Son günlerde sosyal medyada ve haber sitelerinde ODTÜ ‘lü gençlerin ağaç kesimine karşı yürüttükleri mücadeleye şahit oluyoruz.

ODTÜ’de eğitim gören bazı öğrenciler, yerleşke içinde bulunan kavaklık alanda yapılması planlanan KYK yurduna karşı çıktı. Öğrenciler, 56 gün önce kavaklığın yanında çadır kurarak nöbete başladı.

Dün yerleşkeye giren polis ekipleri, öğrencilerden çadırları kaldırmasını istedi. Buna karşı çıkan öğrenciler ile polisler arasında arbede çıktı. Gerginlik büyüyünce polis, öğrencilere biber gazıyla müdahale etti.

 Öğrencilerin alandan uzaklaştırılması ardından kavaklık alanda ağaç kesimine başlandı. Kesim devam ederken üniversiteye gelen CHP Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer, Rektör Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök ile görüştü ve  görüşmenin ardından ağaçların kesimi durduruldu.

Etkilenmemek elde değil.

ODTÜ’lü olmak böyle bir şey olsa gerek.

Bilginin yerinde ve zamanında kullanılmasının önemini gösteriyorlar.

Peki ağaç için yapılan bu mücadelenin nedeni nedir dersiniz

Bir ağaç için biber gazını solumaya değermi.

Kesilecekse kesilsin.Neye yarar Ağaç

Aslında tahmin ettiğinizden çok daha fazla işe yaradığı ortada.

Bazı kendine insan diyenler  tarihin en eski dönemlerinden beri ağaçların birçok faydası ile yaşamını sürdürmüş olmasına rağmen bugün hala  ağaçlara  sadece kesilip yakılacak odun ya da süs gözüyle bakıyor.

Halbuki Çevremizde ağacın katılmadığı yer yok.

Milyonlarca yıl önce günümüz insanının ataları ağaçlar üzerinde yaşıyor ve vahşi doğadan korunmak için yaşamlarının ağaçlara bağlı olduğunu biliyorlardı.Vahşi doğada avlanmak ,kendilerini korumak için de ilk silahlarını ağaçlardan yapmışlardı.

Ateşi bulduktan sonra ısınmamızıda ağaç dallarından sağladık.Ateşte korlaşmış odun parçası ile mağaralara resimler çizdik. 

Bizleri kışın soğuğundan yazın kavurucu sıcağından  koruyacak ilk barınaklarımızı ağaçlardan sağladığımız odunlarla inşa ettik.

Toprağı işleyeceğimiz ilk sabanı ,yemek yemek için kapları da ağaçlardan yaptık. 

İlk tekerleği ağaçtan yaptık.

İlk deniz taşıtınıda,savaş arabalarını ,ok ve mızraklarıda hatta bizi son yolculuğa çıkaran tabutları bile.

Bizleri o büyülü sesi ile değişik alemlere  götüren müzik aletlerinide.

Bugün uzayı keşfetmeye çalışan insanoğlu şunu unutmamalıdır ki bugün yaşadığı uygarlık seviyesine ağaçlar sayesinde ulaştı. 

Bugün birçok ülke ekonomisi ağaçlardan elde edilen  ürünlerle gelişiyor. 

Bugünlerde İnsanoğlunun tüketim çılgınlığı ormanlarımızın varlığını tehdit eder boyutta . 

Ormanlarımızı ve ağaç varlığımızı korumadan vahşi bir şekilde yok ettiğimiz süre sonunda yaşamımızın zenginlik ve konforuda  yavaş yavaş yok olacak... 

Çevrenize bakarsanız göreceksiniz. 

Evinize ,ofisinize ,mahallenize ,masanıza alıcı gözle bir bakın.Bütün bu mekanlarda ağacın içinde olmadığı bir ürün bulamayacaksınız.Dünyamızda çevremizde ağacın katıldığı ürünlerin ne derece çok olduğunu görünce şaşıracaksınız.  

Şu anda okumak üzere masanızda olan gazeteniz,oturduğunuz sandalyeniz,koltuğunuz,kahve fincanınızı koyduğunuz masanız, sehbanız,duvarınızda asılı duran resmin çerçevesi,evinizdeki mobilyanız,evinizin çatısı,tuvalet kağıtları,kurşunkalemler,hediyelik eşyalar,içecek stok fıçıları,taşımacılıkta kullanılan kasalar hepsi ağaç ürünü.

  

Bilimsel çalışmalar odunun insan yaşamında altı binden fazla temel kullanım yeri olduğunu söylüyor.

Bazen insan kendisi için en önemli şeyleri fark edemez. 

İşte Ağaç ta öyle … 

Birçok çeşidi yanında  geniş kullanım alanı olan kâğıtlar, oyuncaklar, kartonlar, şapkalar, kâğıt kumaşlar, ayakkabı astarları, mukavvalar, cerrah elbiseleri, yapay ipek ve kumaşlar, selofan, sepetler, kutular, selüloid, sosis zarı, patlayıcı maddeler, fotoğraf filmleri, endüstriyel kâğıtlar, çantalar, çeşitli plastikler, tuvalet eşyaları, dolmakalemler, düğmeler, tokalar, abajurlar, yapay saç ve peruklar, plaklar, puro ağızlıkları, süngerler, yapay deriler, katı alkol, boyalar, vernikler, tutkallar, ilaçlar, gübreler, terebentin, neftyağı, kolofan, çeşitli yağlar, etil alkol, hayvan yemleri, stabilize yol materyalleri, kömür ve daha birçok ürün …

Şu anda bu satırları okurken zaman zaman solunklanmak için  ara verdiğiniz anlarda ciğerlerinize çektiğiniz oksijen nereden geliyor dersiniz. 

Ağaçlardan… 

Yalnız biz insanların değil  hayvanların tükettiği oksijen de ağaçlardan…Bugün yaşadığımız küresel ısınma ve sonuçlarına çözüm getirebilecek unsur  yine ağaçlar. 

Ormanın varlığı, günden güne  artan insan nüfusunun gereksinimi olan suyun da varlığı . Çünkü orman suyu yaratır .Çorak toprakta akıp giden su, yaprak, kök,  yosun, ot ve daha birçok faktörün bulunduğu  ormanda tutulur.. Sel ve taşkınlar, orman ve ağaçlar sayesinde önlenir.  

Ormanlar, bir bölgenin iklimi üzerinde de düzenleyici etki yaparlar. Ormanların dalları yaprakları, toprak örtüsü, radyasyonu önler bunun içinde , orman alanları açık alanlara oranla daha az ısınır. Ama aynı biçimde orman toprağı, ısının atmosfere geçmesini de önler. Bu nedenle ormanların havası, açık alanlara oranla yazın daha serin, kışın da daha sıcak olur. 

Ağaçların faydası yukarıda yazılanlarla sınırlı değil.Yaşamın bir çok değişik alanınında etkilemiş ağaçlar. 

Eski toplumlarda ağaç yeniden doğuşun simgesiydi. Ağacın belli dönemlerde yapraklarını döküp kuruması, ardından yeşerip meyve vermesi, ona bir kutsallık verilmesine neden oluyordu. 

Afrika, Avustralya halkları, ağaçların içinde kutsal bir gücün varlığına inanırlardı. 

Anadolu’da da çok eski çağlardan beri ağaçların kutsallığına inanılır. Bu nedenle hâlâ günümüzde mezarların başuçlarına servi dikiyor, bu yüzden ağaçlara bezler, boncuklar bağlayıp özlemlerimize çare arıyoruz.  

Birçok yaradılış efsanesinde evren ağaçlar üzerine kuruludur. Yunan mitolojisinde meşe Zeus’un, zeytin Athena’nın ağacıdır. Meşe gücü, zeytin barış ve mutluluğu simgeler. 

Türk mitolojisinde de ağacın ayrı bir yeri vardır. Tanrı Kara Han, yeryüzünde dokuz dallı bir ağaç yetiştirir ve her dalından bir insan yaratır. Bunlar, dünyadaki insan soyunun ataları olur. 

Dinler tarihinde de ağaç, büyük öneme sahiptir. Cennet, ağaçların ve çiçeklerin iç içe geçtiği yemyeşil bir coğrafya olarak tasvir edilir. 

Peygamberlerin yaşamında ağaçlar, “dokunulmaz” canlılardır. Muhammed, Mekke’de Harem’de ağaç kesimini yasaklar. Kesmeye kalkanları “Allah’ın laneti üstüne olsun” diye uyarır. Budha, “Bodhi Ağacı” denen ağacın altında aydınlanmaya ulaşır. 

Amerikan Kızılderilileri, ağaçların ruhu olduğuna inanır ve onlarla konuşurlardı… 

Ağaçlar sanata ve sanatçıyada ilham kaynağı olmuştur. 

İngiliz doğa ressamı Constable , Van Gogh, Albrecht Dürer, Modrian, bütün sanatçıların yapıtlarında  ağaç ve çiçekleri hep kullanmışlardır. 

Dünyaca ünlü büyük yazarlar Balzac, Conrad, Yaşar Kemal, Vasconcelos, ağacı hep eserlerinde kullanan   yazarlardan  birkaçı… Alman edebiyatının evrensel yazarlarından Hermann Hesse, “Ağaçlar” adlı denemesinde şöyle der: 

“Ağaçlar kutsal varlıklardır. Onlarla konuşması, onları işitmesini bilen, gerçeği de yakalar. Onlar öğretiler ya da hazır reçeteler öğütlemezler, onlar bireyi dikkate almadan yaşamın en eski yasasını vaaz ederler … 

Biz çocuksu düşüncelerimizden korktuğumuzda hışırdar ağaç orada akşamları. Nasıl bizden uzun yaşıyorlarsa öyle uzun düşünceleri vardır ağaçların; uzun soluklu ve sakin… Ağaçların dediğini gerçekten duyabilen kişi, artık ağaç gibi olmak istemez. O kişi, artık olduğundan başka bir şey de olmak istemez. İşte bu özüne, vatanına dönüştür. İşte bu mutluluktur.” 

Türk edebiyatında ünlü yazar Dıranas ve Ahmet Haşim de  her fırsatta ağacı, ormanı, ormancılık sorunlarını ve doğayı yazmıştır  

Şair Nazım Hikmete göre ağaç  ideal toplumun ve bireyin simgesidir. Bazen de büyük yalnızlığında konuşabileceği tek dosttur. 

Kavak, Karlı Kayın Ormanında, Ceviz ağacı, Yaşamaya Dair, Masalların Masalı gibi birçok şiirinde bunu görebiliriz. 

Sanırım biraz olsun ağaçları hatırlamak imkanı yaratabildim.Onların varlığının nedenine dikkat çekebildim.Umarım sizlerde kapınızın önünde ,mahallenizde ,Güneşten altına gizlendiğiniz yada üzerine tırmandığınız anlarda ağacın o sonsuz faydasını hatırlar ağaçtan yapılan bir mamül gördüğünüzde bu satırları hatırlarsınız.

Eğer konu ihtiyaçsa …

Biraz düşünürsek kimin kime ihtiyacı olduğunu da görebiliriz.

ODTÜ’ lü gençleri alkışlıyorum.

Onlar yalnız  soluduğumuz, ciğerlerimize  derin derin çektiğimiz havadaki oksijeni ağaçlar ve diğer yeşil bitkilerden başka üreten olmadığı yanında diğer faydalarınıda anlamışlar ve anlamayanlara anlatıyorlar.