Güney yanınca Kuzey’de bir şey olmuyor gibi düşünenler beri gelsin!

Tıpkı Kuzey yanarken Güney’e bir şey olmaz zannedenler gibi…

***

Avuç içi kadar adadayız!

Biyolojik yaşamdan çevrenin her milimetrekaresine kadar, tüm çevre/yaşam açısından orada ne pişiyorsa, bize de o düşecek şekilde dizay edilmiştir. Ve tam tersi de…

Hani hatırlatmak faydalı olabilir diye düşündüm!

Siyasiler oturacak, ahkâmlarını kesecekler, üstüne üstlük bir de karşılıklı olarak yardım tekliflerini inadına reddedecekler.

Sonra da bunun adına barışçıl, insan yararına, toplum yararına siyaset diyecekler.Bunu insanlarımızın refahı için en doğru olan diye yapıyoruz diyecekler!

Hadi canım!

***

Adanın refahı düşünülmeden, insanların refahı düşünülemez!

Hatta önce adanın refahı sonra insanlarınki…

Düşündüklerini iddia ettikleri adanın kendi çıkarcı düşünceleri ve tutumları nedeniyle adanın yok oluşun kapılarını ardına kadar açıyor.

Ada yok olunca bizler kalacak değiliz!

İşte adamızın tüm ciğerlerini yokedene kadar sürecek, savaştan bile beter, can ve mal kaybının nereden nasıl vuracağı bilinmeyen bir düzenin adına düzen diyorlar!

Sonra bir daha seçim kazanmaya çalışarak seçmenlerinden oy dileniyorlar…

***

Limasol’dan Larnaka’ya kadar yanarken Mağusa’ya sıçraması an meselesi olan yangının yardım tekliflerine duyarsız kalan Rum siyasetçilerin örnekleri geçmişte Kuzey’de de yaşanmadı mı?

Kıbrıs sorunun esasında halkların bir sorunu olmadığı, asıl Kıbrıs sorununun siyasetçilerin ve onları güdümlü hale getirenlerin sorunları olduğunu bir kez daha anlamış olduk!

Yanan bir ağaç, yanan tek bir fidanın yarınımızdan çalınmış bir oksijen kaynağı olduğunu, biyolojik çeşitliliğimizi etkilediğini ve sıklıkla tükenenlerin de faydalılar olduğunu ben söyleyemem. Bunu uzmanlar söyler. Ben sadece adanın mahvına yol açan duyarsızlıkların müsebbiplernin siyasetçiler olduğunu söyleyebilirim. Daha büyük duyarsızlık gösteren siyasetçiler ile her şeyin daha kötüye gitmesine neden olduklarını söyleyebilirim.

***

İçimiz yanarken Güney’de olanlara ek olarak, hafta sonu şöyle bir Girne sahilinden Karpaz’a doğru yol almaya çalıştım.

Bir tutuşsa ulana ulana Güneyden gelenle buluşacak yangın için özel olarak çalışılmış gibi duran sahil boyunca, pandeminin ne izi var ne denetlendiğine dair bir ayrıntısı.

Bir eczaneye girdik. Maskeliydik. Uzaylı gibi bakıldı.

Markete girdik. Maskeliydik. Uzaylı muamelesi gördük.

Tek bir kişinin toplu alanda maskeli olduğuna, pandemi kurallarına uyarak kararnamelere ya da sağlık komitesi kararlarına uyduğuna şahit olmadık!

Belediyelerin üzerlerine düşen görevleri layıkıyla yerine getiremediğini gördük!

Halkın da çevre bilincine sahip olamadığını açıkça izledik!

Adanın bir yanı cayır cayır yanarken öbür tarafında da oluşabilecek bir yangının hiçten olduğunu gözlemledik.

Yazık dedik! Hem de çok yazık…

***

Adanın tek sorunu biziz biliyor musunuz?

Adanın tek sorunu biz Türkler ve Rumlar… Yada bu soruna taraf olmayı seçmiş diğer ada sakinleri.

Rahat bıraksak hayatımızın daha rahat olacağını bir yana bırakıyorum, aynı zamanda biz buralardan gitsek adada kara da sahiller de deniz de rahat edecek!

Çok yazık ediyoruz.

Bir yandan doğaya ve yaşam alanımıza, öte yandan kendimize…

“Gelecek nesillerimizin yüzüne bakacak halimiz kaldımı?” sorusuna dilerseniz sizler cevap verin. Ancak önce evladınızın, torununuzun gözünün içine bakın…

Dr. Çiğdem DÜRÜST