Yakın bir zamanda bir deney yapılmış, bu deneyde iki
büyük meşrubat üretici firmanın ürünleri kulanılmış, bunların birine X
diyelim diğerine Y diyelim. Deneklerin ilk seansın da gözleri bağlı bir
şekilde her ikisinden de tatmaları ve en iyiyi seçmeleri istenmiş, sonra
ayni şeyi gözler açık bir şekil de yaptırılmış, ilk yapılan test de 10 kişiden
8’i X markayı çok iyi tat olarak seçerken, ikinci deney de 10 kişiden 9’u Y
markayı seçmiş ve bu deneye X marka paradoksu denmiştir.
Bu niye olduğu araştırılmış ve Y markasının renk, görsel ve
reklam yolu ile görsel duyuya daha etkin yer etmesini sağlayan bir
sistem oluşturduğu ortaya çıkmıştı. Ancak X markanın tadı daha iyi
olduğu orta da iken nasıl olur da Y marka tercih edilir sorusu üzerine de
buna X paradoksu dendi.
Sevgili okur; bu ve bunun gibi çok değişik yönlerde yapılan
deneylerin sonuçları, bize gösteriyor ki algılarımızı eksik veya yeterli alan
doğrultusunda kullanmazsak aldığımız kararlar bizi ulaşmak istediğimiz
noktadan başka bir yöne iter ve bunu anlamayız bile. Ve bunun farkın da
olan ve sizi kendi menfaatleri doğrultusunda işlevsiz hale getirmek
isteyenler ise işte tam da bu alanı kullanırlar.
Size olmadıkları fikri ya da kendi çıkar ve rahatlarını
sağladıkları yeri işte tam da bu paradoksu kullanarak inandırırken, başka
bir yolunuz ya da mücadelenizin olmadığını, yönlendirdikleri sistemle
zorla öğretirler. Bu öğretilen düzen biçiminde daralır, anlamlaşsızlaşır,
amaçsızlaşırken ve kendinizi çaresiz bir biçim de bir köşede tükenirken
bulursunuz.
Bizim ülkemizde sistemin çok uzun bir süredir tam da bu
yolu kullanarak sosyal, ekonomik dinamikleri yerle bir ederek sizi çaresiz
bir düşünce bicimine soktular. bunu yaparken de başka bir sistemin
burdaki devamlılığını sağlayan şükrancılıktan bir adım gerilemediler. Bu
ve buna benzer bir çok alandaki asimilasyon ise, ‘bu sistemi artık
tanımıyorum ve yaptığı seçimleri de kabul etmeyerek boykot ediyorum’
diyerek pasif mücadele şeklini seçmek durumuna iddiler.
Pek tabi bu da haktır, ancak sakıncalarını görmezden
gelmekte, bizim niyetlerimizin çok dışında bu sistemin rakipsiz,
muhalefetsiz daha da güçlenmesini sağlar. Misal istemediğiniz bir
yönetim ile mücadele etmeyi örgütsüz bir biçimde, bireysel olarak pasif
boykot hakkı ile değişemez, hatta o sandıklarda kulanılan oy oranı
yüzdesi ile ezici bir güçle var edersiniz. Siz mücadele alanınızı seçip bu
bağlamda örgütlenir ve güçlenirseniz o ezici çoğunluğun aslında
olmadığını görürsünüz.
Demokrasinin veya bunun olmadığı yerlerde sırf demokrasi
hakkı için mücadele ediyorsanız, bu, zaman, emek, sabır ve en önemlisi
örgütlenme gerektirir. Yapmanız gereken inanmak, sonra size en yakın
sistem düşüncesine sahip bir alan da örgütlenmek ve ne istediğinizi nasıl
mücadele etmeniz gerektiğini hiç unutmadan var olmaktır.....
Behiç Anibal....