Belli oldu ki bu sistem ve yöntemle olmayacak.Başaramayacagız.Hertürlüsünü denedik.2’li ,3 lü ,4 ‘lüde yaptık olmadı.

Günü birlik politikalar popülist söylemler ve sosyal medyadaki süslü sözlerle şikayetlerimiz bitmeyecek.

Şikayetlere çözüm üretmesi gerekenlerde sadece olanı biteni seyretmekle kalacaklar.

Çünkü halkın sorunları karşısında bu sorunlara çözüm üretecek gereken donanıma sahip değiller. En azından büyük bir çoğunluğu.

Peki onları defalarca seçenler.

Onlarında son 46 yılda potlaç kültürüne dayalı kazandıkları alışkanlıktan vazgeçip kısa sürede doğru seçimi yapabilmelerini sağlayacak bir yöntemde yok ne yazık.

Yani liyakat sahibi işi bileni seçip memleketi idare edecek kadroları sevk ve idare edebilecek gereken donanıma sahip olanları iş başına getirebilecek düşünce ve donanım onlarda da yok.

Partilerin parti meclislerindede örgütlerindede gereken çoğunluğa sahip değiller.

Ne yaptığını bilen ,seçim kriterlerinin ne olması gerektiği konusunda yeterli bilgi ve görgüye sahip çok küçük bir kitleyi tenzih ederim.

Ama çok açık söyleyim .Yeterli değiller.Ve günün sonunda seçimi yapan gereken donanıma sahip olamayınca memleketi idare etmesi için seçilende donanımsız ve yetersiz oluyor haliyle.

Sonuç tabii ki.Her konuda şikayet olarak karşımıza çıkıyor.Eylem kaos ve iç çatışmalar bitmiyor.

Son 2 senede yaşadıklarımızda ortada .Kamuya kol kanat gerilirken özel sektör kaderine terk edildi.Yaşaması için çocuklardan biri tercih edildi.Özel sektöre kol kanat geren birçok tedbirle birlikte kaynak ayıran dünyadaki örnekleri görünce insanın gıbta etmemesi imkansız.

Böyle giderse Sağlık sisteminde eğitimde bugün elektrikte yaşanan sorunlarla hergün karşılaşmaya ve çoğu zamanda mağdur olmaya devam edeceğiz.

Düşünün ki hala memurumuzu Türkiye ödüyor.Yollarımızı Türkiye yapıyor.

O zaman insan ister istemez soruyor.

46 senedir ne yapıyoruz?Amiyane tabirle ailesini geçindirmesi için KKTC vekili olarak seçilenler ne yapıyor.

Çözümün ne olduğunu soranlarınız olduğu malum.

Ne yapacağız memleketi yönetmesi için liyakat sahibi elit insanları nasıl bulup onlardan ülkeyi yönetmesini isteyeceğiz..

Mesela herkese oy hakkı vermemek bir çözüm olabilir mi?

Yada birilerinin çıkıp halkın içinde bu elit donanımlı insanları bulup direk olarak sevk ve idarenin başına getirmesi.

Bundan dolayı bugün nasıl ki Covit 19 nedeni ile ekonominin tanımı değişti ise demokrasinin tanımınıda değiştirmek zorundayız.

Hem yaşananlar hemde ülkemiz ve dünyada bundan sonra daha iyi bir yönetim için bunun şart olduğu artık yadsınamaz bir gerçek.

Sıraya girmenin bile ne demek olduğunu bilmeyen ve içgüdüsel olarak hareket eden bir canlının hayvanlardan farkını göstermediği sürece bu önlemleri almak zorundayız.

2016 yılında Georgetown Üniversitesi öğretim üyelerinden Jason Brennan demokrasi aleyhine bir kitap yazarak herkesin kararların alımında söz sahibi olduğu demokratik düzenlerin şişirilmiş düzenler olduğunu, Dünya’dan habersiz yönetilecek sistemler hakkında hiç bir bilgisi olmayan kişilerin bu sistemleri yönetmek için insan seçmelerinin zararlarını, cahil cühela takımının kararlar ve sonuçları hakkında en ufak bir bilgi ve eğilim sahibi olmadıklarını ve bu sistemin sonuçta sanıldığı kadar yararlı olmadığını yazmıştı.

Brennan cahil insanları kandıran şarlatanları karar verici olarak başa getiren demokratik sistemlere eleştiri getiren filozof Plato ve “Dağdaki çobanla benim oyum bir mi?” diye soran ünlü modelimizin söylediği şeyi kitap yapmıştı.

Örgütlerde herkesin kararlara eşit ağırlıklı katılması yerine epistomolojik bir yapı önermiş.Yani liyakat sahiplerinin yönetimini.

Çünkü platonunda dediğinide unutmamak gerekiyor. Demokrasi, bir eğitim işidir. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse oligarşi olur. Devam edilirse demagoglar türer. Demagoglardan da diktatörler çıkar.

Bundan dolayı bilge bir azınlık ya da kişi tarafından yönetim anlamına gelen epistokrasinin temel ilkesi burada çalıştırılabilir.

Ve yine Jason Brennan ın dediği gibi Siyasal katılım, birçok insan için değerli değil ise; ayrıca “temel” bir hak da değilse, demokrasiyi daha

az katılımla daha iyi işler hale getirebiliriz.

Bazılarının siyasal alan dışına atılması bu açıdan adaletsiz, haksız olmayacak! Çünkü Brennan yeni ve ilginç bir tür hak öne sürmekte

Kötü yönetim altında yaşamama hakkı (bildiğimiz baskıcı yönetime direnme hakkı değil, altını çizelim).

Son olarak Churchill’in şu sözü ile bitirelim ;

Bazı fikirler iyi fikirler olmayabilirler ama diğer fikirlerden daha iyiler.