Geçenlerde büyük bir markette kasanın önünde sıramı bekliyorum;

Hemen önümde 50 yaşlarında bir bayan, yanında da 20 yaşlarında kızı.

80 TL’lik bir alış veriş  yapmışlar.

Kadın cüzdanından bir kredi kartı çıkarıyor kasiyere uzatıyor.

Kasiyer kartın limitinin dolu olduğunu söylüyor.

Sonra bir başka kart uzatıyor kadın, kasiyer bu kez kimsenin duymasını istemese gerek biraz da sıkılarak ‘bu kartın da limiti dolmuş’ diyor.

Önümdeki kadının yüzünün kızardığın, alnının terlediğini görüyorum.

Ve üçüncü bir kart daha çıkarıyor cüzdanından.

Kasiyer kız onu da çekiyor pos cihazından ve bu kez hiç konuşmadan sadece başını  sağa sola sallayarak, bu kartın da limit aşımına geldiğini ifade etmeye çalışıyor.

Ben ve arkamdakiler sessiz bir şekilde izliyoruz, mümkün olduğu kadar da kadınla göz göze gelmemeye çalışıyoruz.

Hatta ben karşıda duran meyve sebzeleri inleme altına alarak sanki de kasa önünde olup bitenle alakam yokmuş gibi duruyorum.

Kadın alnındaki ve boynundaki terleri siliyor eliyle.

Aslında aynı stresi biz kuyruktakiler de yaşıyoruz ve terimizi silmeye başlıyoruz.

Bu kez önümdeki bayan kızına sesleniyor, ‘sendeki kartı versene’ diye.

Kız çıkarıp veriyor kartını kasiyere.

Ben içimden dua etmeye başlıyorum ‘şu kart bari limit aşımında olmasın ve kadının çektiği azap bitsin’ diye!

Ama sonuç aynı, tezgahtar kız ‘üzgünüm’ diyor bu kez usulca.

Ana kız birbirine bakıyor, arkada da bizim yüreklerimiz yanıyor.

Kadın alışveriş yaptığı  poşetleri kasanın üzerine koyuyor.

Aldığı çoğu gıda maddesi olan eşyaları bir bir boşaltmaya başlıyor.

Ekmek, yoğurt, süt, soğan, domates ve salatalık dışındaki bütün aldıklarını poşetlerden çıkarıyor.

Sonra cüzdanından belli ki son parası olan 15 TL’yi çıkararak uzatıyor kasiyere.

Biz arka sıradakilerle hiç  konuşmuyoruz ama eminim ki ayın anda aynı şeyleri düşünüyoruz.

Çıkarıp kadının alış veriş yaptığı eşyaların bedeli olan 80 TL’yi ödeyip, herkesi azaptan kurtarmak.

Ama hiç birimiz bu cesareti gösteremiyoruz.

Ama ana-kızın birbirine bakışları  da kaçmıyor gözümüzden.

Hani şu yerin yarılıp da içine girmek istediğimiz anlar var ya, aynen öyle.

Sonra ana kız iki poşetle çıkıyor marketten.

Biz yine konuşamıyor, sadece yutkunmakla geçiştiriyoruz.

Biz kuyruktakilerin yaşadığını  kasiyer kızın da yaşadığı her halinden belli.

Şöyle bir düşünüyorum ve hayatımın en zor on beş dakikasını yaşadığımı görüyorum.

Herkes yaşayabilir bunu hayatı  boyunca ve yen kırılır ama kılıç içinde kalır.

Çektiğimiz zorlukları  çoğu kez kendimiz yaşarız ve kimsenin ruhu bile duymaz.

Ama bunu yaşayanları  görüp, şahit olmak, o acıyı içinde hissetmek kadar kötüsü  yok.

Allah herkesin yardımcısı  olsun…

5.2 Milyon Euro!

Sadece kredi kartlarıyla yapılan alışverişler bu rakam…

Kıbrıs Türkü son üç ay içinde Rum kesiminde bu kadar para harcamış!

Dün bu haber yayınlandıktan sonra yine mesnetsiz yorumlar yapıldı…

Vatan hainliği basanlar bile vardı!

Ama gelin görün ki sosyal medyada feryat edenler bile artık Güney’de alış veriş ediyor ama bunu gizlemeye çalışıyor!

Hatta tanınmasın diye gözlük ve kasket katanlar bile var…

Sanki de ayıpmış gibi!

Asıl sorgulanması gereken Güney’deki alış verişlere nedensel olarak yaklaşmaktır…

Bu para Güney çarşılarında niçin harcanıyor?

İki önemli nedeni var;

Birincisi sağlık!

Güney’de bu konuda çeşitli yasalar yıllar önce geçirilmiş…

Vatandaş güvenli gıda istiyor!

Bizde ise hala gerekli denetimler o veya bu şekilde yeteri kadar yapılmıyor…

Devlet Laboratuarının durumu ortada!

Vatandaş kanser ve başka hastalık istemiyor…

Tabi ki bir neden de ekonomik!

Başta et ürünleri olmak üzere orada ucuz bulduğunu alıyor…

Bunun da ayıbı filan yok!

Bizimkiler yatıp kalkın dua etsinler Rum yönetimi geçişlere TC kökenlilere açmasın…

Bir de açtıkları düşünün hele!

Güney’e akın olur akın…

Yakışmayan görüntüler…

Bu günlerde Lefkoşa Kabristanlığı’na gidenler şikayetçi…

Cenazeye giden var yakınlarını ziyaret eden var!

Ama görüntü hemen herkesi rahatsız ediyor belli ki artık fotoğraf çeken medyaya gönderiyor…

LTB buraya ne zaman el atacak bilemeyiz!

Ama daha da fazla gecikmemeli…

Alkış aldı…

Fotoğrafı dün Taner Ulutaş paylaştı…

Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Tolga Atakan ve ekibi Ercan’da VİP’i kullanırken değil de normal vatandaşın kullandığı yeri kullanmış!

Doğrusunu yapmış…

Özellikle de vatandaşın Ercan’da yaşadığı sıkıntıları görmek için önemlidir bu!

Bunun göstermelik olduğunu da zannetmiyoruz…

Zira geçmişte yedi sülalesini VİP’den geçiren siyasileri de gördü bu memleket!

Bir çoğunun yaptığı gibi biz de alkışlıyoruz Tolga kardeşimizi…

“KKTC’de seks işçiliği vardır”

“Büyük bir gururla ifade edebilirim ki ilk kez Kuzey Kıbrıs’ta bir mahkeme, hem de daha üstü olmayan bir yüksek idare mahkemesi, gece kulüplerinde izin başvurusu haricinde seks işçiliği yapıldığına karar vermiştir, ilk kez gece kulüplerinde seks işçiliği yapıldığı mahkeme tarafından da tespit edilmiştir. Kararın alınmasında öncülük eden toplumsal cinsiyet eşitliği komisyonuna ve başkanı Sn. ’ya ve kararı onayan tüm meclis üyelerimize teşekkür ederim. 

Bu davada emeği geçen başta Av.  olmak üzere tüm çalışma arkadaşlarıma minnettarım. 

Şu anda yapılmakta olan çalıştay açısından da belge niteliğinde bir karar alınmıştır.

(Mehmet HARMANCI)

Barışa giden yol…

“…Hiç unutulmamalı.

1968 ile 2018 yılları arasında geçen 50 yıl içerisinde, koşullar çok değişmiştir.

Ve…

Değişen koşullarda,

Taraflar, kendilerine göre “kazanımlar” elde ettiler görülüyor olsa da,

Artık,

Anlamaları gerekir ki,

Uğrunda mücadele ettikleri “ülkü”leri, birer “rüya” olmaktan ileriye gidemeyecektir.

Ne,

Rum’lar için “Enosis”in gerçekleşmesi mümkündür,

Ne de,

Türk’ler için “Taksim” veya ayrı devlet olarak KKTC’nin tanınması.

O nedenle,

İki lider,

Artık, “siyasi irade, yaratıcılık ve esneklik” göstererek, seçilirken toplumlarına verdikleri söze bağlı olarak, çözümü gerçekleştirecek anlaşmayı sağlamalıdırlar…”

(Ülker FAHRİ)

Madalya isteyen var mı?

“Devletinden şahsı yada vefat eden bir yakını için madalya isteyenler Milli Mücadele Müracaat Formu diye bir forum doldurarak bu madalyayı talep ediyormuş.Böyle bir forum gördüm.İnanmadım.Gerçek mi diye araştırdım.

Doğruymuş.

40 yıl kadar geç kalmış olsalar da böyle bir yöntemi bulanlara bir değil onlarca madalya vermek gerek.

Devlet kimlere madalya vermesi gerektiğini bilmiyor..Sonrada vatandaşının önce vergisi sonrada canı ile vatanına sahip çıkmasını istiyor.

Komik değil Trajikomiksiniz..”

(Hakan ORAN)