Ülkemizdeki sağlık hizmetlerinin kamu ve özel dağılımına dair sağlıklı bir veri bulunmasa da, sağlık paydaşları, kamu ve özel sağlık hizmeti dağılımının yaklaşık yarı yarıya olduğunda neredeyse hemfikirdirler.

Sağlık Bakanlığı, geçtiğimiz gün, Sağlık Hizmetleri İstatistik Raporu’nu açıkladı. Bu rapora göre, Haziran ayı içerisinde, KKTC Sağlık Bakanlığına bağlı Yataklı Tedavi Kurumları ve Temel Sağlık Hizmetleri Dairesine başvuran hasta sayısı 86 bin 168 imiş. Özel sağlık kuruluşlarına başvuran hasta sayısını da yaklaşık bu kadar kabul etsek, demek ki KKTC nüfusunun neredeyse yarısı, bir ay içerisinde sağlık sisteminin elinden geçiyor! Ya da, sadece kamu hizmetlerinin elinden bir yıl içerisinde geçmesi beklenen hasta sayısı (ki Haziran ölü sezon!) yaklaşık olarak, 86bin x 12 ay eşittir, yaklaşık BİR MİLYON! Buna bir de, bir yıl içerisinde özele müracaat eden hasta sayısını ekleyecek olursak, BİR MİLYON da oradan gelse, etti mi İKİ MİLYON? Şaka gibi! Yani bir yıl içerisinde, nüfusumuzun tamamını tam DÖRT defa sağlık sisteminin elinden geçiriyoruz!
 Böyle bir tabloya nasıl bir çıkarımda bulunmak doğru olur? Nasıl bir çıkarımda bulunursak bulunalım, Sağlık Bakanlığı, açıkladığı istatistik verileri anlamında sınıfta kalmıştır! Ya verilerin girişi sorunlu, yani, hastanenin kapısından gireni bile kaydetmişler, ya da bu ülkenin ‘’koruyucu ve tedavi edici’’ değil, adeta ‘’hasta edici’’ bir sağlık sistemi var demektir! Birinci basamak hizmetinin kuvvetlendirildiğini iddia eden Sağlık Bakanı’nın, kendi kendini de yalanlaması demektir aynı zamanda! Özetle, Tam Aziz Nesin’lik bir tablo!
Şimdi şapkamızı önümüze koymanın zamanı geldi. Eğri oturup doğru konuşalım. Verilerin üzerinde detaylı yorum yaparak okuyucularımızı sıkmak istemiyorum. Anlaşılan o ki, KKTC Sağlık Bakanlığı’na bağlı Yataklı Tedavi Kurumları ve Temel Sağlık Hizmetleri Dairesi’ne başvuran hasta sayısı derken, aslında reçete yazdırmak, tetkik yaptırmak, tetkik sonucu göstermek için gelen, randevu alıp da gelmeyen, kurul işlemleri için müracaat eden, tetkik için gelip de tetkikleri ertelenen, kayıt yaptırıp da doktora muayene olamadan giden vb. tüm işlemlerden dolayı bu rakam kabarık görünüyor! Yani Sağlık Bakanlığı, bilerek ya da bilmeyerek, kamu sağlık kurumlarının yükünü fazla göstermiş oluyor. Sistemsizliğini tek bir istatistik havuzunda eritmeye çalışıyor hala.
 Bu istatistiğe benzer istatistikleri daha önce Tıp-İş de açıklamış ve pek de inandırıcı olamamıştı. Şimdi de Sağlık Bakanlığı benzer konumda! Zaten Sağlık Bakanlığı’nın kamuoyu ile paylaştığı istatistik verilerinin hepsi de, başvuran hasta sayısının doktor, branş veya kamu kurumlarına dağılımlarının detaylandırılmasından ibarettir. Bu veriler kimin ne işine yarar, kimlerin hangi amaçlarına hizmet eder anlam veremiyorum… Ya da, halkımız bu verileri okuduğunda, ‘’devlete yük olmuşuz’’ diye ‘’suçluluk’’ mu hissetmeli, yoksa ‘’devlet bize iyi bakıyor’’ diye ‘’mutluluk’’ mu? Peki Sağlık Bakanlığı, profesyonel anlamda hangi istatistik verileri paylaşması gerekirdi? Ya da paylaşılan veriler hangi sorulara yanıt verebilmeli idi? Hangi veriler paylaşılsa idi, daha verimli bir kamu ya da özel sağlık hizmeti analizi yapılabilirdi? İşte aklıma gelen sorulardan bazıları:
1- Acil servise başvuran hastaların kaç tanesi, üniversite ya da özel hastanelere sevk edildi?
2- Kaç yoğun bakım hastasına hizmet verildi, kaçı üniversite ya da özel hastanelere sevk edildi?
3- Kamu hastanelerinden üniversite ve özel hastanelere yapılan ayaktan sevklerin dağılımları branşlara göre (örneğin, Onkoloji, Kardiyoloji, Kalp ve Damar Cerrahisi, Beyin ve Sinir Cerrahisi gibi) nasıldı?
4- Kamudan özele yapılan sevklerin, Haziran ayı maliyetlerinin ayaktan, acil, yoğun bakım olmak üzere dağılımları ne kadardı?
5- Haziran ayı içerisinde, dışarıdan hangi branşlarda, ne amaçla, kaç liralık hizmet alımı yapıldı?
6- Yurtdışına yapılan sevklerin branşlara göre dağılımı nasıldı ve maliyeti ne kadardı?
7- Sağlık kurullarında kaç kişiye toplam kaç gün rapor verildi, kaç kişiye maaş bağlandı?
8- Haziran ayına ait kamu sağlık giderlerinin ilaç, tıbbi malzeme gibi gider kalemlerine dağılımları nasıldı?
İşte bu soruların cevapları, hem devleti, hem halkı hem de gerek kamuda gerekse özelde çalışan sağlık personelini ilgilendirir. Bu soruların cevapları, Sağlık Bakanlığı’nın veri dosyalarında gerçekten bulunuyor mudur acaba? Aklıma gelen bir başka soru, Haziran ayı istatistiklerinin kamuoyu ile paylaşılmış olması, bundan sonra diğer ayların da aynı şekilde paylaşılacağının göstergesi midir? Üstelik, otomasyon sisteminin de yüzde doksanının tamamlandığını da göz önünde bulundurduğumuzda, artık bundan sonra ‘’uçan da kaçan da’’ kayıt altında olacak ve tüm sağlık verileri kamuoyu ile açık ve net bir şekilde paylaşılacak mıdır? Yok, ben yine umutsuzum maalesef. Bu istatistik verilerinin devamlı ve düzenli bir şekilde paylaşılacağına asla inanmıyorum. Kaldı ki, bu ülkenin sağlık sistemi sadece kamu hastanelerinden mi ibaret? Hani özeldeki istatistikler? Sağlık Bakanlığı’nın görevi sadece kamu istatistiklerine mi hakim olmak? Özelde de kamu sağlığına hizmet verilmiyor mu? Ülkenin sağlık planlaması, ‘’yarım yamalak’’ verilerle mi yapılacak hep? Sağlık Hizmetleri İstatistik Raporu açıklanarak ne hedeflendi? Belki de önce bu sorunun cevabını bulmak gerekiyor.
Aslında, Ağustos ayında, bayramdan önce kamuoyu ile paylaşılan Haziran ayı istatistiği, benim şüpheci kulağıma başka şeyleri fısıldıyor ve sanki bir şeylerin zemini hazırlanıyormuş gibi bir izlenim veriyor… Ağustos’un sonunu hep birlikte bekleyelim… Kamu sağlık hizmetleri ile ‘’sınırlandırılmış’’ istatistik verileri üzerinden, tarih nasıl tekerrür ettirilmeye çalışılırmış, hep birlikte görelim…
Dr. H. İlker İpekdal