Bir sendika başkanı dostumuz televizyonda sitem ediyor…

Bazı köşe yazarlarını eleştiriyor!

Sendikaları öcü olarak gösterdikleri için…

Sonra ekliyor;

Ha keşke bize gelseler de konuşsak derdimizi anlatsak diye…

Yani sanki de bu ülkenin basın mensupları burada değil de başka dünyada yaşıyor imajı yaratılmak isteniyor!

Yahu biz zaten bütün olayların içindeyiz…

Kimin ne olduğunu, ne yapmak istediğini bilmeyenimiz var mı?

Burada işi gücü bırakıp da sendikaları da kötülediğimiz filan yok…

Ülkede yaşanan sıkıntılar karşısında sendikaların yaptığının yanlış olduğunu söylüyoruz sadece!

Yoksa sendikalarla başka ne derdiniz olabilir ki?

Onlar çalışanların haklarını hukuklarını savunuyorlar…

Biz de diyoruz ki bu haklar ülke geneli için olmalıdır!

Hatta bu devletin haklarını da savunmak gerek..

Kamuda örgütlü 5 sendika dün itibarıyla ek mesai yapmama kararı aldı…

Hiç kusura bakmasından ama bu kararın karşısında saygı ile eğilemiyoruz!

Çünkü artık olay haktan hukuktan çoktan çıkmış, ülkeyi kaosa sürükleme girişimine dönüşmüştür…

Ek mesai yapmasınlar bakalım keyifleri bilir elbet!

En büyük geliri turizm olan bu ülkeden uçaklar kalkmasın, uçaklar inmesin…

Böylece sektöre güzel bir darbe vurmuş olacaklar sanırız sonra da kona yakarlar!

Hekimler, hemşireler de hasta bakmasın…

Mesai bitince evlerine gitsinler!

Zaten hasta hakları filan yok ki bu ülkede…

Varsa yoksa kamu çalışanlarının hakları!

Diğer kesimler kimin umurunda?

Gümrükler de çalışmasın mesai saatleri dışında, ülke yol geçen hanına dönsün…

Uyuşturucusu, kaçak eti bilumum malzemesi kontrolsüz olarak girsin ülkeye!

Madem ki ek mesai bu ülkenin en büyük sorunu haline getirildi…

Devletin çıkarları kimin umurunda!

Ne yazıktır ki bu ülkede sendikalar devletin üzerinde olan örgütlerdir…

Bunu biz değil yıllar önce Dünya Bankası söyledi hazırladığı raporda!

Söyledi ama biz ne yaptık?

Siyasi rant için onlara hep şirin gözüktük…

Buyurun şimdi dizinizi dövün!

Memleket elden gidiyor, yangın her geçen gün büyüyor, sendikaların zaferi adına ülkede yaşanan kaos katlanarak artsın…

Sendikalara da bu konuda hak vermemek elde değildir!

Suç onların değil, siyasi rant uğruna devletten daha ziyade sendikalara prim verenlerdedir…

Madem ki onları kendi ellerinizde göklere çıkardınız, devletin üstüne koydunuz ayıklayın bakalım pirincin taşlarını şimdi…

Sendikacı dostlar bize hiç kırılmasın…

Çünkü yaptıkları sendikacılıktan çıkmış devletin temeline dinamit koymaya kadar gelmiştir!

Devlet gün gelirde havaya uçtuktan sonra ne yapacaklar asıl odur merakımız…

Bu arada şunu da belirtmeden edemeyeceğiz;

Biz körü körüne bu hükümetin sevdalısı değiliz ama iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış elindeki kıt kaynaklar ne ise iyi niyetli olarak önlem almaya çalışıyorlar…

Herkesi de aynı oranda memnun etme gibi zaten bir şansları da yok!

Toplumsal seferberlik çağrıların da destekliyoruz ama sendikaların bir yana koyarsak sokaktaki vatandaşın görmek istediği de taşın altına önce devletin üst kademesinde çalışanların koyması…

Bunu başarabilselerdi en azından kendilerine yapılan eleştiriler daha az olacak, taşın altına elini koyma konusunda da teşvik edileceklerdi!

Vatandaş diyor ki;

Bu ülkedeki tüm örtülü ödenekler kaldırılsın…

Sahi niye kaldırmıyorsunuz ki?

Sonuçta bu paralar size gökten zembille inmedi ki…

Vatandaştan kesilen paralarla gizli saklı örtülü işlerin ne alemi var?

Hemen bu sabah açıklayın…

Örtülüler artık hazineye aktarılacak diye!

Akaryakıttan ne kadar vergi alınıyor…

Dün sormuştuk…

Her döviz yükselişinde zamlanan akaryakıttan devletin aldığı vergi ne kadar diye!

Zira biz de dahil büyük bir kesim bu konuda çok ciddi rakamların olduğunu biliyorduk…

Dün yazıyı okuduktan sonra Maliye Bakanı Serdar Denktaş telefonla arayarak konuya açıklık getirdi…

Alınan verginin çok ciddi boyutta olmadığını ifade etti…

İşte devletin aldığı vergi miktarları…

95 oktan benzin: 49 kuruş

98 oktan benzin: 57 kuruş

Euro Diesel: 25 kuruş

Gazyağı      : 28 kuruş

Bu arada bir de kötü haber;

Dolar arttığı müddetçe hem akaryakıta hem de elektriğe zamlar ardı ardına gelecek!

Allah hepimize sabırlar versin, başka ne diyelim ki…

Ayın 15 günü tatil olursa…

Yaşanan kriz kaosa dönüşürken ortalıkta şöyle de bir kanı var…

Birileri sihirli değneğini oynatacak ve ortalık süt liman olacak!

Böyle düşünenler hayal dünyasında yaşayanlardır…

Ya da çalışmadan ceplerine para girsin isteyenler!

Yok öyle bir dünya…

Krizin atlatmanın en önemli yolu çalışmaktır!

Hem de eskisinden çok daha fazla özveri ile çalışmak…

Bizde ise çalışmamak için her şey mevcut!

Örneğin yarın sora erecek olan Ağustos ayı…

2 milli bayram, 9 gün bayram tatili, buna bir de hafta sonları eklenince tam 15 gün tatil yaptık!

Gel keyfim gel misali…

İyi de kim çalışacak ve ne kazanacağız ki krize bir nebze merhem olalım?

Çalışmadan bu krizden çıkmanın yol varsa başta sendikalar olmak üzere herkes söylesin lütfen…

Yeni hükümet senaryoları…

İster söylenti deyin, ister dedikodu…

Uzun bir süredir konuşuluyordu şimdi daha yüksek sesle konuşulmaya başlandı!

4’lü hükümetin yerine 3’lü koalisyon hükümetinin kurulması…

Yani, UBP-DP Hükümeti!

Hatta öyle ileri gidenler var ki kabinenin bile konuşulduğunu iddia ediyorlar…

Peki kabine nasıl olacakmış?

UBP’ye 5 bakanlık verilecek…

Diğerleri DP ve YDP’ye!

Peki o isimler kim?

Serdar Denktaş, Maliye Bakanı…

Atay Ahmet Raşit, Dışişleri Bakanı…

Fikri Ataoğlu, Turizm Bakanı…

Erhan Arıklı, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı…

Bertan Zaroğlu, Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı.

Doğru ya da yalan bilemem ama ben de başkalarını yalancısıyım artık!

“Tutan mı var!”

“Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası Meclis önünde eylem yaptı ve bir sürü cek cak, meli malı yanında şunları ifadeyle, içinde bulunduğumuz ekonomik koşullara çare üretti deva oldu Bu memleket bizim, biz yönetmeliyiz, 
ekonomimizi biz yapılandırmalı ve biz yönetmeliyiz, 
Ekonomik paket dayatmalarına boyun eğmemeliyiz,
federal birleşik Kıbrıs için çabaları artırmalı, 
toplumsal yok oluşa karşı mücadele etmeliyiz..

Yapılandır ekonomini, kendini, partizanca değil uzmanca yönet, 
stratejini belirle, kurallar koy, yasalarını çağdaşlaştır ve uygula,
ülkene varlığına sahip çık, düzelmek için ondan bundan medet umma, 
federasyonu kimin engellediğini da bil..
Tutan mı var?

(Dilek Yavuz YANIK)

Bir öneri!

“Yarından sonra KKTC Dış Temsilciliklerinin tümü kapatılsın.

Yer kirasından ve yüksek personel maaşlarından kurtulsunlar.
KKTC işleri ile ilgili sorunlar da ilgili ülkelerin TC Elçiliklerinde " alt yönetim" çerçevesinde yürütülsün.

6 ay veya 1 sene ciddi bir tasarruf sağlansın.

Zaten sittin sene bu ülkeyi kimse tanımaz.Yurtdışındaki Kıbrıslı Türklerin de ciddi sorunu varsa, teknoloji çağında web üzerinden çözülsün.

(Ahmet ERSÖZ)

“Bu tuhaf dönem elbette geçecek…”

“Bakanlar Kurulu üyelerinin neredeyse hepsini şahsen tanırım. Bazen düşünceleri ile hemfikir olmasam da hiçbirisinin iyi niyetinden en küçük şüphem yoktur.

Katılıyorum tuhaf ve ‘olağanüstü’ bir dönemden geçiyoruz. Önlemler paketinin uygulanacağı 6 aylık dönemde hepimiz elimizi taşın altına koyacağız.

Bu tuhaf dönem de elbet geçecek; şairin dediği gibi ‘belki yarın, belki yarından da yakın’…”

(Dengiz KÜRŞAT)

İsrafı önlemek için…

“EK MESAİ eylemi için bir 'Değerlendirme Kurulu' oluşturulması önemli olabilir.

Bu bir fırsattır.

EK mesaiye NEREDE ihtiyaç var, nerede YOK?
Nerede İSTİHDAM gereklidir, nerede VARDİYA?
Ve nerede aslında MESAİ yeterlidir?

Böylece, ek mesainin hangi alanlarda gerekli olduğu, hangi alanlarda aslında ihtiyaç duyulmadığı saptanabilir, bu süreçteki veriler 'vardiya sistemine geçiş' ya da 'ek istihdam' için bir envanter ortaya çıkarabilir.

Özetle, bu eylemden, yapısal ve pozitif bir sonuç da üretmek olasıdır ki, hem herkes hakkını alabilsin hem de haksız kaynak israfının önüne geçilebilsin.)

(Cenk MUTLUYAKALI)