Siyasetin çok mahcup hissetmesi gereken günlerden geçiliyor.

Siyasetçilerin aldığı kararlar ve savunduklarının dayanakları birer birer çürürken, halk sağlığının ve toplu halde yaşanacak salgının tehditleri halkı paniğe sürüklerken asıl sükuneti sağlaması gerekenler, kaosun başını çekmeye devam etmekte ısrarcı gibi bir rol üstlenmişler adeta.

Yetersizliklerimizin elbette farkındayız!

Devletimizin kapasitesinin de farkındayız!

El birliğiyle kalkınmak için çaba göstermekten kaçınmıyoruz!

Kamudan özel sektöre kadar herkes son derece hassas davrandı Mart- Nisan süreçlerinde. Hatta hiç kimse gıkını bile çıkarmadı. Hastalıktan kurtulmak bizleri çok huzurlu kılmıştı!

O süreçte gösterilen duyarlılık ve bilinç takdire şayandı. Hatta siyasetçiler bile halkın duyarlılığını takdir edip, teşekkür ediyorlardı.

Yine de ne acıdır ki 1 Temmuz sonrası hızla alınan kararlar bizleri perişan etmeye yetti de arttı bile.

Üstelik alınan kararlar o kadar dayanaksız ve o kadar havadaydı ki halkın uyarılarına karşın geri adım atılmaması bizleri ciddi bir tehlikenin içine sürükledi. Dahası içinde bulunduğumuz durum KKTC’nin mevcut yetersizliklerinin daha da çaresiz kalmasına neden oldu.

Bugün hastanelerden, karantina merkezlerine, havalimanından deniz gümrüklerine kadar sıkıntılı ortamlar, adeta hastalığın yayılması için oluşturulmuş merkezlere dönüştü. Aylar boyunca yaşananlarla tecrübe kazanmak ve başında olduğundan çok daha kontrollü olmamızı gerektiren bir ortam yaratacakken her şey tamamen arapsaçına döndürüldü.

Dün havalimanında yaşananlar da rastlantı değildi. Kader hiç değildi.

Kuralına uygun karşılama yapabilmenin çok gerisine düşülecek şekilde bir kaos ortamı yaratılmış olması belki de yüzlerce kişinin karantina yerine halkın arasına karışmasına yol açtı.

Ne acıdır ki bugün her şey için belki de çok geç oldu.

***

Kural koymak devletin işidir. Bunu devlet adına seçilmişler yapar. Seçilmişler arasından da hükümet olanlar.

Sınır kapılarının denetlenmesinden kurallara, kuralların oluşturulmasından işletilmesine kadar yürütme organı yetkilerini halkın yararına kullanmakla yükümlüdür. Oysa gelinen aşamada kamu dairelerine kadar yayılan ve her dairede sayıların her gün arttığı pozitif vakalar ile temaslıları, devletin işleyişine de engel olacak noktaya ulaşıyor.

Örneğin Maliye Bakanlığı’nın çalışamaz hale gelmesi de rastlantı değildir.

Bıçağın kemiğe dayanacağı anı beklemek avuç içi kadar bir yüzölçümüne ve bu denli küçük nüfusa sahip bir ülke için ne kadar mantıklıdır sorusunu hepimizin kafamızdan düşünmemiz gerekir.

***

Elbette halkın içinde olduğu paniği onlar da planlamadılar. Onlar da gelinen bu noktaya varmayı amaç edinmediler. Yine de öngörebilmelilerdi. Ki sivil toplum, medya ve sendikalar, bir miktar da muhalefet onları uyardı ve yönlendirmeye çalıştı.

Yapmadılar.

İş işten geçme aşamasındayız.

Eminim ki havalar çok az serinlediği andan itibaren diğer grip virüslerinin de etkinleşmesi sonucunda panik daha da artacak ve işler daha da sarpa saracak. Sağlık ve eğitim daha çok sarpa saracak!

Tam da bu sebeple bugünden tezi yok yapılması gerekenler açıktır.

Sendikaların isyanı da halkın isyanı da tek bir doğru olduğunu göstermektedir.

Belli ki yasa ile, kararname ile ve ceza tehdidi ile bu işler yürütülemeyecek.

Temiz olduğumuzdan emin oluncaya dek, henüz yol yakınken, gelin siz sendikaları, medyayı, muhalefeti dinleyin. Kısa bir süreliğine her tarafı kapatın. Hep birlikte teması sıfırlayalım.

Hastalar açığa çıksın.

En fazla 20 gün bunun için son derece yeterli bir süredir.

***

Artık size güvenmek istiyoruz beyler!

Dr. Çiğdem DÜRÜST