Panik mi olunmalı, yoksa rahat mı kalınmalı noktasında her ikisinin de doğru olmayacağını bilmeliyiz.

Tabi ki dünyayı kasıp kavuran ve bize izlediğimiz bilim kurgu filmlerini anımsatmaya başlayan koronadan bahsediyorum.

Dünya için de endişeliyiz elbette lakin söz konusu olan KKTC olunca daha çok endişelenmemek mümkün değil.

Sağlık hususunda zaten şartlarımız ortada.

Bu şartlara göre ne yeterli ilaç ne yeterli koruyucu önlem uygulaması ve teçhizatı ne yeterli yatak kapasitesi ne de tedavi için yeterli donanım olmadığını biliyoruz. Buna karşın yurda giriş çıkış denetimleri de sağlık hususunda gerekli teşhisin konmasında kullanılacak yöntemlerimizin de zayıf yetersiz ve pek çok aksaklıkla devam ettiğini düşündüğümüzde daha da endişeli olmamız gerektiği ortada.

***

Okulların tatil edilmesi öğretmenleri ve çocuklarımızı koruyor. Sınır kapıları ve gümrüklerde alınan önlemler de öyle…

Lakin endişe zaten hastalığın ne kadar öldürücü olduğu değil, hastalığın önlenmesi ve tedavisi hususunda çok yetersiz oluşumuz!

Bütün bunların yanı sıra, alınacak önlemler ülke sosyoekonomik, sosyopsikolojik ve sosyapolitik anlamda birtakım etkiler de yaratacak. Önlem alınırken sadece ânı düşünerek hareket etmek çok doğru olmayacağından; paniğin ortadan kalkacağı andan itibaren oluşacak koşulların da şimdiden tasarlanarak değerlendirilmesi gerekiyor. Okulları kapattık. İşyerlerini kapattık. Üretimi durdurduk. İthalatı durdurduk. Bankaları kapattık…

Sonra panik hali bitti…

Devamında sağlık malzemeleri, gıda maddeleri, para akışı ve bunlardan etkilenecek yaşamsal döngüler ne olacak, nasıl organize edilecek?

Bakanlar kurulu bunları da düşünüyor ve organize ediyor mu acaba?

***

Buraya kadar ciddi olan konulara değindik.

Şimdi gelelim KKTC’nin gerçekleri ile ilişkilendirilecek ve pek çok çağdaş ülkenin asla düşünmeyeceği diğer meselelere:

Biliyorsunuz ki çok yakında bir Cumhurbaşkanlığı seçimimiz var. Bu seçim için kolları sıvamış adaylar ile adayları destekleyen siyasal partiler ve çeşitli gruplar var.

Seçim havasına çok erken girildiği gibi korona sayesinde hemen de çıkıldı.

Ülke gündemi ciddi anlamda değişti.

Değişen gündem, ne yazık ki, en başta mevcut başbakanın adaylığını özellikle olumsuz etkileyebilir. Tabi ki mevcut Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı’nın da adaylıkları nedeniyle göz önünde oluşları değerlendirme süreçlerini etkileyecektir.

Seçmen bu süreçte el birliği ile çalışarak toplum sağlığı ve güvenliğini nasıl etkin bir şekilde düzenleyeceklerini hiç de farkında olmadan ama en yakın şekilde takipte olacak. Panik halinin ortadan kalktığı bir ortamda seçimler olursa sağlıklı değerlendirilecek, paniğin ortadan kalkmadığı noktada ise direkt cezalandırma usulü ile oy verilecek besbelli.

***

Yine tekrar etmeliyim ki seçime dair değerlendirme bizim ilkel siyasal bakış açımızın değerlendirmesi olup keşke hiç bu açıdan bakma düşüncesi zihinlerimizde oluşmamış olsaydı…

***

Panik yapmadan, çok da rehavet içinde kalmadan süreci takip etme gerekliliğimiz gün gibi ortada. Kuzey Kıbrıs olarak tanınmamışlığın hem avantaj hem de dezavantajlarını yaşamaya devam ediyoruz. Bakalım bu sefer hangisi işimize gelecek…

Ki böylesi konularda dahi normal değiliz…

Dr. Çiğdem DÜRÜST