Şener Levent kendine “ırkçı” diyenleri mahkemeye verecekmiş. Gazetesi Avrupa kapatıldıktan sonra “buradan olsa olsa Afrika” olur diyerek kara kıtayı küçümsemesi yetmemişti, bir de maymun koymuştu logo diye. Maymun siyahlara karşı kullanılan en büyük ırkçı semboldür bütün dünyanın ırkı çevrelerinde. Maymunu daha kucaklayıcı bir logoyla değiştirmek yerine kendisine yapılan eleştirileri, değişim taleplerini “siz kendi tarihinizi bile bilmeyenler, kim oluyorsunuz” diyerek durdurmaya çalışması yetmeyince, eleştirileri susturmak için mahkemeye gidecekmiş. Susturmak için!

Levent Kongo’nun bağımsızlık mücadele önderlerinden Lumumba’yı ne çok “Afrika” sevdiğini göstermek için kullanıyor. Lumumba maymunu istemezdi derseniz susmanız gerekiyor. Ya da belki “Lumamba da kimmiş benim memleketimde maymunu Afrika adının yanında istemeyecek” de diyebilir, kim bilir? Afrika bir ülke, Lumumba da bu koskoca kıta içinde özgürlük mücadelesi vermiş tek lider değil, herkese kendi tarihini sorman gerek, tekleştirmeden bakman gerek, kendi tarihlerini bilmiyorlar diye yaftalamaman gerek denilmesini engellemek için susturmak istiyor! Mahkemeye koşacakmış.

“Burası benim, herkes susacak bana kimse saldırmayacak!” diye haykırıyor. Mahkemeye koşuyor.


Üç gün önce üstüne işenilen montajın“özgürlük” olduğunu “susturulmaya” çalışıldığı için mahkemeye verdiği için gazete satan Levent, bugün KKTC mahkemelerine susturma emri çıkarttırmak için koşuyor.

Yanlış duymadınız! KKTC var ya hani, Levent’e göre devlet olmayan, alt yönetim dediği, mahkemesi olmadığını ısrarla yazdığı günlerde daha çok tiraj yaptığı, mahkemesi alt yönetim emri ile göstermelik karar çıkarır, çıkarmayan yargıcı da o mahkemeden ayrılır diye manşet yapan Levent, mahkemeye koşuyor. Avukatsızdı düne kadar, kendi davalarını kendi savunuyordu, öyle diyordu. Bugün artık avukat(lar)ı da var. Mahkemede özgür iradesi ile karar veremediği için istifa ettiğini söyleyen, sonra da Levent’i “efendim…” diyerek hitap ettiği yargıçlara savunarak dava kazanılabileceğini gösteren o KKTC mahkemelerine koşuyor Levent.

Ben “sömürülenim” diyor. İşgal edildim, tahakküm altındayım, mahkemeler adaletsiz! Benim gazetemi kapattılar, bilgisayarlarımı aldılar, hapse attılar, ben sömürgecinin elinde mağdurum diyor. Bu her şeyin efendisi işgalci, bu korkutucu tahakküm sisteminde Levent’i sömürenler onu hapisten ne zaman çıkarıyor? Onu yazmıyor size Levent. Girne kapısının önündeki en büyük mitinglerden birine 2 saat kala salıveriyor, mikrofona çıkıp “tahakkümün en büyük mücadele simgesi” olarak konuşabiliyor. Tahakkümcü, sömürgeci, işgalci, bu büyük ve güçlü olan öcü, 2 saat daha bekleyemiyor salıvermek için. Mitinge yetişebiliyor. Cumhurbaşkanlığına yaraşır bir milli kahraman! Herkesi tahakkümü altına alan o bayıldığı “sistem” lafında sistemi her daim alt eden bir ulvi şahsiyet! Silihtardaki koltuğa yaraşır bir efsane! Silihtar şimdi saygın bir yer değil, ama merak etmeyin, tıpkı mahkemelerin Şener Levent’i haklı bulduğu ana kadar mahkeme olmadığı, özgür olmadığı gibi saygın değil silihtar. Kendi oturursa, anında ışıklı bir yol, aydınlık bir makama dönecek.

Şener Levent tiraj yaptığı gazetesinden çıkıp,olmadığına sizi ikna ettiğiKKTC mahkemesine gidecek, oradaki yargıçlara “efendim bana ırkçı dediler, ispatlasınlar, ispatlayamazlar, bana para verdirin, bunları susturma emirini çıkarın!” diyecek.

Memleketim insanının vergileri ile sahteci ve intihalci oldukları ortaya çıktıktan sonra 7 yıl maaş çekenlerin açtığı davalarda yapmaya çalıştıkları korkutma, sindirme ve yıldırmayı mahkemeler eliyle yapanlardan özür dileyen Şener Levent’in sırası geldi. Şimdi de mahkeme onun için susturmaya davetli!

Tahakküme karşı, faşizme karşı ya onlardansınız ya ötekilerden diye rest çekenler, sanki tahakküm ve faşizme karşı duranların içinden aynı tip faşizim ve tahakküm çıkmamış gibi bizi tahakküm sistemlerinden birini seçmeye zorluyor. Omuzlar omuzlarda, Levent susturacak, safları sıklaştıracak, taa ki kendi gibi olan, kendi küçücük birkaç yüz kişilik grubu dışında herkes onun tahakkümü altına girinceye dek KKTC’nin mahkemelerine koşacak!

Şener Levent sömürülüyor, adayarısında ya da ada bütününde bütün sömürülenler de onun gibi Chivas Regal deviriyor canı istediğinde. Sahi bu işgalde, bu boyundurukta, bu susturmada, bu tahakkümde, bu elinden işini ekmeğini alan, tek kuruş para kazanamaz hale getiren, buna rağmen susmayan, mahkemeler yoluyla bile susturulamayan Şener Levent, bu sistemde kaç tane Chivas Regal tüketebiliyor ayda?

Bir kişinin ırkçılığı kullandığı ırkçı sembollerle değerlendirilir, dünyanın her yerinde bu böyledir. Svastika asarsanız kim olduğunuz bellidir, ben dört ayrı kimlik kucaklaşması olarak kullanıyorum diyemezsiniz. Üzerine kan damlamış haç asarsanız, ben dinime sahip çıkıyorum diyemezsiniz, kimi ezmek, yok etmek istediğiniz bellidir. Adı Afrika konulmuş bir gazetenin üstüne maymun koyup bu benim “gözü kulağı kapalı olmayan maymuncuğum” diyemezsiniz.

Irkçılığınız ispatlanmıştır. Ama mahkeme Levent’i haklı bulur mu? KKTC’nin o olmadığını söylediği, her gün aşağıladığı mahkemesi adalet dağıtmaktan pek bir muzdarip olduğu için haklı bulabilir mi? Cevabı mahkemeye güven seviyeniz belirleyecektir, usul yerine “uful” devam ediyor mu onunla cevabı bulacaksınız.

Ama şansı var mıdır mahkemede? Elbette! Ne de olsa yanında “maymun ırkçı bir sembol değildir, Levent’ e özgürlük gerisine suskunluk!” diye bağırışacak olan kendine insan hakkı avukatı diyenlerle, sivil toplumda uluslararası öğrencilerle ilgili yaptığı çalışmalar üzerinden fon alan özgürlük savaşçıları ve her gün bu Afrikalı öğrencilerin derslerine girerek varlığını sürdürebilen, onların hassasiyetlerine saygısız üniversitelerde çalışan sözde akademisyenler bulacaksınız.Gazetesinin kapısına dikilecekler hep beraber ve o amblemin altında “sustur! Sustur! Sustur!” diye bağıracaklar ama siz onu “tahakkümcülerin saldırılarına karşı birlik, mücadele, dayanışma” diye duyacaksınız.

Bir avuçlar ama şen erler oldukları için sistemi devam ettirecek sayıdalar. Haydi şen erler, omuzlar omuzlara, safları sıklaştırın, “batsın KKTCniz” dediğiniz KKTC’nin mahkemelerine koşun, çok seslilik ölsün, insanlar ırkçı duruşlarından bir adım vazgeçmeden “bu memleket benim!” diye bağırsın! Haydi KKTC mahkemelerine! Oradan da Yüksek Seçim Kuruluna adaylığa, Levent’i bu şanlı tahakküm karşıtı davanızda cumhurbaşkanlığına taşımaya!