MARAŞ, GEÇİTKALE VE ÇOK DAHA FAZLASI…

Türkiye Cumhuriyeti Kıbrıs'ın kuzeyinde bir hava üstü kuruyorsa, Kıbrıs'ın güneyinde Yunanistan’da bir hava üssü kurabilir demektir!

Kıbrıs'ın güneyinde Yunanistan bir hava üssü kurarsa, Kıbrıslı Türkler bununla ilgili ne konuşurlar?Ne düşünürler?

Bu ana sorudan başlayarak, Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar'ın Türkiye Cumhuriyeti'ndeki bir televizyon kanalında gerçekleştirmiş mülakatta yaptığı açıklamalarla tartışmaya devam edebiliriz:

Türkiye Cumhuriyeti'nin herhangi bir noktasından, Kıbrıs'ın üzerine,buradan da Mısır'a kadar olan Doğu Akdeniz Bölgesi'nin havadan kontrolünün sağlanabilmesi için 5-6 saatlik bir zamana ihtiyaç varmış. Oysa Geçitkale havalimanının bir üs olarak kullanılması halinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin uçakları, havalanır havalanmaz, ilgili bölgedeki hava sahasına hakim olabilirmiş.

Bu açıklamalar bazı gerçeklerin satır aralarına gizlendiği açıklamalardır…

Aynı şey Yunanistan tarafından yapılmış ve Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı tarafından açıklanmış olsaydı, böyle bir durumda bizim hislerimizi yorumlayabilir misiniz?

Kıbrıslı Türkler olarak nasıl hissederdik acaba?

Bir savaş durumu olup olmadığını sorgulamaz mıydık?

Yunanistan'ın ne yapmaya çalışıyor olduğunu anlamaya çalışmaz mıydık?

Birleşmiş Milletler’in ve Avrupa Birliği'nin neden bu konuya müdahil olmadıklarını ve bizim güvenliğimizi tehdit altına atan bir çalışma içerisinde olunduğunun göz göre göre karşımıza çıkarıldığı şikayetlerini yapmaz mıydık?

Hatta karşımıza alıp, Türkiye Cumhuriyeti'ne bununla ilgili bilgi verip, onu da buraya davet etmez miydik?

“Siz onu yaparsanız, biz de bunu yaparız!” noktasında bir tavır geliştirmez miydik?

Bu durumda Kıbrıs Cumhuriyeti nasıl bir tepki göstermeli?

Bu husustaki tavrını nasıl belirlemeli dersiniz acaba?

Ben, bir süreden beridir, ki köşemden de dile getirmiştim, bununla ilgili sorularımı soruyorum.Ancak kendi kendimi dahi tatmin edecek bir cevap bulamıyorum.Gerginliğin tırmanması ve adada muhatap alınmadığımızla ilgili şikayetler ederken, yine neden muhatap alınmadığımızı adeta haklı çıkarırcasına, birtakım kararların altına imza atar durumdayız…

Eğer “Evet!Burası Türkiye Cumhuriyeti'nin kontrolü altında bir kara parçasıdır!” diyor olursak, hiçbir sorun yok.Hiçbir problem olmaz. Bütün bunların çok açıklanabilir olduğu bir ortamımız da olur…

Ama biz öyle demediğimiz için, bu eleştirilere de haliyle açık kalıyoruz!

Madem öyle, gelin artık daha fazla birbirimizi yormayalım!

Şu meseleyi kökünden çözelim!

Ada'nın bu kısmının Türkiye Cumhuriyeti'ne bağlayıp devleti de buna uygun bir şekilde uyarlayalım!

Bizde varlığımızı bu doğrultuda ilerletelim.

İnanın, belki de her şey çok daha kolay olur.Öte taraftan,aslında bütün bunların altında, açıklamalar yaparak anavatana şükranlarını dile getiren siyasetçilerimiz, kendi kazanmış oldukları seçimlerle oturdukları makamları da sözleriyle belki de lağvediyorlar; farkında değiller.

Anlayacağınız fazla söze gerek yok!

Yapılan açıklamalar her şeyin aynasıdır!

Hayatımızda bir şey değişir mi diye sorarsanız şu ankine kıyasla: “Hayır!” diye rahatlıkla cevap verilir.

Dr. Çiğdem DÜRÜST