Her seçim zamanı geldiğinde bundan 100 yıl önce iki defa İttihat ve Terakki'den Milletvekili seçilen, sonra da Hürriyet ve İhtilaf Parti'sini kuran, Damat Ferit hükümeti döneminde Ayan Üyeliği'ne atanan Mehmet Zeynelabidin Efendinin , "Meşrık-ı İrfan Gazetesi"nde yazdığı milletvekili olma kriterleri aklıma gelir birde 2010 yılı yazında  aday olarak yaşadığım seçim.

2010 yılıydı. Yazdı, Belediye başkanlığı seçimi için sokak sokak ev ev dolaşıyor vatandaşın eli sıkılıyor dertleri ve şikayetleri dinleniyordu.

O günlerde İsveçten gelen bir arkadaşım bana kaç ev dolaşmak zorunda olduğumu ve bunu neden yaptığımı sormuştu.

4000 ev demiştim birazda sıkılarak.1 ayda 4000 adet konut.Toplantı ve mitinglerden zaman bulursak dolaşacağız.

Bunu neden yaptığıma gelince ‘’Bir kere vatandaş elinde kağıt kalem seni bekliyor demiştim sonra rakiplerim dolaşıyor bunun için  bende yapmak zorundayım  demiştim.

Kendiside bana yaşadığı memlektten örnek vererek.

‘’Biz seçim olacağını kapının altından atılan kağıtlardan anlıyoruz sonra oturup TV de birkaç kez adayları izliyoruz sonrada oyumuzu kullanıyoruz’’ demişti.

Olması gereken aslında buydu fakat bizde seçim kriterlerinden biri ve en önemlisi evlere tek tek girip iş sözü verebilmekti.

Seçim bittikten sonra öğrendim ki benim 3 iş sözüme karşılık iktidar partisinin adayı 1300 kişiye iş sözü vermişti.

  

Çok şükür bugün gelinen noktada ev ev dolaşıp bunu başarmak mümkün değil.

KKTC ‘ de en az 70 000 konut olduğunu düşünürsek artık bu imkansız.

Sanırım hem vatandaş hem adaylar hemde siyasetin iyileşmesi  için en hayırlısıda bu.

Gelelim şimdi bugüne ve bizede ışık tutacak 100 yıl önceki seçim kriterlerine  

100 yıl önce Konya'daki milletvekili olma kriterleri şöyleymiş.

Birincisi: Milletvekili adayı, aday olacağı şehirde uzun süreli oturmuş, yaşamış olmalı, halkın mizacını iyi bilmeli. Bir şehirde oturmamış veya çıkıp gideli uzun zaman olmuş adamların bir kere iyi olup olmadığı bilinemez. 

İkincisi: Şehre yarayacak her türlü kanunu ve o şehir halkının saadetini icap edecek şeyleri düşünüp beğenmeye ve böyle bir arayan toplamaya muktedir olmalıdır. 

Üçüncüsü: Devletin şan ve şerefini düşünmeyecek kadar cahil olmamakla birlikte, sefih de olmamalıdır. Çünkü kendi malı kendine teslim edilemeyen sefih bir adama bu gibi vazife verilemez. 

Dördüncüsü: Hükümetin kanunsuz ve haksız işlerini yüzüne beraber söylemek hususunda kimseden korkup çekinmez ve ölmekten bile kaçınmaz, dünya için kimseye müdane etmez olmalıdır.
 
Beşincisi: Parayı görünce her şeye boyun eğecek kadar bağrı yufkalardan ve parayı çok sevenlerden olmamalıdır. Yoksa milletin menfaati zayii olmak ihtimali ziyadeleşir ve memleketi açık açık uçuruma sürekler. 

Altıncısı: Memuriyetini muhafaza etmek ve başka bir menfaatini korumak için şuna buna yüzsuyu dökmüş (ağlamış), kendisine haksızlık edenlere göz kırpmış, kendisi haksızlık etmiş olmamalıdır. 

Yedincisi: Rüşvet almış, para ile onun bunun hakkını satmış, mahvetmişlerden de olmamalıdır. 

Sekizincisi: Halk içerisinde zulmü, işkencesi olanlardan olmamalıdır. 

Dokuzuncusu: İki sözlü, ikiyüzlü adamlar da milletvekili olamaz. 

Onuncusu: Şunun bunun ayıbını arayan, daima iki kişi arasındaki gizli sırları anlamaya çalışan, hiç yoktan tertip türetenler de aday gösterilmemelidir. 

Onbirincisi: Milletvekilliği bittikten sonra kendini idare edecek bir işi veya zenginliği olmayanlar da aday gösterilmemeli. Çünkü bu özellikleri olmayan kişiler hükümetin ayıbını örtüp boyun eğmeye mecbur kalırlar
 

Onikincisi yok ama onuda ben ekleyim : Devletin parası ile turistlik geziler yapıp, parasını milletin sırtından çıkaranlara, namusu ve şerefi üzerine “doğruluktan ayrılmayacağına” yemin edip yeminlerine sadık kalmayanlara  ve yapanın yanına bırakanlarada oy vermeyiniz.

Siz siz olun bu kriterleri sakın gözardı etmeyin. Birlikte birşeyler başarmak için alın önünüze adayları bir elinizede bu kriterleri ve öyle seçin.