Ben bir madenci çocuğuyum.

Dünyaya gözlerimi açtığım mahallem benim dünyamdı.

Komşularımızla aile gibiydik.

Annem bize yememiz için birşey verdiğinde ‘’Eğer yanında arkadaşın varsa yediğinden onada ver ’’ diye tembih ederdi.

Evde pişen kebaptan komşularımızada vermeden boğazımızdan geçmezdi.

Lokma günleri ,aşure günleri tabaklar komşulara onlardan da bize gelirdi.

Şimdi bakıyorumda bu değerlerimizi yitirdik.

Herkez birbiri ile bir rekabet içinde .

Kim daha iyi arabaya sahip olacak.Kim en çok tura çıkacak.

Komşusu aldı diye oda ne olursa olsun son çıkan cep telefonunu alma derdinde.

Bir alışveriş ve tüketim furyasıdır aldı başını gidiyor.

Çocuğuna verilen burstan komşusuna hiç söz etmiyor.Arkadasına yeni aldığı araba için hayırlı olsun demiyor.Markette karşılaştığı arkadaşına sarılıp öperken ardından dedikodusunu yapmaktan çekinmiyor.

Bir düşünseniz Anavatan Türkiye bir savaş içinde.Belkide birçoğumuzun arkadaşı ,kızı ,oğlu amcası yengesi oralarda.Hergün onlarca Mehmetçik şehit oluyor.Peki kaçımız bunun farkında.

Arkadaşlarımız dostlarımız kardeşimiz kanserle burun buruna yaşıyor.Ama küçük bir azınlık dışında  kimse buna neden olanlara karşı sesini yükseltmiyor.

Arabasından dışarı çöp atana,yollara yanlış park edene yolları kazıp üzerini kapatmayanları uzaktan izliyor.

Bizim derdimiz Sterlinin yükselmesi. Benzine zam gelmesi. 13. Maaşın ödenip  ödenmemesi.

Paylaşımcıydık yardımseverdik en önemliside samimiydik.

Kaybettik .

Yerini Fesatlık,kıskançlık,çekememezlik aldı.

Herkes birbirine şüphe ile bakaroldu.

Paramız eskisinden daha çok ve alabildiğine tüketiyoruz.

Yoksul eskisinden daha çok ama  düşünen yok.

Önce onlarla paylaşmayı öğrenmemiz gerek.

Sonra tüketebiliriz diye düşünen yok.

Dünyada tüm insanları doyuracak kadar yiyecek var ama aç gözlü olanları doyuracak kadar yok ne yazık.

Bu yaşamın bir sonu olduğunu düşünen ne yazık ki vicdanlı küçük bir azınlık.

Eskinin fakirleri aç bırakmayan kültürü şimdi yok.

 ''Komşusunu aç bırakmayan'' eski alışkanlıklarımızı yeniden  diriltsek belkide sınıflar arası savaş önlenebilir. Bu kadar fakirin aç insanın öfkesi kıytırık çözümlerle bitmez.Savaş büyür.

Bugün dünya üstünde ''Açlıktan ölen her çocuğun katili'', yoksulluktan  ahlaksız bir hayatı tercih eden  her genç kızın günahının sorumlusu, ihtiyacından çok tüketerek sınıf atlamaya çalışanlardır.

Herkese yetecek kadar para var.

Dünyada makyaj malzemesi için yapılan harcama 18 milyar dolar.

Tüm kadınların üreme sağlığı ve bakımı için gerekli para 12 milyar dolar.

Avrupa ve ABD''de evde beslenen hayvanların mamasına harcanan para 17 milyar dolar.

Dünyada açlığın ve yetersiz beslenmenin sona erdirilmesi için gerekli para 19 milyar dolar.

Parfüme harcanan para 15 milyar dolar.

Evrensel okur yazarlığın sağlanması için gereken yıllık ek yatırım 5 milyar dolar.

Deniz seyahatlerine harcanan para 14 milyar dolar.

Herkese temiz içme suyu sağlaması için gerekli miktar 10 milyar dolar.

Avrupa''da dondurmaya harcanan para 11 milyar dolar.

Her çocuğun aşılanması için gerekli miktar 1.3 milyar dolar.

 Bu verilere göre, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve yoksul insanların sayısının artması zenginlerin yoksula olan borcunu ödemediğini gösteriyor.

"Bugünkü tüketim iki katına çıktığı gün,belki dünyada yaşam olmayacak.

 En büyük tehlike gıdada. Bir Amerikalı çocuk doğduğunda 30 çocuğa eşdeğerde dünya nimetlerini alıp götürüyor .

"Birleşmiş Milletler 2004 Kalkınma Raporu'na göre, Afrika'da 323 milyon insan günde 1 dolardan az bir gelirle geçimini sağlıyor. Temiz su kaynağından mahrum 273 milyon kişi bulunmakta.

 İlkokul çağında okula gidemeyen 44 milyon çocuk var. Yetersiz beslenmeden kaynaklanan ölüm riski altında yaşayan Afrikalıların sayısı 185 milyon.

Her yıl beş yaşının altında ortalama beş milyon çocuk ölüyor. 

Satışa hazır 1 ton altın elde etmek için 300 bin ton atık üretiliyor.

Başka bir deyişle altın bir alyans için ortaya çıkan atık miktarı 3 tondur.

Artık  otellerde ,Restorantlarda sırf yeni yıl kutluyoruz diye tonlarca  yemeğin çöpe gittiği  'Yılbaşıları eskisi kadar sevmiyorum ,bayramlarıda öyle  müşterisine alabildiğine tüketme  olanağı sağlayan tatil köylerini,  kebap, rakı gecelerinide.

UTANIYORUM...

İçme suyu bile metalaştı.Suyumuz çeşmelerden akarken bidona girdi.Böyle giderse  kullanma suyunuda bidonlardan alacağımız günler yakındır.

Global ekonomi insanları kullanmadan önce onu reklamlarla kandırmaya devam ediyor.

Bu şekilde  hem etrafındaki karnı açları düşünmesini engelliyor hem de hayvani iştahını tatmin ederken kendisinden iğrenmemesini sağlıyor.

Tüketim canavarına dönüşen birey, her şeyi (yiyecek-içecek-giysi-araç-tatil- )ve her şeyin en iyisini kendine ve yakınlarına layık görmeye başlayınca global ekonomiye uygun bir bireye dönüşmüş oluyor.

Küresel ekonomi ve bunun yöneticileri olan uluslararası şirketlerde"ye" deyince yiyor, "iç" deyince içiyor.

Arabasını değiştirmekten tatil tercihine, müzik dinlemekten iş hayatındaki çalışma tarzına ve arkadaş seçimine kadar her türlü faaliyetini bu küresel inanca göre  yapıyor.

Fakiri işsizi kötü yola düşeni düşünmez oluyoruz.

Bir düşünün ,bir fakire yada kötü yola düşene yardım ettiğiniz komşunuza bir tabak yemek verdiğiniz günün üzerinden kaç gün geçti.

Siz o kadar dayanabilirmiydiniz.