoş belli ki biz de buna layığız…

Biz de bunu istiyoruz besbelli…

Başka türlüsüne alışık olmamışve kanıksamış olduğumuz da doğrudur.

Şikâyet edememek bilinçsizliğimiz ve çözülmüşlüğmüzden kaynaklanıyor. Değil mi?

Peki biz bunu hakkediyor muyuz yoksa hakettiğimizi almak için tercih ortaya koyacak bir bilince sahip miyiz?

***

Siyasetçiler halk ile bağlantılarını iyice kopardılar. Kopmuşbağlantıları nedeniyle de siyaseti yapma gerekçelerini unutarak kendilerini gösteriye ve gösterişe adadıkları bir görüntü sergiliyorlar.

Halkı unutmuş olmaları, halkın onları unutmalarına izin vermiyor! Çünkü halk eziliyor, dağılmış ve yarını göremeyecek kadar sıkıntılı bir halde ayakta kalmaya çalışıyorlar.

Sonra vekil kendi sosyal medya hesabında umuttan bahsediyor, umutsuzluktan bahsediyor…

Sözün bittiği yere vardık ve geçtik bile…

Siyaseti siyaset için yapanların, kendi koltuk ve çıkar sevdalarına düşmelerine seyirci kalarak suçun büyüğü bizde…

Bu cesareti gösterecek etik dışılık ise onların iliklerinde…

Dr. Çiğdem DÜRÜST