"Anastasiades, Yunanistan ile Münhasır Ekonomik Bölge sınırlarını belirleme yoluna gidiyor, ki bunların bir kısmı Türkiye’nin deniz yetki alanlarıyla çakışıyor. KKTC’nin deniz yetki alanlarıyla ise doğrudan çakışıyor. Bunun güneydeki seçimlerin hemen öncesinde yapılması tesadüf değildir diye düşünüyorum. Neden mi? Bakın Anastasiades bu konulara değinirken ne diyor: “Türkiye’nin itirazı bulunan ve daha önceki hiçbir hükümetin ruhsatlandırılacak parseller arasına koymadığı 6’ncı parsele de ruhsat verdik. Buna BİZ CESARET ETTİK”. Gerek Kıbrıs sorunu gerekse bu gibi deniz yetki alanları konusunda kendisine göre çok daha katı ve marjinal pozisyonu olan rakibi karşısında puan toplamaya çalışıyor. Peki ne pahasına? Bölgede gerginlik yaratmak pahasına! Ve tabi ki Kıbrıslı Türklerin ve Türkiye’nin haklarını yok saymak, görmezden gelmek pahasına. Bu konuda sayın Cumhurbaşkanı’nın yabancı diplomatlar nezdinde girişim yapması, BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinin Büyükelçileri ile görüşmesi ve BM Genel Sekreteri’ne mektup göndermesi gerektiğini düşünüyorum. Tartışmalı olan bu deniz yetki alanları için sınırlandırma faaliyetinde bulunmak, ilgili diğer tarafların rızasını aramaksızın tek yanlı adım atmak ileride başka bazı oldu bittileri de beraberinde getirecek. Bugünden tedbir almaz, Türkiye’nin de bu yönde diplomatik girişimde bulunmasını sağlamazsak yarın yine “müzakerelere başlama ihtimalimiz olan bu dönemde gerginlik yaratmayın” denilerek bu oldu bittileri bizim kucağımıza bırakacaklar. Kıbrıs Rum liderliği ve siyasi eliti, bu adanın tamamının sahibi olmadığını anlamadığı, anlamak istemediği ve Rum toplumuna da anlatmadığı sürece herhangi bir süreçte bir arpa boyu yol almak mümkün olmaz."