İlkokul birinci sınıftaydım…

Rahmetli babam mutlaka bir müzik aleti çalmam gerektiğini söylerdi!

Okulda açılan kursa katıldım…

Haftanın belli günlerinde mandolin çalmayı öğrenecektik güya!

Bir çalışma esnasında müzik öğretmeni yanlış tele bastım diye o minicik ellerimi telin üzerine öyle bir bastırdı ki…

Acısını hala hissederim!

Benim için müzik dünyası son gün olmuştu o gün…

Bütün hayallerim de tükenmişti!

Aslında çok da yetenekliydim ama acımasız bir öğretmenin eline düşmüştüm işte…

Şimdi sadece iyi bir dinleyiciyim!

Müziğin yaşı yoktur hadi şimdi başla desem de kendi kendime, olmuyor işte…

Ağaç yaş iken eğilir meselesi olsa gerek!

Kıbrıs Türk toplumu müziğe çok düşkün bir yapıya sahip…

Hem de 7’den 70’e kadar!

Çok değerli sanatçı dostlarım var, kendilerini dinlerken büyük zevk aldığım…

İmrenerek izlerim hepsini de!

Müzik aleti çalana da şarkı söyleyene de hayranlık duyarım…

Müzik bir çoğunun tek dünyası olmuştur, yaşam kaynakları!

Ama gelin görün ki ülkede müzik yapanların arasında bile bir eşitlik bir adalet sistemi yok…

Çünkü devletin bu konuda duyarlılığı neredeyse hiç ama hiç yok!

Bizde sanatçılar alkışlanmak içindir sadece…

Bir iki tatlı laf!

Verilen sözler…

Çekilen fotoğraflar!

Sırt sıvazlamalar…

Hepsi o kadar!

Devlette ya da özelde güzel işi olanlar var örneğin…

Belli bir gelirleri var, onun için çok rahatlar!

Ama müzik yaptıkları için de güzel paralar kazanıyorlar…

Elbette kazansınlar, alınlarının teriyle kazanıyorlar!

Ama hepsi onlar kadar şanslı değil…

Çok sayıda da sadece müzik yapanlar var!

O kadar çok ki sayıları…

Sorunları da çok ama!

Tek ekmek kapıları müzik yapmak…

Kimi sesiyle, kimi çatlığı müzik aletiyle!

Aile geçindiriyorlar, çocuk okutuyorlar…

Kıt kanaat yapıyorlar bunu!

Haftada üç gece kimi gecelik 100 TL, kimisi 150 TL kazanıyor…

200 TL kazananlar şanslı olanlar!

Çünkü onların kazancı patronlarının iki dudağı arasında sadece…

Ne kadar müzik yapacaklarını da patronlar belirliyor!

Bugün program yapanlar yarın işsiz kalabiliyor…

İş bulamayan aylarca evde oturuyor, borçlar katlanıyor!

Çoluk çocuk sahibi olup babalarının paralarıyla geçinenler var…

Düşünsenize onların ruh hallerini bir kere!

Bunu için empati yapmak gerek…

Hükümet edenler bu empatiyi yapabilir mi bilinmez ama…

Yapmak zorundalar!

Sanatçı kesimi sadece alkışlanmak için değildir…

Siz bakmayın onların ‘biz alkışlarla da doyarız’ dediklerine!

Belki bu duygular anlık duygulardır ama bir de bunun gerçek halleri var…

Eve ekmek götürememek!

Çocukların cebine harçlık koyamamak…

Evde kırılan bozulan eşyaların yerine yenisi koyamamak…

Aile kurup da hala ana babadan harçlık almak…

Sanatçı olmak ama yokluklarla çırpınıp durmak!

Bu ülke yöneticilerinin görevidir ülke sanatçısına sahip çıkmak…

Onları kollayıp destek olmak!

Sadece müzik yapanlara değil tabi ki…

Tüm sanat dalında olanlara!

Tek kuruşluk sosyal yatırımı olmayanlarla başlamak, iyi bir başlangıç olabilir mesela…

Çünkü zaman su gibi akıp gidiyor, gençlik tükeniyor ve en büyük gelecek korkusunu yaşayan yine sanatçı kesimi bizde!

Temiz düşünen kim?

Cumhurbaşkanı Akıncı, çevre konusunda yaptığı açıklamada çevreyi kirleten ödemelidir dedi…

Doğru da söyledi!

Yine aylar önce Cumhurbaşkanlığı himayelerinde ‘Temiz Düşün’ etkinliği başlattı…

Bizim sorunumuz da burada başlıyor!

Temiz düşünmeye bir başlasak gerisi de gelecek ama…

Yapamıyoruz işte!

En çok ne etkiliyor beni bilir misiniz?

Sabahın erken saatlerinde evinin önünü hatta evin önünden geçen yolları süpüren yaşlı teyzeler…

Ağır ama içlerinden gelen duygularla ellerinde süpürgelerle saatlerce temizlik yaparlar!

Sigara izmaritlerini, kola kutularını çöp kutularına elleriyle üzerinde ‘temiz düşün’ yazılı çöp kovalarına atarlar…

Eskiden kalma bir gelenek bu!

Ne yazık ki gençliğe aşılanamayan…

“Uçurum daha da açılacak…”

“Yakında hayat pahalılığı açıklanacak ve kamu memurlarının maaşlarına eklenecek... Tabii yine yüzdelik üzerinden... Böyle olunca da; yüksek maaş alan çok, düşük maaş alan az zam alacak.. Maaşlar arasında zaten var olan uçurum daha da açılacak... Birkaç kez oldu yazıyorum.. Hayat Pahalılığı yüzdelik olarak değil; herkese eşit miktarda ödensin diye.. Adil olan budur... Umarım bu önerimi milletin bir bakanı, bir vekili okur da gereken yasal düzenleme yapılıp acilen meclisten geçirilerek hayat pahalılığının herkese adil olarak ödenmesi sağlanır.. Adil olacağı iddiası ile kurulan bir hükümet varken bunun çok da zor olmayacağı kanaatindeyim…”

(Fethi GÜNALP)

“Kıbrıs’ta federasyon Türk tezidir…”

“Olmayacak siyaset üzerine konuşma yapamayız!

Kıbrıs’ta iki devletli veya konfederasyon modelini konuşamayız!

Türkiye iç politikasına yönelik ve kuvvetle muhtemelde Türkiye seçimlerine malzeme kullanılması için bu fikir ortaya atılmış olabilir!

Kıbrıs’ta çözüm modeli olan federasyon bir Türk tezidir!

Rum’un istediği gasp ettiği Kıbrıs Cumhuriyetine geri dönmemizdir.Tabi dünya konjonktürünü Türkiye’nin göz ardı etmesinin mümkün olmadığını bilmemiz gerekir.

Bu nedenle doğru olan resmî ağızlardan yapılacak açıklamaya itibar etmemizin ve yapılan spekülatif açıklamalar ile cepheleşmeye zemin yaratmamamızdır!..”

(Hasan YÜCELEN)

“UBP’yi kutlamak gerek…”

“4’lü koalisyonun başarılı olabilmesi için yerel yönetim seçimlerinde de ittifak içerisinde olması gerektiği inancındayım.
Ama ne yazık ki bu konuda endişelerim var artık.
Duyumlarım ve gözlemlerim CTP'nin hala daha "elitler partisi" olma hevesinden vazgeçmediği ve bencilliğini muhafaza ettiği, 
Diğer yandan TDP ve HP'nin de hala daha örgütlenmemekte direndiği yönünde.
Eh artık çoğu bölgede şimdiden UBP'yi kutlamak lazım.
Bu durumda UBP'nin ne muhalefet yapmaya ne de propaganda yapmaya ihtiyacı yok…”

(Ayşegül Özmen GARABLİ)

2 TL de cebe…

Lefkoşa’da bir oto park yerinin kestiği Vergi Dairesi mühürlü makbuz…

Makbuzda 5 TL diye yazıyor ama!

Belli ki burayı işleten vatandaş daha çok para kazanmak için fiyatı keyfi bir şekilde 7 TL’ye çıkarmış…

Herkesin kuralları kendine göre belirlediği bir ülkenin insanlarıyız işte…