“Rızam yok” sloganı ile sosyal medyada yeniden ortaya çıkmış bir grup var. Yeniden çünkü uzun süredir bir aktivite göstermiyorlardı. Sosyal medya ise bu tip grupların en çok slogan mobilize ettiği yerler. Reelde bir şey yapıldığında da sosyal medya iletinin merkezinde. Bu hareketlenme “yeniden”. Hatta hareketin içerisindeki birinin paylaştıkları metinle ilgili duyurusu “feminizmin geri geldiği” notunu da içeriyordu. Eleştirel bakmamış ama birleşik bir grup altında bu feministlerin çoktandır ortalıklarda olmadıklarını doğru tespit etmiş. Nasıl etmesin. Kısa bir “içerik analizinde” bile görebilirsiniz bunu aslında. Akıncı seçimleri kaybedip başlattıkları “Rızam yok” paylaşımlarından önce bu grup son paylaşımını 11 Mart 2018’de yapmış sosyal medyada. Yaklaşık 2 sene 8 ay feminist gaile ile bir tek paylaşım bile yapılmamış. 2018 yılı içinde sayfada görebildiğiniz paylaşım sayısı ise sadece 4 (dört). 2017’de Akıncı ziyaretlerine 3-4 tane yer var.“Rızam yok” sloganı başladığından beri 16 kez paylaşımı yapıldı, “her yerdeyiz” sloganı ile paylaşılıyor. Gerçekten de istedikleri “her yerde” olabiliyorlar. Rızanın olmamasının etkinliğini anlamak için rızanın nerede olduğuna da bakmak gerekir.

Adayarısında barışın, kadınların masada olmasının önemli olduğunu savunan ve bir çatı altında toplanan feministler barışın olmamasına rızaları yok diye eril politikacılara, otoriterleşmeye ve barış olmamasına “rızam yok” yok diyorlar.Bunlar önemli konular. Hele rıza kavramı feministler için çok önemlidir. Ama gelin görün ki feminist politikada “rıza” bütünlüklü ele alınması gereken bir meseledir. Hele de politik arenada feminist değerlerin yerleşmesi için mücadele verildiği iddia ediliyorsa. Bu sloganı kullananların bir kısmı son 10-15 yıldır adayarısında feminist aktivizm yapmaktadırlar. “Rızam yok”a katılan her feminist için aşağıda yazacaklarım geçerli olmamakla beraber, bu slogana katılan herkes başı çeken örgütlenmelerin son 3-4 yıllık sessizliğine hiç soru sormadan şimdi bu hareketlenmelerini paylaşarak hız veriyorlarsa, aşağıdaki soruları onların da düşünmeleri gerekiyor. Yapanlar yaptıklarını, yeni katılanlar da hangi düşünce sistemine katkı sağladıklarını irdelemeli. Bu sloganı kullananların hepsinin içsel eleştiriye dönmeleri gerekiyor. “Feminizm geri geldi” diyenlerin de, onları destekleyenlerin de, destekleme eğilimindekilerin de sorması gerek: “feminizm neredeydi de geri geldi?” “feminizm neden gitti; nerede saklanıyordu; niçin, kim uğruna saklanıyordu?” “feminizm saklanır mı, dönemsel kullanılacak bir malzeme olabilir mi?” “Feminist politikanın kurtuluş mücadelesi solun eril yaklaşımlarına eleştirel mi? Sol eril politika bu tip bir feminizmin hiyerarşik olarak üstünde mi? Feminizm kimden gelirse gelsin, hiyerarşi kabul eder mi?”. “Karşı olunan tahakküm müdür, kimin tahakkümünde olunacağı mıdır?”

Bakalım yazılan-yazılmayan, söylenen-söylenmeyen, yapılan-yapılmayan üzerinden “rızam yok” diyen bazı feministlerin neye rızası var:

Akıncı cumhurbaşkanı iken kendisine gidip rapor sunmaya rızaları vardı.

Sağcı politikacılar “kültürümüzde kadına şiddet yoktur” dediğinde “aptallaaar” diye sosyal medya hesabından tepki koyanlar Akıncı “kültürümüzde kadına şiddet yoktur bize dışarıdan geldi” dediğinde bu söyleme rıza gösterdi. Kimisi sözü paylaştı, kimin söylediğini paylaşmadı, kimisi “sin da gülle geçsin” dedi. Liderlerinin kadın politikalarına zarar verecek bir şey söylemesine rızaları var.

“Lider” kadına şiddetle ilgili sorunlu açıklama yaptığında eleştirmemeye de rızaları var.

Temmuz 2017’de Anastasiadis tarihi bir fırsatı daha kaçırıp masayı garantiler bile müzakereye açılmışken terk ettiğinde de gidişata rızaları vardı. Tek kelime etmediler. Orası ilginç. Sayfaları “ilgili sayfalar” olarak AKEL’i göstermesine rağmen Anastasiadis eleştirilmedi. Belki AKEL de masanın terk edilmesini öne çıkarmak gibi bir amaç gütmüyordu o sıralarda, ona da rızaları vardı.

O günlerde feministlerin masada olmamasına, seslerinin dinlenmeden müzakerelerin sonlanmasına da rızaları vardı. Bugün paylaşıp durdukları metin gibi bir metni sayfalarında hiç yazmadılar. O dönemde masada olmamaya da rızaları vardı. 2017’de değil 16 kez, bir kez bile masanın devrilmesine rızaları olmadığını belirtmediler. Müzakere masasını deviren Rum liderlik olunca ona da rızaları vardı.

Müzakerelerde gerçek anlamda kadınlar yoktu geçtiğimiz 5 yılda, “komisyona havale” konularda hiçbir gerçek barış atılımı olmamasına rızaları vardı.

2017’den beridir masanın kurulamamasına tek kelime etmemeye rızaları vardı.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nde pasaportların ve vatandaşlığın “satışa çıkmasına” rızaları vardı. Bunu yapan liderliğin barış görüşmelerini kösteklemesine de rızaları vardı.

Rum polisi barikatta seyreden Rum vatandaşların gözü önünde Kıbrıslı Türkleri gaza boğarken de rızaları vardı, pek sosyal medya aktivitesi ve sloganlar üzerinden “polis otoritesi altında vatandaşın ezilmesi” ile ilgili “tepkisel sloganlar” başlatılmamasına rızaları vardı. Bırakın 16 kezi, bir kez bile barikattaki polis otoriterleşmesine isyanı feminizmin mor slogan çerçevesi içinde sayfalarından paylaşmadılar.

Komitelerde “iki toplumlu” görüşürken Rumlardan sayı dolayısı ile dışarıda kalanların önlerine koydukları metinleri Kıbrıslı Türk üye sıfatı altında komisyona getirmeye rızası olanlar vardı. Bunu gördüğü halde “bu nasıl iş” deme cüretini kendinde bulmamaya da başkalarının rızası vardı.

Avrupa Birliği fonları ile cinsiyet raporu yazılırken “iki toplumun da kadınlarına tecavüz edildi” diyene “danışman” adı altında “Kıbrıslı Türkler ve Türkiye askerleri Kıbrıslı Rum kadınlara tecavüz etti ama Rumlar Kıbrıslı Türk kadınlara tecavüz etmedi” diye yalan atan, köy köy bildiğimiz tecavüz tarihlerini “feminist” yaftası ile değiştirmeye emir öyle geldiği için rızası olan vardır. Bu yanlış düzeltildikten sonra bazılarının bu insanlarla aynı yolda sorgulamadan yürümeye de rızaları var.

Bazı devlet politikalarını güden eril politikacıları ve pratiklerini sorgulamadan “feminizmi dönemsel” kullanmaya rızaları var.

Kendi ideolojilerinden gördükleri eril politikaların destekçisi olmaya rızaları var. Feminist eleştirileri kendi eril politikacıları yaparsa, feminist politikayı dondurmaya rızaları var. Tarihsel olarak eril bakış feministlerden politikalarını durdurmasını hep ister. Sömürge sistemlerine karşı yapılan bağımsızlık hareketlerinde kendi gruplarındaki erkekler “feminizmin şimdi sırası değil, bağımsızlıktan sonra” demiştir mesela feministlere. Tarihsel olarak bunu dinleyip, ondan sonra da “bağımsızlığı” alan erkeklerin eril politikaları altında ezilenler gibi, bu feministlerin de beklemeye rızası var. Feminizmin vizyonunda olan politikaları “daha önemli örgüt politikalarına” göre yavaşlatmak veya hızlandırmak talebini kabul etmeye rızaları var.

Kuzey’de kendi güdümlerinde değil başkalarının güdümündeki politikacılara karşı muhalif etkinliğin sönmemesi için “feminizmi öne koşalım” diyenlere rızaları var.

Peki ya siz? Böyle feminist yaklaşımlara rızanız var mı?