Şahoğlu Süleyman Şah Türbesi olayı ile ilgili yaptığı açıklamalarda şunları söyledi; <br /> “Süleyman Şah ile ilgili iki iddia bulunmaktadır. Birinci teoriye göre Süleyman Şah Osmanlıların kurucusu Osman Beyin dedesidir. Diğer teoriye göre ise Anadolu Selçuklularının Sultanı I. Kılıçarslanın babası Kutalmışoğlu Süleyman’dır. Her iki durumda da bu türbe Türkiye açısından manevi öneme sahiptir. <br /> 1973 yılında yapılacak olan bir barajın suları altında kalmasın diye, Ceber kalesinde bulunan Süleyman Şah türbesi İnönünün talimatıyla Karkozak köyüne nakledildi.<br /> Süleyman Şah Türbesi konusu bir kezde 1990 yılında gündeme gelmiş, yine baraj yapılacağı bahane gösterilmiş ve Türkiye topraklarına aktarılması istenmiş ancak Türkiye nakletmeyi kabul etmemiş.<br /> Şimdi İŞİD tehditi altında olan Süleyman Şah Türbesi ve burada bulunan 36 Türk askeri Türkiye tarafından yapılan bir operasyonla yerinden alınarak Türkiyeye 35 km uzaklıktaki Eşme’ye taşınmıştır. Askerlerini ve türbeyi korumak en doğal hakkıdır Türkiyenin. Ancak uluslararası hukuk açısından bu tek taraflı bir müdahaledir çünkü Suriye ile yapılan anlaşmada buna izin verecek bir madde yoktur.<br /> Türkiye için kutsal olan ve egemenliği altında bulunan bu türbeyi İşid’in işgaline bırakamazdı. Ayrıca Esad rejimine , kendi egemenliği altında bulunan bir toprağa karışamayacağını bildirme niteliği taşımaktadır bu hareket. BU hareket Türkiye için ABD ve dünyaya karşı bir gövde gösterisidir. Türkiye gerektiğinde sınır ötesi operasyon yapabileceğini ve kimseden izin almayacağını göstermiştir.<br /> Bir diğer yandan siyasetcilerin uyguladığı bir taktik kullanılmıştır belki de. İçte halkın dikkatini başka yöne yoğunlaştırmak, dağıtmak, ulusal bir olguda birleştirmek için Süleyman Şah Türbesinin nakil zamanlaması seçilmiştir. Bu dönemde TBMM’de “ İç Güvenlik Yasa Tasarısı” çekişmeli, kavgalı görüşmeleri vardır.<br /> Eğer Türbe nakledildiği yerde tekrar inşa edilirse bir toprak kaybı söz konusu olmayacaktır” dedi. <br /> <br /> Ayrıca Şahoğlu, kadının hakları ve eşitlikleri konusunda yaptığı açıklamada şunlara değindi;<br /> Kadınlar çocuklarını yetiştirirken hata yapıyor. Önce renkle başlıyor, pembe ve mavi, sonra oyuncaklarla ve oyunlarla devam ediyor. Kıza bebek, erkeğe silah veriliyor.<br /> Mitolojide kadın erkek eşitsizliği ta Adem ile Havvadan başlıyor. Üç din kitabında da yer alan söyleme göre kadın Ademin hasta kaburgasından yaratılan hastalıklı bir yaratıktır. Beyinlerdeki bu imaj yaşam boyu devam etmektedir.<br /> Orta çağda kilisenin etkisi ile kadınlar büyücü ve cadı diye nitelendirilip yakılmaktaydı. Bu gün her üç kadında birisi şiddet görmektedir. Erkek egemenliğini güçlendirmek için şiddete başvurur. Ortadoğuda bugün kadınların durumu içler acısı. Değil hak kazanmak, mevcut haklarını bile kaybetmekte, iç svaşlarda en çok zararı onlar görmektedir. Kadınlarda sünnet bazı ülkelerde yasaklanmış olmasına rağmen halen uygulanmaktadır.<br /> Kıbrıs’ta Kadının Konumu<br /> Kıbrıs’ta kadın çoğu ülkelere göre daha rahattır. Ancak şiddet yine de vardır. Meclise girebilen kadın sayımız ortada. Ancak son zamanlarda kadın Meclis Başkanımız, kadın Başbakanımız olabilmiştir” dedi.<br /> <br />