Hüseyin Özgürgün’ün dokunulmazlığının kaldırılması Anayasa’ya aykırı mıdır, değil midir?

Hüseyin Özgürgün bir günah keçisi midir?

Nereden buldun yasası yürürlükte değilken ve gerçek anlamda denetlenemezken bunun öğretmen ve kamu görevlilerinden bir tamam istenmesi ne kadar adildir?

Serbest çalışanların mal bildirimi ve nereden bulduklarının denetimi yapılamadığı için vergilendirilmesi de tam yapılamazken, anayasal eşitlikten bahsetmek adil midir?

***

Peki!

Biraz daha açalım:

KKTC’de adaletin çalışması ve anayasal/yasal haklarını kullanabilmeleri açısından insanları birkaç değişik gruba ayırabiliriz.

Çok serbestler: Bunların hiçbir kaydı kuydu yoktur. Geliri beyan edilmemiş, mal varlığı denetlenemezdir. Bu kişilerin ne aldığı ne sattığı, devlete ne verdiği ne vermediği asla bilinemez. Bilinse de doğruluğu ve şeffaflığından emin olunamaz. Çok işe yarayan bir gruptur. Çünkü devletin zararı ziyanına neden olan birçok kaotik işlem bu sır perdesi içinde halledilir, yumuşak geçişlerle örtülür ve bitirilir.

Kaymak yiyenler: Bunlar genellikle seçilmişlerle bunların çok yakınlarıdır. Bir kan bağı yakınlığı değil, çıkar yakınlığından bahsediyorum tahmin ettiğiniz üzere. Bunlar hesapları tam anlamı ile bilinemeyen ve hesaplanamayan; devletin nimetlerinden, gani gani faydalanır. Hakkını kullanmak istemeyen diğer yurttaşlar yerine de nemalanırlar ya da nemalanmak istedikleri alanları diğer yurttaşların görmeyeceği şekilde gizleyebilirler. Bunların zamanı kısıtlı olduğundan kısa sürede ve dar alanda kuvvetli paslaşmalarla işlerini hızla yapmak ve sahnede çekilirken hatırı sayılır kaymağı yemiş/depolamış olmak için çabalarlar.

Günah keçileri: Kamu hizmeti verenler, öğretmenler, polisler… Bunların gelirleri ve giderleri bellidir. Bir akçelik artış olsa beyan beklenir; hatta beyanları da gıyaplarında yapılır. Bunların ipi zaman zaman gevşetilse de en ciddi takip edilerek en büyük korku imparatorluğu yaşatılanlar bunlardır. Öyle ki yurt dışına çıkışlarından alışverişlerine, kılık kıyafetlerinden kazançlarına, miraslarından ödüllerine, inançlarından ideolojilerine kadar her an suçlanır veya tehdit edilebilirler.

Zavallılar (olmasa da olurlar): Bunlar adeta “test grubu”dur. Hiçbir hakları yoktur. Yasal haklarını kullanacak bilgileri bile yoktur. Bilgileri olsa yaralanmak üzere paraları yoktur. Ot gibi yaşar, fısıltıyla şikayet eder, aç kalmakta korkarlar. Sürekli değişim bekler ancak değişimi getirecek harekete katkı koymaktan da çekinirler. Çünkü koşullarındaki en ufak değişiklik onların ipini çekecektir…

***

Yasalar kağıt üzerinde mükemmeldir.

Yargıyı tesis etmekle görevli bağımsız organlarımız da bu kusursuz yasaları sonuna kadar savunacak bilinçli, donanımlı ve yetkili insanlardır.

Lakin geç gelen adaletten, cevapsız kalan sorulara kadar aksaklıkların dile getirildiği yargıdaki her ayrıntı bir takım bahaneler ile taçlandırılarak her koşulda herkesin haklı bulunabileceği bir görüntüyü yaratıp memleket gerçeklerimizin ahvali ile bizler baş başa bırakıyor.

***

Sonuç mu?

Özgürgün belki suçludur belki suçsuzdur da.

Dokunulmazlığı kaldırılmalı, belki kaldırılmamış gibi davranılmalıdır.

Yeniden seçime katılmaz aday olmazsa bu iş zaman içerisinde unutulacaktır.

Zaten Özgürgün’ü yargıya taşıyacak bu süreçte, o tamamen yalnızdı. Hiç kimse sürece müdahil olmadığından ileri bir tarama yapmaya gerek duyulmamalıdır.

Özgürgün’ün partisi de bu işin içinde zinhar değildir ve olmamıştır.

Olma ihtimali kesinlikle yoktur.

Siz düşene durun, hayat devam ediyor…

Dr. Çiğdem DÜRÜST