Plansız, projesiz bu kadar…

Eylül ayının ortalarında yine sınav var…

Yüzlerce gencimiz devlette öğretmen olabilmek için birbiriyle yarışacak!

Çünkü devlette çalışmak önemli herkes için…

Daha az ders verecekler…

Daha çok tatil yapacaklar!

Daha çok hastalık izni alacaklar…

Daha fazla maaş alacaklar!

Devlette çalışmanın dayanılmaz hafifliği yani…

Çünkü özelde çalışan öğretmenler ile devlette çalışan öğretmenler arasında dağlar kadar fark var!

Sırtını devlete dayama güvencesi ise en önemlisi…

Özelde patronun iki dudağı arasındasın!

Ama devlette öyle mi?

Bir girdin mi artık emekliliğe kadar devam…

Yüksek bir emekli ikramiyesi ve emekli aylığı!

Onun için kim isterse devlette çalışsın haklıdır, aradaki uçurum çok büyük çünkü…

Kamu Hizmeti Komisyonu geçenlerde ilan etti…

Bu yıl için devlete toplamda 38 yeni öğretmen alınacak!

Edebiyat öğretmeni…

Tarih öğretmeni…

Beden eğitimi öğretmeni…

İngilizce öğretmeni ve diğer branşlar!

Bu rakam mesleki okullar için de geçerli…

Toplamda 38 öğretmen alınacak ama sınava girenlerin sayısı binden fazla olacak!

Aslında bir çoğu yıllardır deniyor şansını…Bu sene olmadı gelecek sene yine, ondan sonraki sene bir daha, sonra yine…

Çoğu bir özel okulda ya da başka mesleklerde çalışıyor ama devlette çalışmak büyük avantaj ya!

Kazanıncaya kadar devam…

Bir umut onlar için!

Şimdi gelelim Şener hocanın açıklamasına…

Diyor ki hoca ‘bu ülkede 4 bin tane işsiz öğretmen var…”

Doğru bir rakamdır bu!

Bu sene 4 bin ama seneye, ondan sonraki sene daha da artacak bu sayı…

KKTC işsiz öğretmenler ordusu haline geldi zaten gerisini siz düşünün artık!

İyi de niye böyle;

Çünkü bizde plan yok, proje yok, gençlerin geleceği için elle tutulur hiçbir şey yok!

Gelmiş geçmiş, eğitim bakanlıklarını ellerinde tutmuş tüm siyasi partiler için söylüyoruz bunu…

Bir çoğunun üniversite mezunu olduğu bir ülke bu!

Ama planlı filan değil…

Maksat üniversite mezunu olup diplomayı duvara asmak!

Hiçbir yetkili demiyor ki gençlere, şu bölümlere ağırlık vermeyin onlar için istihdam olanağı yok diye…

Böyle olunca da gençler, kimi beden eğitimine, kimi edebiyata, kimi İngilizce’ye yazdırıp oradan üniversite mezunu oluyor!

Düşünsenize bir kere;

Ülkede 4 bin civarı işsiz öğretmen var ama…

Bu sene alınacak öğretmen sayısı sadece 38, seneye Allah kerim!

Plan proje ve sağlıklı yönlendirme olmazsa başka ne beklersiniz ki?

“KKTC’li öğrenci alımı farklı zeminde olmalı…”

Bir özel okulun da yöneticisi olan Asım İdris’in son günlerde eğitim konularındaki açıklamaları önemlidir…

Dünkü yazımızı dikkate almış ve bir değerlendirmede bulunmuş!

Hani şu Türkiye’de okutulan kitapların burada da okutulması konusu var ya…

Çok doğru tespitleri var, aynen paylaşıyorum:

“Levent abi selamlar,

 Ziya Bey'in yazısını dün ben de okudum. Bir bakanlık müdürü olarak bu tespitleri yapması bence de önemli.

Müfredatlar konusundaki iddialarımın doğru olduğunu o da kabul ediyor. Kitaplar konusunda kimse dayatma yapmıyor diyor doğrudur. Ama konuyu eksik bırakıyor.

Bizim öğrencilerimiz ÖSYM üzerinden Türkiye’deki sınavlara giriyor.

Yani bizim liselerdeki öğrencilerimizden (klasik liseler, meslek liseleri ve kolejlerin ÖSS bölümlerinde okuyan öğrenciler) çoğu Türkiye’nin müfredatlarına göre hazırlanan kitaplarında bulunan konulardan sınavlara giriyorlar.

Bu da kitap konusunda ‘baskı yoktur’ denildiğinde doğru oluyor ama sistem bu şekilde olduğunda zorunluluk ortaya çıkıyor.

Bunu tam ifade etmemek eksik bırakmak anlamına geliyor.

Bu sorunun da çözümü için TC Eğitim bakanlığı ile ayrı protokol yaparak öğrenci KKTC’li öğrenci alımlarını farklı bir zemine oturtmak gerekiyor…”

Bu da demektir ki;

Kendi plan ve projemizi yaratamazsak, bunu Türkiyeli yetkililere anlatamazsak, Türkiye’nin kitaplarını burada okutmaya mecburuz…

Çünkü gençlerimizin üniversite sınavlarında başka bir şansları yok!

Dünya iyisiydi…

Önce Sarayönü’nde, sonra terminal karşısında…

Tam 20 yıl boyunca aile olarak hep onun kliniğine gittik!

Gitmekle kalmayıp başkalarını da oraya yönlendirdik…

Örneğin hiç tanımadık kişiler özellikle kırsaldan ofisimize gelir ve dişçi önermemizi isterlerdi, biz de ona yönlendirirdik!

Bunların bir çoğu dişlerini tedavi ettirdikten sonra yine bize uğrar, ‘benden niye para almadı ki’ diye sitem ederdi…

Çünkü dünya iyisi çok mütevazi bir kişilikti…

Ve Ethem Şentürkler’i zamansız kaybettik!

Ölüm haberi ile yıkıldık…

Eski anılarımız canlandı ardından!

Tedavi için gelenleri iyi analiz eder, maddi durumlarını tahmin edip çoğundan kuruş almadan gönderirdi…

Allah rahmet eylesin, nurlar içinde yatsın…

MESAJ KUTUSU

Sayın Faiz SUCUOĞLU, hastanede bazı hekimler yetkilerini kullanıp hastaların sevkini yapmadıkları için mağduriyetler yaşandığı yönünde şikayetler gelmeye başladı! Tamam hekimlere geçmişte bir takım yetkiler verildi de, gariban vatandaşın özel hastanelere binlerce lira ödeyecek parası yok ki! Araştırmakta yarar görüyoruz…

Sayın Mustafa KAYMAK, bazı et ürünlerinin ithali konusunda yaptığınız açıklama hayvan üreticilerini çileden çıkardı. Bildiğimiz kadarıyla Sanayi Odası’nın görevleri arasında yerli üretimi korumak ve kollamak ilk sıralardaydı değil mi! Sizinki biraz çelişkili açıklama olmadı mı?

Sayın Sibel SİBER, tarihi Cumhuriyet Meclisi binasını yeniden restore etmek biraz da yaşlı teyzelere makyaj gibi olsa da özellikle şu ısıtma-soğutma ve ses sistemini göz ardı etmeyin deriz. Fiyat 3 Milyon TL olsa da aman vekillerimiz üşütüp hasta olmasınlar!

Sayın Akile BÜKE, YÖDAK eski yönetimleri ne yazık ki projeler konusunda çok da parmaklarını kıpırdatmayınca doğal olarak işsiz öğretmen sayısı da her geçen yıl daha fazla artıyor. Bu konuda üniversiteler ve bakanlıkta işbirliği yapıp gençlerin gelecekleri konusu artık tamamen sizin çalışmalarınıza bağlı. Bu arada bina konusu hala çözülmedi mi yoksa!

Sayın Salih BEYOĞLU, sizin de ifade ettiğiniz gibi bir doktor hastasını asla kovmamalı ama öyle doktorlar da var ki hastaları odasından küfürlerle gönderiyorlar! Hani şu 5 parmağın bir olmaması konusu anlayacağınız.

Sayın Fikri ATAOĞLU, Özdemir Berova ile birlikte ailecek curize gemi turunda tatilin keyfini çıkardığınızı duyduk. Siz bunu sosyal medyada deşifre etmeyerek en doğrusunu yaptınız ama ortalık hafiye dolu, hiçbir şey gizli kalmıyor. İyi tatiller dileriz…

Sayın Suphi COŞKUN, özgür eşeklerin bir disiplin altına alınma kararı bölge halkını biraz rahatlattı diye duyduk ama bir düşünsenize hepsi birden isyan bayrağını açıp intikam almak isterlerse ne yapacaksınız?

Sayın İlkay ŞENTÜRKLER, dünyalar iyisi eşinizin zamansız vefatını üzüntü ile öğrendik. Merhuma Tanrı’dan rahmet, size ve aileye sabırlar dileriz. Allah geride kalanlara sağlıklı uzun ömürler nasip etsin inşallah…

Sayın Nükde OLGUN, UBP Kadın Kolları Başkanı olarak üyelerin isteklerini genel başkana iletmekte zorlanmanız bir takım tepkilere neden olmaya başladı. Bu konularda daha fazla organize olmanız isteniyor…

Sayın Savaş ATAKAN, siyasi kulislerde genel seçimlerde kontenjandan üçüncü sırayı garantilediğiniz yönünde konuşmalar yapılmaya başlandığını biliyor muydunuz? Bu arada sizi ikinci adam olarak görenlerin sayısı da bir hayli fazla, nazara gelmeyin deriz…

Sayın Kemal Deniz DANA, tüp bebek merkezlerinden yine şikayetler gelmeye başladı. Buralarının çok sıkı bir denetime tabi tutulması ve sonuçların kamuoyuna da yansıtılması isteniyor. Bu konuda özel bir ekip kurmakta yarar görüyoruz…

Sayın Mustafa AKINCI, İslam ülkelerinden destek istemeniz kimi çevrelerce olumlu karşılanırken bazı kesimler de ateş püskürdü. Bu arada geçmişte dirsek temasında olduğunuz yakın dostlara küserseniz bu da vefasızlığınızı göstermez mi! Gönüllerin alın deriz!

Sayın Tülin BEROVA, seçimler konusundaki köşe yazılarınız bir hayli ilgi görmeye başladı. Hatta bazıları sizin aktif siyaset için hazırlık yaptığınızı bile söylemeye başladılar. Meclis’te kadın vekil sayısı bakımından bunu sonuna kadar destekleriz…

Sayın Sadık GARDİYANOĞLU, bölge çalışmalarına pek hızlı başlayıp ses getirmeniz partiniz için olumlu bir gelişme ama nedense siz biraz öne çıkınca bundan mutsuz olanlar da yok değil hani…

Sayın Tözün TUNALI, ne gariptir ki İsrailliler KKTC topraklarına Annan Planı’ndan sonra göz dikti ve hem buradaki hem de Güney’deki mal sahiplerini ödeyerek işlerini garanti altına alıyorlar. Peki ya bu toprakların satılması konusunda aracılık eden kelli felli kişilere ne demeli? Ası onların peşine düşün deriz…