Mutfak yangın yeri kimin umurunda!

Varsa yoksa küçük hesaplar büyük pazarlıklar.

Kıbrıs Türk’ünün en önemli ve belki de tek sorunu, ne Kıbrıs sorununun çözülmemesidir ne de Devletinin tanınmamasıdır.

Esas sorun, iyi yönetilmeme sorunudur.

Sorunun ana kaynağı da Meclisin ta kendisidir.

Parti ayrımı yapmadan, iyi yönetilme becerisini ortaya koyma becerisinden yoksun Meclis’ten başkası değildir, Kıbrıs Türk’ünün sorunu.

Nisap krizi veya komedyası ile Meclisin düşürüldüğü daha doğru bir ifade ile Kıbrıs Türk’ünü sandıktan aldıkları yetki ile doğru yönetme iddiasında olan seçilmişlerin, bir Devleti bir Meclisi ve bir halkı ne hale düşürdüğünün fotoğrafıdır tüm yaşananlar.

Yazıklar olsun sizin gibi NİSAPSIZLARA.

Bu mudur, Kıbrıs Türküne reva görülen.

Böyle mi olmalıydı, var olma mücadelesi sonrasında Kıbrıs Türküne yaşatılanlar.

Ama Kıbrıs Türk’ünün, bizlerinde suçu yok değil, her seçim sonrası ayni yüzleri Meclise taşımaktan dolayı.

Hak ettiklerimiz tarafından bir Devletin, bir Meclisin ve bir halkın yavaş yavaş nasıl öldürüldüğüne tanık olmaktan ne bıktık ne de usandık.

Meclis’teki günü kurtarma ve laf kalabalığına en güçlü destek, şikayet etsek de sövsek de sokaktaki küçük hesaplarımız değil de nedir, Allahaşkına.

Yazıklar olsun bizim gibilere ki NİSAPSIZLARI başa vezir yapmaya devam ediyoruz.

Siyasetin dibe vurması ile Devletin namusunun da “ayaklar altına” alınmasına artık dur demenin vakti geldi de geçiyor bile.

Bugünün Meclisi, artık Kıbrıs Türk’ünün kaderi olmamalı.

Sorun ne nisaptır aslında ne de NİSAPSIZLARdır.

Sorun, temiz siyaset ile doğru yönetilmenin siyasetin ruhu ve karakteri olmamasıdır.

Çare ise yeni bir siyaset ve doğru yönetim ruhu ile Meclisin yenilenmesinden başkası değildir.

Kıbrıs Türk’ünün, popülist söylemler ve süslü sloganlara da artık karnının tok olması gerekli.

“Meclis tatile girmesin çalışalım” gibi açıklamalara da aldanmadan hesap sormak gerek.

İktidarda iken başka, muhalefet de başka konuşarak dünü unutup yarını değiştirme söylemi ile gaflete düşenlerin de hiçbir farkı yok, diğerlerinden.

“Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete” nakaratları ile da kaderciliğin arkasına saklanmanın da bir alemi yok artık.

Kıbrıs Türk’ü artık sorunlara çare olacak kapı olarak siyaset kurumunu, daha açık bir ifade ile İktidarı ve muhalefeti ile birlikte tüm siyasi partileri ve seçilmişlerini görmüyor.

Çünkü, siyasete güvenmiyor, seçilmişlere inanmıyor.

Siyaseti bir meslek haline getiren seçilmişlerden de sorunlara çare beklemenin ölü gözünden yaş beklemek ile ayni olduğunu da biliyor, Kıbrıs Türk’ü.

Ama, Kıbrıs Türkü bireysel çıkarları da söz konusu olunca, her ne kadar şikayet etse de, NİSAPSIZLARIN değişmesini ne istiyor ne de yarım yamalak çarpık çurpuk işlerden hesap soruyor.

İşler iyi gitmiyor.

Siyaset kurumunun dibe vurduğu aşikar.

Toplumsal ve ekonomik sorunlara ne çare ne de merhem olabilecek beceri de değil, bugünün Meclisi.

İster adına komedya ister anlaşmalı ahlaksız bir oyun densin, al gülüm-ver gülüm hamleleri yanında küçük hesaplar ve büyük pazarlıkların Kıbrıs Türküne zerre kadar faydası artık yoktur.

Felaketin tek değişmeyen aktörü ise NİSAPSIZLAR’dan başkası değildir.

Ve uyanmalı, Kıbrıs Türkü.

Çünkü, çocuklarının geleceğinin ipotek altında olmayacağı başka bir vatanı var.

Bugünün Meclisi, artık Kıbrıs Türk’ünün kaderi olmamalı.