Ersin Tatar’ı nasıl tanırdım?

Kendine özgü, heyecanlı, ama en önemlisi hoşgörülü.

Ve fakat yanıldım mı?

Senih’in mizah anlayışı kızdırmış besbelli.

Ancak demokrasi de bu değil mi zaten.

Kızdıklarımıza katlanabilmek.

Sevmediklerimizi hoşgörebilmek.

Beğenmediklerimizi tolere edebilmek.

Ama bu olmadı.

Polise şikayeti tercih edildi.

Keşke yapılmasaydı.

Keşke Senih’e bir telefon açıp gülselerdi karşılıklı.

Ama yapılmadı.

Bu yol tercih edilmedi.

*****

Peki birşey çıkar mı?

Çıkmaz, çıkmayacaktır.

Oysa ki Özgürlük önemlidir.

Bir kelimeden de ibaret değildir.

Çok şey barındırır.

Bütün hakların da ortak kökenidir.

İşte karikatür ve mizah da bu kökene ait.

Özgürlüğün tezhürleri.

Tahammül ve hoşgörü sınırı belirleyicisi.

Hatta ileri demorasilerde durum daha ötede.

Mizah, iktidarların denetim aracı oralarda.

Çünkü tercih edilen saldırı ve mücadele değil.

Tam aksine mizah geliştirilmeli.

*****

Çünkü aslında bilinenin aksine.,

Mizah el üstü tutulmalı.

Geliştirilmeli.

Ve hatta bu iktidar eli ile yapılmalı.

Güvencesi verilmeli.

Yoksa özgürlüklerin gelişimi engellenir.

Keşke bizde de bu olsa.

Keşke kahkaha atmaya devam edilebilse.

Ancak zaman geriye alınamıyor işte.

Bu olay da tarihe not düşüldü.

Halbuki Volatire ne güzel demişti;

“Senin düşüncelerine katılmıyorum.

Ancak onları savunabilmen için canımı feda ederim”

*****

Demokrasi hazine gibidir.

Baş tacıdır.

Mizah da öyle.

Hem ne güzel demişti Brecht;

“Mizahın olmadığı bir yerde yaşamak çok zor ve sıkıcıdır.”