Sayfadaki fotoğrafı bizzat kendim çektim…

Şehit Ertuğrul İlkokulu yanındaki işlek caddede önümdeki araç yolun solunda durdu!

Ama sağ sinyali yanıyordu…

Durdu m Sayfadaki fotoğrafı ben çektim…

Şehit Ertuğrul İlkokulu yanındaki işlek caddede önümdeki araç yolun solunda durdu!

Ama sağ sinyali yanıyordu…

Durdu mu yoksa az ilerideki sola dönen yola mı girecek ikide kaldım!

Bir süre bekledim…

Araç hareket etmeyince aracın sağından kendisini geçtim!

Sonra dikiz aynasından baktım sağdaki yola girdi…

Bunlar doğal şeylerdir!

Elbette aracı süren kadın yeni ehliyet alacak kurslara katılıyor…

Acemilik ayıp da değil!

Zamanla öğrenip sürüş ehliyetine sahip olacak…

Ama doğal olmayan şeyler de var…

Şehit Ertuğrul İlkokulu Lefkoşa’nın tam göbeği!

Her gün yüzlerce çocuk bu okulu ve yollarını kullanıyor…

Bunlar yaşları 6-11 arası olan minicik yavrular!

Hepsi de ele avuca sığmayan enerjiye sahip ve zaten çocuk olmanın kuralı da bu değil mi…

Ama bir ilkokul ve çevre yollarında sürücü kurslarının düzenlenmesi ne alaka, sıkıntı orada zaten…

Daha önce böyle bir uygulama yoktu şimdi yeni başladı!

Konuyu daha öncede kısaca yazmıştık…

Çünkü burada sürücü kursu olmayacağını, çocukların tehlikeye atılacağını bize yine bazı sürücü kursu öğretmenleri söylemiş ve kaleme almamızı istemişti!

Anlayacağınız sürücü kursları veren işletmeler de bu uygulamaya karşı çıkıyor…

Bu kararı kim uygulamaya soktu bilmiyoruz..

Zaten makam ya da isim filan da çok önemli değil!

Önemli olan tamamen çocukların can güvenliğidir…

Adı üstünde sürücü kurslarına katılanların istisnasız hepsi acemidir!

Ne zaman nerde hata yapacağını da kimse kestiremez…

Bir anlık dalgınlık ya da panik ve heyecan acemi sürücüyü türlü yanlışlara kolaylıkla sevk edebilir!

Sonucu da işte o zaman kimse tahmin bile edemez…

Konuyu bir kere daha gündeme getirme ihtiyacı hissettik!

Minik yavrularımızın başına talihsiz kazalar gelmesin diye…

Bu uygulama değişmediği sürece de bu okula giden hiçbir öğrencinin can güvenliği yoktur daha fazla gecikmeden bu yanlış karardan vazgeçin!

Bizden uyarması…

Adı üstünde ‘askeri’ kantin!

Askeri kantinler konusunda yapılan tartışmalar artık kabak tadı verdi…

Daha düne kadar askeri kantinleri sanki de bir düşman gibi görenler şimdi çark etti!

Bu arada Başbakan Tufan Erhürman da hedef tahtası ilan edildi…

Marketçilerin sorunlarını GKK Komutanına iletti diye neredeyse kendisini idam edecekler!

Biz çoğu gibi düşünmüyoruz bu konuda…

Adı üstünde buraları ‘askeri’ kantin!

Asker satar yine asker satın alır…

Askere ve ailelerine yapılan bir ayrıcalıktır bu!

Olmalı mı kesinlikle olmalı…

Ama sonuçta işte ticari bir işletme!

Vergi ödemediği için ucuz satıyor…

Niye vergi ödemiyor o da çok ayrı bir tartışma konusu!

Ama artık askeri kantinler özellikle de küçük ölçekli marketleri tehdit eder hale geldiyse orada bir sorun var demektir…

Burada Başbakan da GKK Komutanlığı da duyarlı olmuş ve askeri kantinlerin sivillere girişini kapatmıştır, zira son uygulamada sadece giriş kartlılar değil, KKTC kimliğini gösterenlere de giriş hakkı sağlanmıştı!

Neyin kavgasını yapıyoruz anlamakta zorluk çekiyoruz artık…

Eğitim hakkı ne oldu!

“Bugün sosyal medyada 8.sınıf öğrencisi çocuğu için yaptığı kitap alışverişini paylaştı bir vatandaşımız.
Kitaplara ödediği Toplam fiyat 1101 Türk Lirası ve 2 kitapta eksik diyor.
KKTC Anayasası 
Madde 59- Öğrenim ve Eğitim Hakkı
(5) Her çocuk, kız erkek ayırımı yapılmaksızın on beş yaşına kadar zorunlu; on sekiz yaşına kadar ücretsiz öğrenim hakkına sahiptir.

KKTC Anayasası bunu kapsamıyor mu yoksa .Birde vatandaşın elini sizlerle birlikte taşın altına koymasını istiyorsunuz..Yazık hem de çok yazık…”

(Hakan ORAN)

“Kime inanalım!”

“Tufan hoca bizzat bana ve sonra da yaklaşık 25 Sendikal Platform temsilcisinin kendisini ziyaretinde herkesin önünde açıkça “kablo ile ilgili elimizde bir çalışma yok hatta bu konuda çalışan bir komite de yok” derken Enerji Bakanı “biz kablo ile elektrik getireceğiz ve hatta AKSA’nın kurulu gücü yerine de bunu kullanacağız” diyor.

Yani yine Tufan hocanın her hal ve şartta bizim kendi kurulu gücümüz olacak söylemini de çürütüyor. 

Bu partinin ve hükümetin sözcüsü bağımlılığa bağımlı Özdil Nami mi muhalefette bu konuda söylediklerinin arkasında durduğunu hala söyleyen (alım garantisi olmayacak, daha ucuza olduğu bilimsel fizibilite çalışması ile kanıtlanacak ve gerçek anlamda arz güvenliği sağlayacak enterkonnekte olacaksa evet deriz aksi taktirde onay vermeyiz sözü) Tufan Erhürman mı?

Umarım hala Tufan hocadır!..”

(Hasan Ulaş ALTIOK)

“Menfaatin dini yok!”

Ben iki tarafın da milliyetçilerinin esasında ''lilliyetçi'' olduğunu gördüm..Kapılar açılırken ''bayrak bayrak' diyenlerin güneye herkesten önce geçtiğini gördüm...Güneydeki Pasaport Dairesi'nde ilerleyen yaşlarına rağmen öbür dünyada kullanılmak üzere pasaport alma mücadelelerini gördüm.

 Şimdi de döviz artışından dolayı ceplerindeki Euro değer kazanıp, onların cebindeki paraya göre bu tarafta benzin ucuzlayınca ''ben kendi ülkemde kimlik göstermem'' diyen 80'lik EOKA'cıların arabalarının depolarını doldurmak için ilk defa ‘'işgal’ altındaki topraklara' geçtiklerini gördüm…

Bilirdim zaten ama bir kez daha anladım ki menfaatin dini, dili ırkı, milliyeti yoktur milliyetçiler, pardon ''liliyetçiler'' için…”

(Mehmet BETMEZOĞLU)

Neden bir ‘İsmet Kotak’ caddesi yok!

“Ölümünün 7. yıldönümünde "PROJE ADAMI" değerli siyasetçi ve gazeteci İsmet Kotak'ı saygılarımla anıyorum.

Kimsenin aklında "Üniversite kuralım" ya da "Türkiye'den su gelmelidir" gibi düşünceler yokken o bu "proje"leri ortaya attı, çalışmalar yaptı...
Bu ülkede kooperatifçilik yolu ile kalkınmayı pratikte uygulayan, toplumun öz kaynakları ile fabrikalar kuran, dar gelirli kesimler için yasalar yapan "FIRTINA GİBİ" biriydi...
Ancak ölümünün üzerinden 7 yıl geçtiği halde, özellikle çok hizmetleri geçen Mağusa'da bir "İSMET KOTAK CADDESİ" yok...

Ayıplar olsun...
IŞIKLARDA UYUSUN…”

(Hasan KAHVECİOĞLU)