Tek koltuk, en az altı aday.

Hiç olmadığı kadar farklı bir süreç.

Küçücük ülkede, dar alanda kısa paslaşmalar.

Soru ve cevapları önceden hazırlanmış mülakatlar.

Önceden kurgulanmış geziler.

Karşılıklı laf taşımalar.

Türkiye’ye göndermeler.

Türkiye’den gelen tepkiler.

Sosyal medyada yapılan atışmalar, sataşmalar,

Yerlerde sürünen seviyeler.

Bu Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hava çok farklı.

Adayların tavırlarından da anlaşılıyor zaten.

Her ne pahasına olursa olsun, o koltuğa oturulması gerektiği izlenimi veriyor adayların bazıları.

Halkın lideri olmayı isteme havasından çok, anlamadığımız bir şekilde, bir şeyi elde etme güdüleri ile hareket ediyorlar sanki.

Kimi bağımsız adaylar var, halktan her kesimin oyuna talip.

Kimi bağımsız adaylar var, ‘’sen vermesen de olur’’ diyen…

Kimi adaylar var, seçilmesini çantada keklik gören,

Kimi adaylar var, ‘’ben olmazsam’’ seçilemezsin diyen…

KKTC, tarihinin en önemli seçim sürecine tanıklık ediyor.

Afrika-Asya-Avrupa sokağındaki Doğu Akdeniz çıkmazının ortasında, çevresindeki savaş gemileri, kendine hayrının dokunup dokunmayacağı bile belli olmayan gaz rezervleri ile çevrilen bu adada, kaderini elinde bulunduramayan bir toplumun Cumhurbaşkanı’nın seçimi bu seçim…

Manüplasyonlarla dolu, yönlendirmelere açık, karnı yumuşak bir seçim…

Toplumu kutuplaştırma çabalarının giderek artacağının sinyallerinin verildiği bir seçim.

Fikir ayrılıklarının, fitne tohumlarına dönüştürülmeye çalışıldığı bir seçim.

Kazanan bir kişi olsa da, toplumun tümünün kaybetme ihtimalinin olduğu bir seçim, bu seçim.

Adayların tarihi sorumluluklarını bilmeleri gerektiği bir seçim.

Adayların hepsinin, toplumda huzur ve birliktelik adına seçimden sonra geriye neyin kalacağını çok iyi hesaplanması gereken bir seçim bu seçim.

Seçilebilmek adına, hemen her konuyu malzeme haline getiren adaylar ve dirsek temaslı medya güçleri,

Bu malzemeleri kullanış tarzları ile, kullandıkları sert üslupları ile, kaşıdıkları yaralar ile, toplumda derin yaralar açmaya başladıklarının ne kadar farkındadırlar bilmem ama,

Mevcut halleri ile, seçim sürecini düşündükleri kadar, seçimden sonrasını da düşünmek zorundalar.

Seçimi seçim olmaktan çıkarıp, uç söylemlerle, kurgu senaryolarla, toplum mühendisliğine dönüştürmenin veya bu dönüşüme alet olmanın vebali, seçim sonrasını düşünmeyenlerin üzerine olacaktır.

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899