Az da zaman geçmedi hani…

Tam 15 ay grev yüzü görmedi sağlık.

Her şey yolunda olduğundan mıydı?

Elbette hayır.

Eski Tıp-İş Başkanı meclise girip, partisi hükümeti kurunca, sağ kollarından birisi de Sağlık Bakanı yapılınca, Tıp-İş kendisini karın altına gömerek adeta kış uykusuna yatmıştı.

Mevsim değişti.

Yeni hükümet geldi.

Başbakan Sayın Tatar dün, UBP-HP Hükümeti Programı’nı okudu.

Klişeleşmiş sağlık programlarına kıyasla biraz daha renkliydi.

Dilerseniz,öne çıkan başlıklara birlikte bir göz atalım:

Sağlık kurumlarının alt yapılarının geliştirilmesi ve sevk sayılarının azaltılması temel hedeflerimizden biri olacaktır.

Bu eski değil. Ancak, sevk sayılarının azaltılmasının hedeflenmesi yine ön planda. Bu da demek oluyor ki, sevkler mercek altına alınabilir. Son bir buçuk yıllık dönemde, devletin yurt içi ve yurt dışı sevklerine ödedikleri açıklanacak olsa, eminim kıyametler kopacaktır. Sevkler azaldıkça, bazı kesimlerin işine de gelmeyeceği için sevkleri mübah göstermek adına, birtakım altyapı eksiklikleri sürekli ön plana çıkartılacaktır.

Koruyucu sağlık hizmetleri uygulamalarının yaygınlaştırılması ve özellikle birinci basamak sağlık merkezlerinde düzenli bir biçimde uygulanması sağlanacaktır.

Koruyucu sağlık hizmeti konusu, bugüne kadar gelmiş geçmiş tüm hükümetler tarafından hafife alındı ya da ihmal edildi. Oysa ki, hastalıktan korunmanın, erken tanının, hastalıkla mücadeleden ve tedaviden daha ucuza mal olacağı bilinen bir gerçek. Hükümetin belki de ilk ve ivedilikle odaklanması gereken konulardan birisi de budur.

Lefkoşa’da yapılması planlanan yeni hastanenin en erken zamanda hizmete girebilmesi için gerekli çalışmalar hızla başlatılacak ve sonuçlandırılması için tüm çaba ortaya konacaktır.

Tam grevlik bir konu.

Şaka bir yana, Lefkoşa’ya yeni hastane dendiğinde, sağlıkçıların büyük çoğunluğu, ‘’şehir hastanesi’’ kavramına takıldı kaldı. Ben de karşıyım şehir hastanesine! Ülkemizin motifine aykırı bir durum. Ancak, yeni hastane, yeni işletim sistemi şart. Bunun nasıl olacağını birilerine anlatmak gerekiyor sadece. Sağlık paydaşları kavga edeceğine, pastadan nasıl pay alacaklarının hesaplarını yapacaklarına, oturup yeni hastanenin nasıl bir sistem temelinde kurgulanması gerektiğine çalışmalı, bu fırsatı heba etmemelidir.

112 Hızır Servisi insan kaynağı, altyapı ve hukuki açıdan güçlendirilecek ayrıca tüm kamu ve özel 112 hizmetlerinin tek bir merkeze bağlanması sağlanacaktır.

Programa cesurca konulmuş, hayati bir konu. Biliyoruz ki, ambulans hizmetlerinin çoğu denetlenmiyor. Ülkemizde kaç ambulans var biliniyor. Olay yerine yakın ambulans dururken, daha uzak noktadaki ambulanslar acil vakalara gitmek zorunda kalıyor. Devletin ambulansları, hatalı telsiz ihalesinden dolayı, hasta ararken yollarda kayboluyor.

Bu konu ile ilgili bir çalıştay da yapılmıştı. Umarım bu sefer somut birtakım adımlar da atılır.

Sağlık sistemimiz içinde yer alan tüm paydaşlarımızla, kamu ve özel de çalışan doktorlarımızın çalışma koşulları ile ilgili düzenlemeler; hukuka mutlak bağlılıkla yeniden değerlendirilip ortak akılla çözülecektir.

İşte bu çok tehlikeli.

İşin ucu Mandamus’a dayanıyor. Mandamus, sağlık sistemimizde yer alan doktorların konumlarının düzenlenmesinde dikkate alınması gereken bir unsur olarak yine ön plana çıkıyor. Kamuda kadrolu hekimlere, yasa gereği kamu hastaneleri yolu görünüyor. Sözleşmeli hekimler için ise durum biraz daha farklı işleyeceğe benziyor. Anlaşılan, Tıp-İş’e bu konuda yine grev yolları görünüyor. Bahane de hazır zaten, hastanelerin altyapı ve ilaç yetersizliği…

Hastanelerde uygulanmaya başlanan otomasyon sistemi, sağlık merkezleri,  özel klinik ve hastaneleri, eczaneleri ve laboratuvarları kapsayacak şekilde yaygınlaştırılacaktır. Otomasyon sisteminin yaygınlaştırılması ile hem sağlık sistemi daha denetlenebilir ve ulaşılabilir hale getirilecektir.

Bu başlık tamamen yeni bir açılımı anlatıyor.

Bu madde gerçekleşirse, sağlıkta en büyük devrimlerden de birisi olacak. Zira, hastalar, gerçek anlamda doktorlarını seçebilir hale gelecekler.

Böylesine bir otomasyon, tüm sağlıkçıların işlemlerinin kayıt altına alınarak takip edilmesini de sağlayacak. Böylece, mükerrer tetkiklerin, gereksiz ilaç yazımlarının, gereksiz tıbbi işlemlerin de önüne geçilmiş olunacak.

Değerli okurlar, UBP-HP Hükümeti’nin sağlık programı oldukça iddialı.

Her dönüşüm, her doğum sancılıdır.

Sağlıkta da bu sancının çekilmesi kaçınılmazdır.

Sancıyı kesmek adına, Tıp-İş’in pusuda bekleyen grevleri olacaktır.

Sancıyı kesmek, ölümle sonuçlanır.

Grev konusunda kıdemli Tıp-İş’in, sancı kırıcı grevlerine aldanmadan, sağlığın dönüşüm kanalından geçişinin önünün açılması şarttır.

Hükümet, bu doğumu ciddiye almalıdır.

Zira, doğumun ardından halkımızdan alacağı mükafat da büyük olacaktır.

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899