Makam, şan ,şeref gibi değerler insanoğlunu daima tahrik etmiş ulaşılmaz bir olgu olarak görülen bu değerlere ulaşanlar içinse vazgeçilmez olmuştur.

Eski Yunan trajedi şairi Sophokles bir insanın iktidar sahibi olmadan kalbi zekası yada gücü hakkında hüküm verilemez diyorsada sonuçları

düşünüldüğünde bunu bekleyip öğrenecek kadar bir zamana sahip olduğumuzu tarih bize hep göstermiştir.

Virgina insan hakları bildirisi der ki ;

Madde 2 Tüm güç halkta toplanır ve halktan gelir; yetkili kişiler halkın vekilleridirler; halk için çalışırlar; halka karşı her zaman sorumludurlar.

Peki bu her zaman böylemi?

Dünya tarihinde yaşananlar iktidar sürenler kendi istekleri ile iktidardan ayrılanlar, ihtilal ve devrimlerle iktidar koltuğunu bırakmak

zorunda kalanlar düşünüldüğünde ,maddelerin ve yasaların ve bu konudaki uygulamaların her zaman böyle olmadığı görülmektedir.

O zaman ister istemez halk her zaman doğruyu göremez mi? sorusunu kendi kendimize sormamıza neden oluyor ve o zamanda ünlü Filozof Montaignenin şu sözleri akla geliyor;

Ne demiş 16.yüzyılda yaşamış Fransız düşünür ve yazar Montaigne ;

“..halkın içinden on beş kişiyi seçmeyi akıl ediyoruz, sonra en önemli davamızı tutup bilgisizliğin, adaletsizliğin ve kararsızlığın anası olan

halkın oyuna bırakıyoruz. Akıllı bir insanın, hayatını düşüncesiz bir sürünün oyuna bırakması, akıl karı mı?”

“...Halk öyle şaşkın, öyle başıboş bir kılavuzdur ki, ne kadar zeki, ne kadar becerikli olsak adımlarımızı ona uyduramayız. Her kafadan

çıkan bütün o karmakarışık sesler, bizi dört bir yana sürükleyen o aba sözler, fikirler arasında doğru yolu bulmak olacak iş değildir. Bu

kadar kararsız, serseri bir varlığı kendimize kılavuz saymayalım.”


 

Friedrich Wilhelm Nietzsche de bu konuda Montaigne ile benzer yaklaşımı sergilemiştir;

Bir yazısında şöyle diyor ünlü varoluşçu Alman Filozof;

‎”Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi, hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını

zanneder. Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır! Böyle bir

seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir!”

Biz Dünya standartlarındaki okur yazarlık oranımız ,entellektüel yapımız ,laik ve demokratik dünya görüşümüz ve çağdaş aile yapımız ile

böyle bir toplum olmadığımızı düşünebiliriz. Ama bazen seçimlerimizle ortaya çıkan tablo hiç de böyle olmadığımızı Montaigne ve

Nietzsche’ nin haklı olduğunu gösterir nitelikte.

“Yüksek mevkilerde sağduyuya az rastlanır.” Diyen Juvena gibi; Bu sağduyulu insanları Aristonun, Platonun ve diğer filozoflarında

düşüncelerinden yararlanarak ve tarihin bize öğrettiklerinden de faydalanarak, demokrasiyi yemek yemek, su içmek gibi doğal bir reflex

haline getirerek ve bu kelimenin anlamını içselleştirerek bulabileceğimize inanıyorum….

Dün gün boyu çok entrasan şeyler yaşadık.Ersan Saner hakkında ortaya atılan video, dün benzin istasyonları önündeki kuyruklar ister

istemez bugün geldiğimiz aşamada bir toplum için çokta iyi düşünceler ortaya koymamaktadır.

Bugünümüzede uyan bir Kısasadan hisse ile bitirelim;

Küçük kuş göç sırasında çok yorulur. Üstelik hava da çok soğuktur. Yorgunluktan bitkin bir şekilde yere düşer. Artık soğuktan donmak üzere iken bir inek üzerine pisler.

Sıcak pislik, kuşu rahatlatır. Biraz kendine gelir ve canlanır. Artık üşümüyordur ve neşesi yerine gelmiştir. Mutluluktan ötmeye başlar.

Oradan geçmekte olan bir kedi, sesi duyar, pisliği eşeler, kuşu pislikten çıkara ve kuşu yer.

Hikayeden çıkarılacak ders;

a) Üzerinize pislik atan herkes, düşmanınız değildir,

b) Sizi pislikten çıkaran herkes, dostunuz değildir,

c) Pisliğe battığınızda, sakın ağzınızı açmayın…

YanıtlaYönlendir