COVID-19 pozitif sonucu korkusu içinde geçen 12. Günümde, karantinadan izlediğim kurultay görüntülerinin devamında okuduğum 16 Kasım’a kadar uzatılan önlemler ironisi kafamda yüzlerce uyumsuz ve manasız soruyu birbirine ekledi!

Bulaşın ciddi şekilde yayılmasına sebep olacak ve temaslıları peşine avcı gibi düşen devletin UBP kurultayına katılan bir pozitife rastlaması sonucu ne olur, koruyucu karantina önlemi için nasıl en doğru karar verilir bilemedim!

Hoş gerçi çözüm yoksa uğraşma, ölen ölsün kalan sağlar bizimdir mantığı ile geçirilen yaşamımız için ben de biraz fazla pimpiriğim herhalde.

Karantina psikolojime verin gitsin!

***

Kurultayla ilgili sorular da kafamda deli gibi dönüyor. Soruların yanıtları belki Salı gün Taçoy’un 2. Tur kararını açıklaması ile son bulacak ama bu düşünmeme engel değil.

Zaten başıma ne gelirse fazladan düşünmekten gelmiyor mu?

UBP tüzüğüne azıcık göz attım, aklımda sorular büyümeye devam etti!

Mesela parti başkanının erken seçilmesi halinde bu başkanlık nereye kadar sürer? Çünkü tüzük “sonraki ilk olağan kurula kadar” der!

Sonraki olağan kurul ne zaman? Çünkü 31 Ekim 2020 zaten kurultayın beklenen.

Peki aceleye geldiği için mi parti meclisi seçilemedi? Parti Meclisi seçimleri ertelenebilir mi? Ertelenmesi halinde ne olur?

2 yılda görev süresi dolanlar ile 5 kez arka arkaya seçilerek kısıtlamaya girenler hususunda da tüzük bir şey söylemiyor galiba!

Elbette bu bir genel başkan seçiminden ziyade, başbakan seçimi gibi olduğundan üyelerin de halkın da dikkati başka konulardaydı.

Diyelim ki 2. tur olmayacak:

Yani Taçoy çekilecek ve Sucuoğlu’nun partinin başında, belki hükümetin başında olmasına karar verecek. Bu durumda da yeni bir kurultaya hazırlanılacak ki olağan kurultay ile seçilecek uzun süreli başkan olsun. Doğru mu?

Bu pencereden bakınca belki…

Böylece bu geçici ve zor dönemde yıpranmamış da olur.

Peki diğer adayların yaklaşık üyelerin %25’ine tekabül eden oy taraması sonucu ikinci tur yapılsın diyecekse…

Bunca yıldır çabalayan, parti sadakatini her koşulda DP’ye geçerken de genel sekreter olurken de, geri dönerken de ve her koşulda koruyan bir nefer olarak Taçoy’un başkanlıktan vazgeçmesi kesinlikle mantık dışı olmaz mı?

Oldu o zaman. Ben gideyim diyecek bir kişilik gibi de durmuyor kendisi siyasette…

Üstelik az buz da değil. Parti üyelerinin ¼’ü koşulsuz onu seçmişken vazgeçmek…

***

Özgürgün’ü düşünmeden de geçemiyorum!

Biliyorsunuz ki “Geliyorum!” dedi…

Gittiği ilk gönden bu yana bu şekilde bırakmaz dedim. Demeye devam edeceğim gibi geliyor. Ya yerini isterse…

Özgürgün’ü suçlayanlar yargılayamadı. Yargılanmasını isteyenler de pek oralı olmadı. Başta Halkın Partisi olmak üzere bu işin peşine düşmek üzerine politika kuranlardan tatmin edici ses çıkmadı. Hem de kahve bile içmeyecekleri siyasal parti ile hükümet kurup; bu dönüşü Özgürgün’ün gidişine bağladılar.

Besbelli hükümet yine Halkın Partisi ile sürecek. Bakanlık hesabında uyuşurlarsa.

***

Şu genel başkanlık belli olsun da daha kim bilir nelere gebe olduğumuzu bilelim!

İkinci tur olmazsa MYK nasıl oluşur, Genel Sekreter görevine devam eder mi?...

***

Yine neyi tartışıyoruz bakar mısınız?

Sanki üstümüze vazife!

Sanki alınacak cevaplar bir mucizeyi barındırıyor!

Şu tartışılanlar içinde devlet, ülke, halk nerede?

Ve çok önemli olan da muhalefet nerede?

***

Sahi Halkın Partisi’nin istifası ne olmuştu?

Dr. Çiğdem DÜRÜST