Sadece ben değil, birçok meslektaşım da aynı fikirde.

Gündemde tutmak için yazacağım.

Koronavirüs tanısı için sadece testler yeterli dersek yanış olur.

Tomografi de lazım.

Koronavirüslü bir hasta, klinik durumuna göre ya evinde izolasyonda takip edilir, Allah korusun ama kliğini kötüleşirse de ya bir karantina hastanesindeki (merkez de olabilir) servise yatırılır ya da yoğun bakıma alınır.

Burada da oksijen desteği ön plana çıkar.

Lefkoşa’da bu iki önemli donanıma sahip kaç yer var?

Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi, Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi ve Kolan Hastanesi.

Girne’de ise Girne Suat Günsel Üniversitesi Hastanesi ve Kamiloğlu Hastanesi.

Gazimağusa’da da, Gazimağusa Devlet Hastanesi.

Ülkemizde iki gerçek var.

Birisi COVID-19 vakaları, diğeri de halkın normal sağlık hizmetlerine ulaşabilmesi gerçeği.

Eğer siz, en yoğun hastaneyi karantina hastanesi yaparsanız ne olur?

Sistem paramparça olur. Kimin hangi şikayet için nereye gideceği belli olmaz.

Kimin hangi doktora nerede ulaşabileceği konusu kaosa dönüşür.

Bir hastane çatısı altında, hızlı bir şekilde alınması gereken konsültasyonlar ciddi şekilde aksar.

Tüm tetkiklerin bir arada yapılabileceği bir merkez, tek bir hastalık için bloke edilmiş olur.

Üstelik, istediğiniz kadar ayrı binalar deyin, Onkoloji Merkezi ve Diyaliz Merkezi de Koronavirüs riski altında olur!

Koronavirüs’ü kontrol etmeye çalışan o akıllar, sağlıkla ilgili diğer tüm uygulamların da dibine dinamit koymuş olur.

Olan yine evinde halka olur.

Gelelim işin Kolan Hastanesi’nin kiralanması ve Merkez Hastanesi olması konusuna.

Ben de orada 5 yıl çalıştım. Potansiyelini bilirim. Bu hastane asla Merkez Hastane olabilecek büyüklüğe ve teknik yeterliliğe sahip değildir. Ancak, saydığım nedenlerden dolayı çok iyi bir Karantina Hastanesi olabilir.

Bunu daha önce de kendi sosyal medya hesabımdan paylaşmıştım.

Ertesi günün akşamı, Kolan Hastanesi’nin sahibi Sayın Dr. Ahmet Kolan beni aradı. Kendisine danışılmadan neden böyle bir fikir ortaya attığımı sordu. İşin hukuki yönüne kadar götürdü. Belli ki Kolan Hastanesi’nin karantina hastanesi olarak kullanılabileceği teklifinin sosyal medyada bile paylaşılmış olması, hastane sahibini rahatsız etmişti.

Ama gelin görün ki, Kolan Hastanesi Sağlık Bakanlığı tarafından kiralanarak/kamulaştırılarak Merkez Hastane ilan edildi. Dahası, tüm sağlık sisteminin operasyonel yönü de oradan komuta edilecekmiş. (Kira bedelinin aylık 3 milyon TL olduğunu söyleyenler var.)

Tersi de olabilirdi.

Yani, binanın kullanım hakkını alan Sağlık Bakanlığı, Kolan Hastanesi’ni Karantina Hastanesi olarak da ilan edebilirdi. Birçok meslektaşım da Sayın Sağlık Bakanı’na bu yönde görüş bildirdi. Üstelik imzalı! Ama Sayın Bakan bunların hiçbirini dikkate almadı.

Gelinen son noktada, halkın sağlığı darmadağın edilirken, Kolan Hastanesi’nin maddi gücü de toparlanmış olacak.

Eğer bu kiralama işi, birileri tarafından elini taşın altına koyma veya KKTC halkına hizmet olarak lanse edilirse beni buna kimse inandıramaz!

Hastanesinin karantina hastanesi teklifine taaa İstanbul’dan arayarak serzenişte bulunan bir hastane sahibinin, KKTC halkını kiralama usulü ile ne kadar sahiplendiği konusunun yorumunu da halkımıza bırakırım.

Sayın Sağlık Bakanı’mızı da Allah’a havale ederim.

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899