TC Lefkoşa Büyükelçiliği Kalkınma ve Ekonomik İşbirliği Ofisi’nin 2017 KKTC Ekonomi Durum Raporu, geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Raporun, sağlık sektörü ile ilgili bölümüne (Syfa 170) baktığımızda, beklenilen performansın çok altında ve bazı hedefleri ile saptırılmış bir sağlık politikasının sürdürülmekte olduğu da açıkça anlaşılabiliyor. Şimdiki Sayın Sağlık Bakanı: ‘’Ben görevime 2018’de başladım, 2017 raporu beni bağlamaz.’’ diyebilir. Yazımı sonuna kadar okumalarını tavsiye ederim. Rapordan alıntılar yaparak açıklamaya çalışayım:

***

Raporda: ‘’KKTC’de son yıllarda sağlık hizmetlerine erişimin zorlaştığı, tedavi giderlerinin ve ilaç harcamalarının artmaya başladığı görülmektedir. Vatandaşların sağlık hizmeti almak için kendi bütçelerinden yaptıkları harcamaların önüne geçilmelidir.’’ deniliyor. Bugün de durum aynı değil mi? *** Raporda: ‘’Sağlık çalışanlarının özlük hakları ve çalışma koşulları iyileştirilerek tam gün hizmet vermeleri sağlanmalıdır. Kamu hastanelerinin hizmet kalitesinin artırılması, özel hastanelerden alınan hizmetlerin kurallara bağlanarak denetlenmesi, birinci basamak sağlık hizmetlerinin geliştirilerek yaygınlaştırılması ve yapılacak yasal düzenlemelerle sağlık hizmetlerinde dönüşüm sağlanması ile vatandaşın memnuniyeti en üst düzeye ulaştırılmalıdır.’’ deniliyor. Sağlıkta tam güne geçilebildi mi? Kimse kimseyi kandırmasın! Özel hastaneler tam anlamıyla denetleniyor mu? Hayır! Peki, birinci basamak sağlık hizmetleri ne durumda? Personel kaydırmalarıyla yapılan vitrin icraatlarından ibaret!

***

Raporda: ‘’Genel Sağlık Sigortası (GSS) ülkede yaşayan herkesi kapsayacak şekilde hayata geçirilmelidir.’’ deniliyor. Peki Sağlık Bakanlığı’nın ya da meclisteki paydaşlarının ağızlarından GSS lafı yüksek sesle çıkıyor mu? Asla! Herkese eşit sağlık hizmeti söylemleri var ama bunun GSS ile sağlanacağı konusu hala havada! ‘’Kısmı Sağlık Sigortası’’ diye ağza bal çalma tarzındaki açıklamalar ise hiç de ikna edici değildir.

***

Raporda: ‘’Hâlihazırda KKTC’de sağlık sektöründe yeterli bir otomasyon sistemi olmadığı ve güncel ve yeterli sağlık verisi bulunmadığı için kişi başı sağlık harcamasının ne kadar olduğu bilinmemektedir.’’ deniliyor. Bir başka yerde de: ‘’ ’Toplam sağlık harcamaları öncelikli olmak üzere tüm sağlık alanında üretilen veriler ulaşılabilir, karşılaştırılabilir ve standart değildir. Doğru politikaların belirlenebilmesi ve izlenilen politikaların sonuçlarının değerlendirilmesi için kapsamlı, doğru, güvenilir ve dönemler itibarı ile karşılaştırılabilir verilerin toplanması son derece önemlidir.’’ deniliyor. Gelin görün ki, Sağlık Bakanlığı, otomasyona geçtik, istatistik birimi kurduk diyor ama, sağlıkla ilgili veriler hala ortada yok. Kaldı ki, statiko etkisi altındaki mevcut sağlık sisteminde, hastaların çoğu, devlet-özel arasında mekik dokuduğu için, kişi başı sağlık harcamasının ne kadar olduğunu hesaplamak neredeyse imkansızdır. *** Raporda: ‘’Genel Sağlık Sigortası’nın yürürlüğe girmesi ile birlikte, anlaşmalı özel eczanelerden ilaç temin edilebilecektir.’’ deniliyor. Bu konu gündemde bile değil.

***

Raporda: ‘’Kanser Tarama Programları başlatılarak, erken tanı ile ilgili farkındalık çalışmalarına ağırlık verilmelidir.’’ deniliyor. Biz ise, kanseri bildirimi zorunlu hale getirmekle kanser taraması yapmanın aynı şey olduğuna kendimizi kandırıyor, sahaya inmeme konusunda ısrar ediyoruz. *** Raporda: ‘’ Toplum sağlığı ile ilgili araştırmaların yapılarak, güvenilir verilerin toplanması ve koruyucu ağız ve diş sağlığı hizmetlerinin güçlendirilmesi sağlanmalıdır.’ deniliyor. Gelin görün ki, şimdiki Sağlık Bakanı’mızın, doktoralı diş hekimi olmasına rağmen, şimdiye kadar bu konunun değil üzerinde durmak, gündeme bile getirmemesi oldukça ironiktir.

***

Raporda: ‘’Tütün, tütün mamulleri, alkol ve diğer bağımlılık yapıcı ve uyuşturucu maddeler ile mücadele ilgili kamu kurumları tarafından koordineli bir şekilde yürütülmeli, toplum temelli ruh sağlığını koruyacak önlemler alınmalıdır.’’ deniliyor. Bir gün uyandığınızda, Başbakanlık Uyuşturucu İle Mücadele Komisyonu Başkanı’nın şok istifası ile, uyuşturucu ile mücadelenin ‘’önünü açtırıyoruz(!)’’.

***

Raporla ilgili örneklerimi burada tamamlayıp, konuyla ilgili başka verileri de, yeri gelmişken paylaşmak istiyorum: Kalkınma ve Ekonomik İşbirliği (KEİ) Ofisi’nin 2017 yılındaki harcama kaleminde, Sağlık ve Sosyal Hizmet Sektörü’ne ayrılan yaklaşık 23 milyon TL’nin, sadece 3.5 milyon TL civarı kullanılmış. Hal böyle olunca da, bu sene ayrılan ödenek düşürülerek yaklaşık 7 milyon TL’ye indirilmiş. Ancak, gelin görün ki, bugüne kadar, bu 7 milyon TL’nin de sadece 1.7 milyon TL’si harcanabilmiş. Bu paraların hepsi, tıbbi teçhizat, ambulans, devlet laboratuvarına teçhizat alınması, sağlık hizmetlerinin ve devlet hastanelerinin altyapılarının geliştirilmesi için harcanabilirdi. Önünde hiçbir engel yoktu. Peki o zaman neden harcanmıyor? 

KKTC, sağlık alanında, kendi iç dinamiklerini harekete geçirecek potansiyele sahip olsa da, gözü dönmüş statiko buna izin vermiyor! Rapordan ve verilerden anlaşılıyor ki, Türkiye başka söylüyor, bizim sağlık politikası üretenler başka yapıyor ve yapmaya da devam ediyor. Hala vitrin icraatlarla, kulağa hoş gelen açıklamalarla, sözüm ona, Türkiye’nin gözünü boyamaya çalışıyorlar. Sağlıkta reformunu, yine ip üstünde cambaz oyununa döndürmeye çalışıyorlar. Türkiye de, artık bıkmış olacak ki, bunların hiçbirisini ciddiye almıyor! İpin iki ucunun da (mali ve siyasi) Türkiye’de olduğunu, artık her fırsatta ve her alanda hissettiriyor, hissettirmeye de devam edeceğe benziyor…

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899