Elcil yazılı açıklamasında, “Son günlerde Kıbrıs Türk toplumunun uluslararası haklarının kazanıldığı 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti antlaşmaları gerçeği temelinde uluslararası alana açılımı ile ilgili ortaya konan görüşlere bilgisizce ve temelsizce yanıtlar gelmektedir” ifadelerini kullandı. Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmalarında Kıbrıslı Türklerin “toplum” olarak tanımlandığını ve “Kıbrıs Elen toplumu” ile siyasi eşit olup, devlet üzerindeki egemenliği ortak şekilde paylaştığını söyleyen Elcil, bugün içinde bulunulan durumda “Kıbrıs Türk toplumunun, Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk liderliğinin izlediği ayrılıkçı politikalarla uluslararası hukukun dışına çıkarıldığını, Kıbrıs Cumhuriyeti’nden kaynaklanan haklarını kullanmaktan mağdur edildiğini” iddia etti. “Dünyada uluslararası hukuk alanında kazanılmış haklarını kullanmayarak, kabul edilemez ayrılıkçı taleplerde bulunup, kendi kendine ambargo uygulatan başka bir toplum olduğu görülmemektedir” diyen Elcil, Kıbrıs Türk toplumunun Kıbrıs Cumhuriyeti antlaşmaları temelinde kendine verilen tüm toplumsal hakları talep ettiği takdirde uluslararası hukuk içine gireceğini ve adada Birleşmiş Milletler’in iyi niyet misyonu çerçevesinde devam eden görüşme sürecinde sonuç alacağı görüşünü dile getirdi. “Salgın döneminde ortaya konan Kıbrıs Türk toplumunun Dünya Sağlık Örgütü’ne üyeliği konusu da bu şekilde değerlendirilmelidir” diyen Elcil, şöyle devam etti: “Garantör ülke Türkiye’nin de onay verdiği 4 Mart 1964, 186 sayılı Birleşmiş Milletler kararı ile Kıbrıs Cumhuriyeti makamlarında oturan Kıbrıslı Rumların kuzeydeki hükümeti değil sadece toplumun lideri olan kuzeydeki cumhurbaşkanını muhatap almalarının temel nedeni de uluslararası antlaşmalardır. Doğru olan, Kıbrıs Türk toplumunun Kıbrıs Cumhuriyeti antlaşmaları temelinde tüm toplumsal haklarını talep etmektir”.