Cenevre’de bugün sonlanacak olan görüşmelerin gayrı resmi olduğu, görüşmek için uygun zemin bulunup bulunmayacağı hususundaki bir görüşmeden bir sonuç beklemenin abesle iştigal etmek anlamına geleceği çok açık iken, yaşanabilecek tek gelişme görüşmelere başlayacaklar ya da başlamayacaklar noktasında olabilir ki bu da bir gelişme değildir.

Buna ancak suni bir gündem yaratmak denebilir.

Daha açıkçası dostlar alışverişte görsün demek olabilir.

Neyin zeminini 50 yılın sonunda halen daha beklediğini sormaz mı akıllı insanlar?

BM parametrelerinin ortaya konduğu dünya kadar ilerleme kaydedildiği de aşikâr iken, şimdi her şeyden vazgeçelim deyip zemin aramaya çalışmanın neresi akıllıca?

Birisi bunu bize açıklamalı!

***

Türkiye Cumhuriyeti’nin istek ve talebi ile gerçekleşmiş olan bu gayrı resmi görüşmelerin, Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasal ve ekonomik beklentilerine karşılık verecek bir zemin yakalanıp yakalanmayacağı hususundaki değerlendirmelerini, Kıbrıs’ın her anlamdaki politik faydalarından da yararlanarak aşama kaydetme arayışı olarak değerlendirilebiliriz.

Türkiye: “Kıbrıs adasının pozisyonundan nasıl bir strateji yaratırım? Garantörlük haklarım doğrultusunda nasıl bir baskı unsuru oluşturabilirim? Hem AB hem BM için varlığımı kanıtlayan ve beklentilerimi gerçekleştirmeme yönelik neler yapabilirim?”şeklinde bir bakış açısı ile bu zirveyi gündeme getirmiş ve bizler de tamamen hazırlıksız bir şekilde kendimizi Cenevre’de buluvermişiz!

Görüntüyü dünyadan saklayabileceğimizi zannediyorsanız, yanılıyorsunuz.

Ve biliyor musunuz ki, bu görüntü sebebiyledir ki biz Kıbrıslı Türkler sadece Güney Kıbrıs karşısında bile çok fazla prestij kaybediyoruz?

***

  1. Yunanistan son birkaç seneden beridir pek çok sorununu aşarak siyasal olarak da ekonomik olarak da zor günlerini geçirdi, bitirdi...
  2. İngiltere AB’den çıkış sürecinde. Yani bir tür geçişte…

Bununla ilgili planlamalarını zaten sistematik bir şekilde yapmış durumda. Tarih içerisinde onun her türlü plana hazırlıklı. Zaten her daim koşulları kendi lehine çevirecek stratejik akla da sahip olduğunu gösteriyor.

  1. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tuzu kuru! Her dediklerinde anında kapıları kapatarak şimdiden itibaren kuzey ile işim yok dese de herhangi bir sebeple etkilenmeyecek bir devlet yapısı ve işleyişine sahip, dünya ile her türlü birleşik ve uyumlu bir yapısı var.

4-5. Bu noktada Kıbrıs sorununda en sorunlu taraf biz ve garantörlerden bize yakın olan Türkiye olduğuna göre yaşananları iki kez değerlendirmeliyiz.

Biz çoktan sahip olması gerektiği halde sahip olamamış; bir takım özel gereksinimlere muhtaç kalmak koşulu ile dünyaya getirilmiş bir bebek gibiyiz.Bu bebeğe bakılması ve bunun yetiştirilmesi hususunda da olabildiğince kısıtlılıklara sahip bir ana ile yolu yürümeye çalışıyoruz. Onun bizden kaynaklanan yıpranmışlıklarına ek olarak zaten kafasından atılamayacak, bizim dışımızda da son derece büyük sorunları var.

Lakin, gelin görün ki dünya üzerinde son derece önemli bir noktada olduğundan güçsüz dahi olsa söz hakkı ve yetkileri bulunabiliyor.

***

Tüm bunlar olup biterken Cenevre’den bir sonuç mu çıkacak?

Yani Cenevre bizler için iyi bir hamle yaratacağımız zemin mi hazırlayacak?

Yapmayın!

Bu şakalar çoktan miyadını doldurdu.

***

Sonuç: Başımızı çevireceğimiz taraf da belli, atmamız gereken adımlar da…

Biz tam ters yönde ilerliyoruz ki…

Dr. Çiğdem DÜRÜST