Serdar Denktaş yine büyük laf etti…

Soruyor;

“Bağımsız gazeteler mi devam etsin yoksa bir patronun kendi çıkarlarını koruyan gazeteler mi devam etmelidir…”

Patronlar derken tabi ki ayrıntı vermiyor!

Kumarhane sahipleri bu ülkede gazete çıkardı diyemiyor…

O zaman kendisine sormak gerekmez mi?

Kumarhane patronlarının buradaki yatırımlarına kim izin verdi?

Açılışlarda kurdela kesimlerinde görünmek için hangi siyasiler birbiriyle yarıştı!

Soruları çoğaltabiliriz;

Örneğin hangi hükümet ya da siyasetçi patronlar burada yatırım yaparken ‘sakın ha burada gazete-televizyon açmayacaksınız’ diye uyarıda bulundu…

Ya da basına el atmamaları için hangi yasaları uygulamaya koydular!

Hiçbiri bunu yapmadı…

Medyada geldiğimiz nokta da zaten belli!

Bu arada dikkat ederseniz birkaç gazete patronu hayli zengin hatta otel ve kumarhane sahibi diye müthiş bir yaygara koparılmaya başlandı…

Biz de dahil buna basın içinde haksız rekabet diyoruz!

Diyoruz ama bunu söylerken de kendi meslektaşlarımızı da yerin dibine batırıyoruz…

Patronlara öfkeliyiz, onlara eleştiri yağdırıyoruz ama onların yanında çalışan basın emekçilerini de dümdüz ederek büyük haksızlık yapıyoruz!

Sanki büyük patronların yanında çalışan basın emekçileri orada olduklarından dolayı çok mutluymuş gibi…

Aksine şunu herkes iyi bilsin ki basın mensuplarının hemen hepsi buralarda çalışırken öyle mutlu filan değiller!

Onların altında çalışarak, basın özgürlüğünün tam olmayacağını zaten çoktan biliyorlar…

Manşet atarken, kalem sallarken yukarıdan gelebilecek tepkiyi de düşünmüyor değiller!

Onların ki tamamen ekmek parasıdır, bir kere bunu herkesin bilmesi gerek…

Sanki onlar dışındaki sözde geleneksel basın kendilerine çok daha iyi haklar ve ücretler vermiş de kabul etmemişler ve patronların kanatları altına girmişler gibi bir hava yaratılması, yanlış ve art niyetli bir düşünceden başka bir şey değildir!

Hadi bakalım sözde geleneksel basının temsilcileri!

Devlet sizi paraya boğsun, bakalım hanginiz kuruluşunda gazetecileri istihdam edeceksiniz ve onların emeklerinin karşılıklarını tam olarak vereceksiniz…

İşin özü şudur…

Türkiye’de nasıl Babı Ali gazeteciliği bitmiş ve yerini bir çok duygudan yoksun plaza gazeteciliği almışsa burada da durum çok farklı değildir!

Şu anda yayın hayatında olan gazetelerin tümünde de patron zihniyeti hakimdir…

Hiçbir gazeteci deli değildir ki cebindeki üç beş kuruşu da sokağa atıp gazete yatırım yapsın ve yanında tam özgür ve bağımsız gazeteciler çalıştırsın!

Unutun artık o günleri!

Sonra kendine geleneksel basın diyenlerin başındakileri bir masaya yatırın…

Kaç tane gerçek gazeteci var!

Yanlarında çalıştırdıkları basın mensupları ne kadar özgürdür…

Geleneksel kisvesi altında perde gerisinde ne gibi faaliyetler yapmakta ve hangi iş dünyası ve siyasilerle etik dışı ilişki içindedirler!

Gelin vazgeçelim bu kavgadan…

Bu kavganın sonu yoktur, kazanan da gazeteler ve gazeteciler olmayacaktır!

Hem patronların hem de siyasilerin ekmeğine yağ sürüyorsunuz hepsi o kadar…

Ne yazıktır ki kendi ellerimizle bu mesleğin sonunu getirdik ama bunun bile farkında değiliz!