Sendikal Platform’dan bu sıralar pek ses çıkmıyor…

Hem de ülkede yaşanan kriz en yüksek boyuttayken!

Ses seda çıkmayınca da insan merak ediyor doğrusu…

Kış uykusuna mı yattılar diye!

Ya da memlekette yaşanan kriz acaba onları vurmadı diye insanın sorası geliyor…

Neyse onları bir yana koyalım!

Önceki gün baız sendikalar Meclis önünde eylem yaptılar…

KTAMS,

Kamu-İş,

Kamu-Sen,

Ve Tıp-İş…

Siyasi partilere yapılan devlet katkısına yapılan yüzde 30 oranındaki artışı protesto ettiler!

Yerden göğe kadar hakları vardı…

Vatandaşın alım gücü her geçen gün düşerken ve çeşitli kısıtlamalara gidilirken siyasi partilere yapılan artış d aneyin nesiydi!

Sadece 4 sendika karşı çıktı bu karara…

Zira ülke güllük gülistanlık olsa, halkın refahı, alım gücü tavan yapsa onlara yapılan zamma kimse karşı çıkmaz ama!

Yanlış bir karrardı bu…

Vatandaşla resmen dalga geçtiler!

Vatandaşın cebinden alıp siyasi partilere verdiler…

Böyle bir zamanda kimse burada akıl ve mantık arayamaz!

Maliye Bakanı Serdar Denktaş’ın sendikaların bu eylemine tepkisi de epey manidardı doğrusu…

Aslında çok önemli mesajlar verdi burada, bakın ne dedi;

“Evet siyasi partilere yardım kaleminde bütçe artışının altında bir artış almak suretiyle artırılmıştır. Bunu yapmak durumundayız. Siyasi partilere 13 Milyon TL keseriz her siyasi parti yaşamını sürdürmek için gider bir iş adamının kuklası haline dönüşür ve başka bir takım sektörlerde olan işler siyasete de tam olarak yansır. Ve bu memlekette demokrasi, siyasi partileşme denilen şey artık güçlü para sahiplerinin hegomonyasına girmiş olur. Bunu önlemek içindir siyasi partilere yardım demokrasinin bir gereğidir. Yüzde 29 bütçe büyüklüğünün altında bir artıştır.Bunu tartışma meselesi yapmak, iyi düşünürlerse ayıptır”

Bu tartışılırsa ayıptır diyor Sayın Denktaş…

Çok daha önemlisi artış olmazsa gider iş adamlarının kuklası olurlarmış!

Sevgili Denktaş kusurumuza bakmasın ama…

Bize göre tarihi bir gaf yapmıştır!

Siyasetçi-iş insanı arasındaki çarpık ilişkilere dem vurmaya kalksa da burada siyasetçileri yerin dibine batırmıştır…

Çok hoş bir benzetme olmadı bu!

Bunca yıl siyaset yapan Denktaş, bu işlerin partilerin maddi durumlarıyla ilgili olmadığını bilmiyor mu sanki…

Bizim siyasetin içinde iş insanları dün vardı…

Bugün de var!

Yarın da olacak bunu bilmeyen mi var?

Bir kısmını elbette bir yana koyuyoruz;

Bir çoğu zaten iş insanlarını yıllardır kuklası değiller mi?

Onlara özel yasaları kimler yapıyor?

Ayda 10 küsur Bin TL maaş alan bazı vekil ve bakanlar nasıl oluryor da ansızın 2-3 tane villa sahibi oluyor?

Onun için 4 sendikanın eylemi önemliydi…

Sendikaları ilk kez bu kadar haklı bulduk biz kendi adımıza!

Bakın size bir örnek vereyim…

Ne zaman siyasetçi-iş adamı ilişkisi tartışmaları yaşansa aklıma gelir ve okuyucuyla paylaşırım!

Bundan yıllar önce bir iş insanı ne demişti hatırlayalım lütfen;

“Siyasette hep yanlış ata oynadım ben…”

Bir gece kulübü işletmecisiydi bu ve parmağının ardına saklanmadan itiraf etti…

Çünkü bazı siyasiler onun için yarıştırılacak bir at, ya da sadece kuklaydı!

İşte geçmişte her seçim öncesinde hatırlatma ihtiyacı duyduğumuz bir köşe yazımızdan bir alıntı:

“Bizde genelde bu işlerde parası olan düdüğü çalar...

Ekonomi yerlerde sürünürken bizim partilerde para mı çok ya da kim bulmuş kamyon dolusu parayı?

Casinolar hazır...

Gece kulüpleri de...

Bet ofisi sahiplerini sakın unutmayın!

Kalın enseli iş insanlarını da yazın bir yana...

Hatırlatmakta yine yarar görüyoruz;

Geçen yıllarda bir gece kulübü sahibinin itiraflarını unutmadık daha; hani şu meşhur 'Siyasette hep yanlış ata oynadım' meselesi!

Çünkü bu ülkede özellikle son yıllarda siyasetçi para babaları tarafından hep 'yarıştırılacak at' olarak görülmüştür...

Basarsın parayı!

O kazanırsa sen de kazanırsın, devlet kaynaklarından en çok sebeplenirsin...

Kazanamazsa da 'yanlış ata oynadım' der yerine oturursun kıçının üstüne!

***

Onun için ısrarla vurguluyoruz:

Bu seçimlerde siyasi partiler, adaylar filan değil...

Siyasi partilerin, adayların bu uğurda harcayacakları para çok önemlidir!

Çünkü para ne kadar çok olursa kirlilik de o kadar çok demektir...

Hele de kayıt altında değilse!

Bunların hesapları sorgulanmayacaksa...

Hele de bel altı atışlara çok dikkat edin deriz!

Geçmişte çok konuşulan, çok tartışılan ama hiç bir zaman gazetelere yansımayan bazı özel meseleler bu kez dosyalar halinde hazırlanmaya başladı..

Tehditler, şantajlar ve tetikçiler hazır olda beklemeye başladı bile!

Çok ama çok kirli olacak bir seçimler...

Bahisçiler bir yanda seçtikleri atlar diğer yanda!...”

Bunun bir açıklaması var mı?

Hilmiye Sezer Kumbur…

Daha önce Kudret Özersay’ın asistanı idi!

Sonra Mağusa’dan HP milletvekili adayı oldu…

Son Bakanlar Kurulu toplantısında Maliye Bakanlığı’nda sözleşmeli memur olarak istihdam edildi…

Karar kamuoyunda büyük tepki ile karşılandı!

Muhakkak ki hem Kudret Özersay hem de Serdar Denktaş bu konuda bir açıklama yapacaktır…

Yapmak da zorundadırlar!

“Maliye Bakanlığı’na ihbarımdır…”

“Bugün Mağusa vergi dairesine ehliyet yenilemek için gittim. Saat 12 olmasına karşın odacı efendi (!) elinde da kahveciği "kapandı, artık 1.15 gel" dedi bana gayet kaba bir hitap şekli ile... Bu dairenin kendine özgü mesai saatleri mi var, yoksa çok mu ayrıcalıklı ki öğle arası 1 saat 15 dakika sürüyor? İçimden neler geçiyor neler ama kendime hakim olup söylemeyim diyorum...”

(Ersan ULUÇHAN)

“Aç bırakılmamalılar!”

“CAS çalışanlarının yaşadıkları süreci iyi bilmiyorum, konunun hukuksal boyutundan da haberim yok. Bazı paylaşımlardan çalışanların geçmişte hatalı tercihler yaptıklarını, yanlış kararlar verdiklerini, hatta kendilerini kullandırdıklarını dahi okudum. Şu an konu ile ilgili kullandıkları argümanlarda haklı mıdırlar, fikrim yok. İçlerinden bir tanesini bile tanımam. Ama özne insan olunca bunların hiç önemi yok. Net olan tek şey var. Bu insanlar işsiz, parasız hele de aç bırakılmamalıdırlar. Gerisi detay…”

(Hasan Ulaş ALTIOK)