Pandemiye kadar, resmi olmayan verilerle, ülkemizdeki sağlık hizmetlerinin yarısı kamu hastanelerinde diğer yarısı da özel hastanelerde ve özel kliniklerde veriliyordu.

Pandemi ile birlikte, bu oran özel hastaneler lehine belirgin bir şekilde bozuldu.

Bunu bir vakayla açıklayayım:

Tarih Nisan 2020. Pandemi kapanmasındayız.

En az otuz yıllık diyabet hastası. Yaşı 75’lerde.

Ayaklarında yaralar çıkıyor, bazıları açık yaraya dönüşüyor.

Yakınları, Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’ne götürmeye korkuyor.

Kamu hekimlerinin, Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nden daha fazla mesai yaptıkları ve bu sayede kazancına kazanç katan özel bir hastaneye başvuruyor.

Orada, bir kamu hekimi görüyor.

Başka branştaki bir kamu hekimine yönlendiriyor.

O kamu hekimi de, kendisine Doçentlik ünvanını veren, özel bir üniversite hastanesine yatırılması gerektiğini söylüyor.

Hasta, ertesi gün yatış için hazırlanırken, genel durumunun bozulması üzerine acil yatış yapılıyor.

Orada farklı branşlarda doktorlar görüyor. Görenlerin bazıları kamu hekimi, bazıları özel hastane hekimi.

Son durumda, elinde uyuşturucu mahiyette uyku ilacı, birkaç tansiyon ilacı, birkaç vitamin, birkaç krem ile taburcu ediliyor.

Nisan ayına kadar, evinin bütün işlerini tek başına yapabilirken, o günden bu yana yatağından 10 metre uzaklaşamaz oluyor.

Hastanın hayatındaki tek olumlu şey, tanı ve tedavi arayışlarından vazgeçmeyen yakınları, bakıcısı ve evine düzenli pansumana gelen hemşire.

‘’Nisan ayından bu yana tam 18 bin TL para verdik. Parasında değiliz ama gittikçe daha kötüye gidiyoruz. Umudunu kesmeye başladı. Ne yapacağımızı bilemiyoruz…’’ diyor hasta yakını.

Devamını yazmayacağım.

Çünkü bu hastamızın durumuna benzer durumlar o kadar çok yaşandı ki pandemi döneminde.

Daha önce de yaşanıyordu ama bu kadar acımasızca değildi.

Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nin Kolan Hastanesi’ne taşındığı dönemde, kalp krizi nedeniyle acil nereye başvuracaklarını bilmeyip, yolunu şaşırıp da özel hastaneye yatırılarak, 60 bin TL fatura çıkınca, küçük dilini yutan hasta yakınının maceralarını anlatmıyorum bile…

Değerli okurlar;

Pandemi nedeniyle, devletin hastaneleri verimli kullanılamadı.

Hastaların çoğu, normal sağlık hizmetlerini bile alamaz oldular.

Üstelik içinde bulunduğumuz dönem, bazı kamu hekimleri tarafından o kadar çok suiistimal ediliyor ki, hastanenin yolunu unutup da, kendisini neredeyse özel hastanenin yönetim kurulunda söz sahibi olduklarını zanneden kamu hekimleri var!

Hastane kontamine oldu, yani COvid-19 nedeniyle riskli hale geldi imajını yarattıktan sonra, basit müdahaleler için bile hastaları özel hastanelere yönlendiren bazı kamu hekimleri de var!

Pandemi kimselere yaramadı ama, kesinlikle bazı özel hastanelere yaradı!

Kamu hekimleri ile ‘’hasta trafiğini’’ yönetmeyi iyi başaran bazı özel hastaneler, devlet hastanelerinden daha fazla çalıştı!

Bunun doğru olup olmadığını anlamanın bir yolu var.

Özel hastanelerin aylık cirolarına bakmak, gerekirse bir önceki seneyle karşılaştırmak.

Özel hastanelerde yapılan işlemlerin, hangi doktorlar tarafından, hangi saatlerde yapıldığına bakmak.

Buna bakacak birkaç yetkili makam var.

Biri Sayın Sağlık Bakanı.

Diğeri de Sayın Sağlık Bakanı Müsteşarı.

Görev onları bekliyor…

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899