Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki Mun’un Kıbrıs’ta görev yapan BM Barış Gücü’nün görev süresinin yenilenmesine ilişkin hazırladığı raporun taslağını BM Güvenlik Konseyi üyelerine sunduğu bildirildi.

Rum basını, Ban’ın, raporunda, Güney Kıbrıs’ın tek yanlı ilan ettiği Münhasır Ekonomik Bölgesinde (MEB) yer alan doğalgaz yataklarını, Kıbrıs sorununun çözümü için “teşvik olarak varsaydığını” yazdı.

Fileleftheros, “BM Genel Sekreteri Türk Tehditlerini ve Kışkırtmalarını Örtüyor” başlığı altında verdiği haberinde, BM Genel Sekreteri Ban’ın raporunda “eşit mesafede” durduğunu ve doğalgaz yataklarını ise “Kıbrıs sorununun çözümü için teşvik” olarak nitelendirdiğini yazdı.

Ban’ın raporunda izlediği “eşit mesafeli üslupla” aslında Türkiye’nin Güney Kıbrıs’a yönelik “tehditlerini ve kışkırtmalarını örttüğünü” iddia eden gazete, Ban’ın, Türkiye’nin Güney Kıbrıs’ın doğalgaz arama ve çıkarma çalışmalarını “protesto etmeyi sürdürdüğüne” yer verdiğini yazdı.

Habere göre Ban raporunda, “Tüm Kıbrıslılara ait her yeni doğal zenginliğini her iki toplumun da çıkarına olmasını sağlamamız önemlidir. Doğalgaz kaynaklarının bulunmasının, tüm taraflar için Kıbrıs sorununa kalıcı bir çözüm bulunması yönünde güçlü bir teşvik olduğundan kuşku duyulamaz. Bu keşfin, bölgede çıkarları olan herkes için herkesin yararına olacak daha derin bir işbirliği doğurmasını umut ediyorum” ifadelerini kullandı.

Alithia gazetesi ise, Ban’ın raporunda Barış Gücü’nün adadaki görevinin önemine vurgu yaptığını ve görev süresinin altı ay daha uzatılmasını istediğini yazdı.

Ban’ın raporunda kullandığı ifadelerde “dikkatli davrandığını ve Kıbrıslı Türk makamları ifadesine sadece bir kez yer verdiğini” belirten gazete, Kültürel Miras Teknik Komitesi’nin çalışmalarında ve kayıpların kimliklerinin tespit edilmesi konusunda ilerlemeler sağlandığını vurguladığını da yazdı.

Raporda, KKTC’deki askeri bölgelerde kayıp araştırılması için ilk kez istekte bulunulduğu ve buna izin verildiği de ifade edildi.

Adadaki Türk askerinin, Gayretköy (Avlona) ve Akyar (Strovilya) bölgeleri gibi Yeşil Hattın bazı kısımlarına “kuşkuyla baktığını” öne süren Ban, raporunda ayrıca, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ve Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in 30 Mayıs’ta yemekte biraraya geldiklerine de yer verdi.

ABD’DEN “DOĞALGAZ TEMELİNDE KIBRIS ARA ÇÖZÜMÜ” İDDİASI

Öte yandan Fileleftheros gazetesi, ABD’nin, Güney Kıbrıs’ın içerisinde bulunduğu kötü ekonomik durum ve Türkiye’deki iç gelişmeler çerçevesinde Kıbrıs sorununun bütünlüklü çözümünün şu an için mümkün olmadığına inandığını, bu sebepten ötürü de “çözümden biraz az, doruk anlaşmasından biraz fazlası” olacak bir formül için kulis faaliyetlerine başladığını iddia etti.

Gazete, sonbaharda müzakereler başladığı zaman gündeme getirilecek bu “ilkeler çerçevesinin, nihai çözümün parametreleri tarif edilerek bir anlaşma içeriğinin işareti olacağını” ve kapalı bölge Maraş önerisinin de buna dahil olacağını öne sürdü.

ABD’nin söz konusu çözüm taslağını, bölgedeki doğalgaz yataklarının kullanımının sorunsuz gerçekleşmesi hedefiyle öngördüğünü ve bu çözümü Kıbrıs sorununun bütünlüklü çözümünün mümkün olmadığının görülmesi halinde sunulacağını iddia eden gazete, ABD’nin Güney Kıbrıs doğalgazının Türkiye üzerinden borularla taşınması fikrini benimsediğini ancak bütünlüklü çözüm olmadan, sadece ilkeler anlaşmasıyla doğalgazın Türkiye üzerinden götürülmesine Güney Kıbrıs’ın onay vermeyeceğine inanıldığını yazdı.

KASULİDİS: “MÜZAKERELER EYLÜL AYINDA, GECİKME İSTEMİYORUZ”

Kathimerini gazetesi ise, Rum Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis’in Kıbrıs Rum tarafının gerek Kıbrıs sorununun çözümü müzakereleri gerekse kapalı bölge Maraş önerisine ilişkin gazeteye verdiği söyleşiye yer verdi.

Kasulidis söyleşisinde ilk olarak Kıbrıs Rum tarafının kapalı bölge Maraş önerisi ve Türkiye’nin bu öneri çerçevesinde, Ercan Havaalanının doğrudan uçuşlara açılması unsurunu ortaya koyduğu iddialarına değindi.

Kasulidis, kapalı bölge Maraş önerisini Ercan’ın açılmasıyla ilişkilendiren herhangi bir öneri almadıklarını, alsalar dahi bunu tartışmalarının söz konusu olmayacağını belirtti.

Kıbrıs sorunu çözümü müzakerelerinin Eylül ayından başlayacağını ve gecikme istemediklerini belirten Kasulidis, Kıbrıs sorununda, diplomaside adlandırıldığı şekliyle bir “game chancer” (oyun değiştirici) ihtiyacı bulunduğunu, bunun da Maraş önerisi olduğunu savundu.

Maraş önerisinin müzakerelerin başlaması için bir ön koşul olmadığını ve bu öneriyle müzakerelerin gündemini ağırlaştırmak istemediklerini iddia eden Kasulidis, bu sebepten ötürü Maraş önerisini başka kanalların üstlenmesini, hayata geçirilmesi için arabuluculuk yapmalarını ve mümkünse ciddi kararlar alınacağında önerinin uygulanmasını istediklerini belirtti.

Kasulidis, Maraş önerisinin, bütünlüklü çözüm müzakerelerine paralel olarak yürütülebileceğini ve müzakerelerin varması olasılığı bulunan önemli dönüm noktasına gelinmeden sonuca ulaştırılmasına itirazları bulunmadığını ifade etti.

Maraş önerisinin toprak ve mülkiyet konularıyla doğrudan ilişkisi olduğunun hatırlatılması üzerine ise Kasulidis, “bu sebepten ötürü toprak konusunun incelenmesine, toprak düzenlemelerinin net olmasına ve Maraş’ı ilgilendiren kısmın dışta bırakılarak, diğer konularda uzlaşıya varılmadan önce uygulanmasına hiçbir itirazları olmadığını” vurguladı.

Kasulidis, BM’nin müzakerelerdeki görevinin “iyi niyet misyonuyla” sınırlı kalması ve çözümün taraflarca bulunması gerektiği belirtirken “hedeflerinin Türkiye’nin doğrudan müdahil olmasını ve bazı konularda doğrudan Türkiye’yle uzlaşı sağlamak olduğunu” ifade etti.

TÜRKİYE’NİN MÜDAHİL EDİLMESİNİN İLK AŞAMASI MÜZAKERECİ

Kasulidis, Türkiye’nin doğrudan müdahil edilebilmesinin ilk yolunun, Kıbrıs Rum tarafının müzakereci ataması olduğunu, bu müzakerecinin sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurumlarıyla hiçbir ilişkisi olmayacağını ve böylece, Türkiye’nin doğrudan temas kurmamak için öne sürdüğü tüm bahanelerin ortadan kalkmış olacağını” savundu.

Kasulidis, Türkiye’nin “tanınma” sağlayacağı gerekçesiyle Rum Yönetimi Başkanıyla doğrudan temas gerçekleştirmediğini hatırlattı.

Türkiye’nin Kıbrıs sorununun çözümünü gerçekten istediği yönünde mesajlar geldiğini, kendilerinin bu mesajlar karşısında temkinli olmakla beraber, Türkiye’nin bu niyetini test etmeleri de gerektiğini öne süren Kasulidis, Türkiye’nin müzakere masasına doğrudan müdahil olması çabalarının da bu sebepten olduğunu savundu.

Kasulidis, Kıbrıs Rum tarafının “doğalgaz, ekonomi ve Kıbrıs sorununun bağımsız ancak birbirlerini güçlendiren (mutually reinforce) süreçler oldukları” görüşünü taşıdığını da vurguladı.

“RUSYA’YLA ÜS KONUSU ABARTILDI”

Kasulidis söyleşisinde, son dönemde basında çıkan ve Güney Kıbrıs’ın Rus savaş uçakları ve gemilerine Güney Kıbrıs’a üs sağlayacağı şeklindeki haberleri “abartılı” olarak nitelendirdi.

Kasulidis, Rus savaş gemilerinin geçtiğimiz günlerde Güney Kıbrıs limanlarına yanaşarak yakıt ve yiyecek ikmali yaptığını, başka ülkelerin de bu şekilde davrandığını belirterek “Rusların tipik anlaşmalardan hoşlandığını, bu yüzden de bu unsurları bir anlaşmada toplamayı arzuladıklarını” öne sürdü.

Rusya’nın ayrıca, acil ihtiyaç olması durumunda, tıpkı Kanada ve Kuveyt vatandaşları gibi, Rus vatandaşlarının da gerekli görülen ülkelerden boşaltılmaların sağlayacak bir anlaşmanın imzalanmasını istediğini belirten Kasulidis, acil durumlarda Rus savaş uçaklarının da, geçici bir üsse inişlerinin olması ihtimalinin bu çerçevede gündeme geldiğini söyledi.

Kasulidis, bu durumu diğer anlaşmalarını ve uygulamadaki zorlukları göz önüne alarak inceleyeceklerini sözlerine ekledi. 
Editör: TE Bilisim