Rum lider Nikos Hristodulidis’in “ön koşulsuz müzakere” çağrısı kulağa “uzlaşmacı” gibi gelse de bu
çağrının ardında esasında derin bir eşitsizlik yatıyor.
Yıllardır sürdürülen Kıbrıs müzakereleri, Adada kalıcı bir çözüme ulaşmayı sağlayamadı. Çünkü,
çözüm arayışları adadaki gerçekleri görmezden gelen bir zeminde yürütüldü. Rum tarafı, “Kıbrıs
Cumhuriyeti” olarak kabul görürken, müzakerelerde, Kıbrıs Türk tarafının eşitliği hep göz ardı edildi;
bir taraf “devlet, bir taraf “toplum” muamelesi gördü.
Rum lider Hristodulidis’in, Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’ın görüşmelerin başlaması için önerdiği 4
maddelik müzakere metodolojisine karşı çıkarak, görüşmelerin “ön koşulsuz yürütülmesi” çağrısı da
bu yanlış zemini devam ettirmek isteğini gösteriyor.
Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu’nun Hristodulidis’e verdiği yanıt, bu çelişkiye ve
samimiyetsizliğe işaret ederek, Türk tarafının duruşunu ortaya koyuyor.
“Kıbrıs konusunda sadece bir tane ön koşul var, o da Rum tarafının ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ diye
kabul görmesidir.” diyen Ertuğruloğlu, Rumların “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak kabulünün, yıllardır
süren müzakerelerin başarısızlığının temel sebebi olduğunu vurguluyor. Ertuğruloğlu, TAK’a
açıklamasında, “Türk tarafının egemen eşit iki devlet gerçeği içeren politikası bir ön koşul değil
var olan ön koşulu ortadan kaldırma politikasıdır. Rum tarafı, bu ön koşulun arkasına
saklandığı sürece Türk tarafına ön koşul öne sürme hakkına sahip değildir.” diyor.
Ertuğruloğlu, Türk tarafının, egemen eşitlik temelinde iki devletli çözüm önerisiyle bu adaletsizliği
ortadan kaldırmayı hedeflediğini belirtiyor.
Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın A Haber’de yaptığı son açıklamaları bu
bağlamda önemli. Bakan Fidan şöyle diyor:
“Kıbrıs Türkü’nün eşit egemen varoluş hakkını kimse alamaz; Adada ikinci sınıf statüye
düşürülmesine kendileri de izin vermez, garantör ülke olarak biz de izin vermeyiz. Ya eşitlik
içinde var olunur ya da olmaz. Şu anki iki devletli çözüm olarak tanımladığımız, iki tarafın da
bağımsızlığını esas alan yapı, her iki tarafın da eşitliğini garanti altına alan ve sorun çıkarmayan
en iyi yapı.”
Uluslararası toplumun, Rum-Yunan propagandasının etkisiyle iki devletli çözüm modelini görmezden
geldiğine işaret eden Dışişleri Bakanı Fidan, bunun “sanki başka bir çözüme de sıcak bakıyorlamış”
illüzyonunu yarattığını, bunun da “tarihi bir yanılsama” olduğunu vurguluyor.
Rum lider birde demez mi; “2017 yazında Crans Montana’da kalınan noktadan yeniden başlamalı”.
Acaba, “Crans Montana’da neden kalmıştı” diye hiç kendi kendine soruyor mu!
Masaya otururken bile taraflardan biri “devlet”, diğeri ise “toplum” muamelesi görüyorsa, eşit
şartlarda bir çözüm arayışından söz etmek mümkün mü!
Aslında kısır döngüye dönen müzakerelerin neden sonuçsuz kaldığının kısa özeti de bu.