Sayın Sağlık Bakanı’nın, 11 Ağustos 2018 Cumartesi günü, Kıbrıs Gazetesi’ne vermiş olduğu mülakatta, hasta bakıcılığı sistemi ile ilgili çalışmalarını anlatmıştı. Hemen ertesi günü, kurulmaya çalışılan hasta bakıcılığı eğitimi ile ilgili eleştiri ve önerilerimi dile getiren bir yazıyı kaleme alma zorunluluğu hissetmiş, Sağlık Bakanlığı makamının, ne CV ne de karizma, ‘’vebal’’ ya da ‘’hayır duası’’ alma makamı olduğunu vurgulamıştım. Aynı gün, Sayın Sağlık Bakanı’ndan aşağıdaki mesajı aldım. Harfi harfine paylaşma ihtiyacı hissederek, siz değerli okuyucularımızın görüş ve değerlendirmelerine sunuyorum:

‘’Sevgili İlker bugün hasta baskıcılıkla ilgili yazını okudum. Güzel fikirlerle donatılmış. Ancak keşke bu konu ile ilgili yazarken bize de sorsaydınız. Gazete manşetlerinden öğrenirken bilgiler maalesef her zaman içeriği yansıtmıyor. Hasta bakıcılığı çalışması öyle alelacele sırf cv için yapılan bir çalışma değil. Bakanlık olarak yaklaşık 4 aydır yaşlı bakım evleri ile ilgili yaptığımız bir tüzük çalışması var. Bu çalışma neredeyse bitmiş durumdadır. Bu tüzükle tüm yaşlı bakım evleri kontrol altına alınıyor ve bundan sonra da ancak Sağlık Bakanlığından alınacak izinle açılabilecek. Hasta bakıcılığı da hem bu merkezlerde hem özel hastanelerde hem de devlet hastanelerinde özel eğitimi gerektirecek. Konu ülke çapında bir bütün olarak ele alınmış ve yasal çalışması yapılmaktadır. Hedef ise Ekim- Kasım ayıdır. Devletin planladığı iki büyük yaşlı bakım evi de aynı bu çerçevededir. Yazı için kaleminize sağlık. Daha çok istişare edersek toplum sağlığı için daha güzeli yakalama şansımız olur.’’
Şimdi, müsaadenizle ve affınıza sığınarak, Sayın Sağlık Bakanı’nın bu mesajı ile ilgili yorumlarımı sizlerle paylaşmak istiyorum:
Öncelikle, Sayın Sağlık Bakanı’nın, hasta bakıcılığı çalışması ile ilgili açıklamaları, bir gazete manşeti değil, Kıbrıs Gazetesi’nin Sayın Sağlık Bakanı’na özel sayfa ayırdığı, soruların sorulup cevapların verildiği, dün itibari ile dördüncüsü yayımlanan, ‘’icraatın içinden kıvamında’’ bir yazı dizisidir. Her gün farklı bir konu ele alınmakta ve Sayın Sağlık Bakanı da, konu ile ilgili detaylı açıklamalarda bulunaktadır. Yani, gazetenin verdiği bilgiler tamdır ve tamamen gerçektir! Dolayısıyla, hasta bakıcılığı sisteminin de sadece orada anlatıldığı kadarıyla sınırlı olduğu da kolaylıkla anlaşılmaktadır.
 Bakanlığın 4 aydır bir tüzük çalışması yaptığını da bu mesaj yoluyla öğrenmiş olduğumuzu da düşünecek olursak, yazının içeriğini ‘’içerleyen’’ Sayın Bakan’ımızın, benim de 4 aydır üzerinde çalışılan yaşlı bakım merkezleri ile ilgili tüzük çalışmasından haberdar edilmemiş olmamla ilgili hayal kırıklığımı da mazur görmesini dilerim. Her ne kadar, yaşlı bakım merkezleri, uzmanlık alanımı doğrudan ilgilendiriyor olsa da, sıradan bir nöroloji uzmanı olmam nedeniyle tüzük çalışması konusunda fikrim sorulmasa da olur, bunu anlayabilirim. Peki, meslek örgütleri bu çalışmaya davet edildi mi çok merak ediyorum. Kaldı ki, mesajında, istişarenin önemine vurgu yapan Sayın Bakanı’mız, bunu bu güne kadar hangi sıklıkta kullandığı da işin bir başka yönüdür. Şayet, istişare derken, mecliste doktor olup da Sağlık Bakanı ol(a)mayan bazı milletvekillerinin ya da Sağlık Bakanlığı’ndaki bazı ‘’koltuk sevicilerin’’ görüşlerini kastediyorsa, o da kendisini bağlar! Özetle, bir konuda istişare yapılacaksa, o konunun muhataplarının da önceden bilgilendirilmesi, devlet olma kavramına daha yakışır bir yaklaşım değil midir?
Konu madem hasta bakıcılığı çalışmasından, yaşlı bakım evlerine kaydı. Bu konunun da dikkatli ele alınıp alınmadığı konusunda çekincelerimin olduğunu yol yakınken paylaşmak isterim. Konuya, gerek mesleğim, gerekse son seçim çalışmalarında ürettiğim proje gereği kısmen de olsa vakıf olduğum inancındayım. GEREM adını verdiği Geriatri ve Rehabilitasyon Merkezi ile ilgili çalışmamda, sadece yaşlı bakımının değil, rehabilitasyonun ve sağlık turizminin de içinde olduğu, birçok kişiye istihdam alanı sağlayacak, farklı bir konsepti işlemiştim. Sağlık Bakanlığı’nın Facebook sayfasında da, konu ile ilgili haberin altına, gerekirse detayları paylaşabileceğimle ilgili bir not da düşmüştüm. Gözden kaçırdılarsa ve hala merak ediyorlarsa, projemi kendileri ile paylaşabilirim.
 Diğer taraftan, Sayın Zeki Çeler’in :’’ Kimse neden bizde yok diye söylemeden ben söyleyeyim. Bu Bakanlıktayken hepimizin geleceği için yapacağım en büyük yatırım bu proje olacak. Bir gün orada ben de yaşayacakmışım gibi projelendirdiğimiz (hayvan barınağı ve hobi bahçeleri ile) yeni huzur evi için biz işlemleri başlattık. Yakında mimarlar odasının açacağı yarışma ile de artık temellerini atacağız.’’ şeklindeki ifadeleri ile sosyal medya hesabından paylaştığı yaşlı bakım evi ile Sayın Sağlık Bakanı’nın kastettiği şeyler aynı mı, onu da henüz anlayabilmiş değilim… Umarım bu konuda iki bakanlık ‘’istişare’’ halindedir…
Adeta bir ‘’polifonik koro’’ya dönüşen meclisten, sağlık adına ne zaman ‘’net, kararlı, anlaşılır, gür’’ bir ses çıkacak çok merak ediyorum. Dünkü Kıbrıs Gazetesi mülakatında ‘’Hedef, 1 Eylül’e kadar gerekli çalışmaları tamamlamak’’ diyen Sayın Sağlık Bakanı’nın, bu polifonik koronun ‘’gizli şeflerine’’, kapalı kapılar arkasında, icraatın içinden kıvamındaki yazı dizilerini gölgede bırakacak, bazı sözler verdiğini aklımdan bile geçirmek istemiyorum… Zira bu yolun da bir sonu, yapılan her şeyin de bir ‘’vebali’’ ya da ‘’hayır duası’’ var…
‘’Sayın Zeki Çeler’in, sosyal medya hesabından paylaştığı ve ‘’yapacağım en büyük yatırım bu proje olacak’’ diyerek önemini vurguladığı, yaşlı bakım evi örneği.’’
Dr. H. İlker İpekdal