Bulundukları ortamlarda zoraki gülümseme halleri ile dikkat çekerler.

Buna ‘’sırıtma’’ da denir.

Tıbbı benzetmede bulunacak olursam, ‘’risus sardonicus’’ ile tanımlamak mümkün. Tetanoz olan bir kişinin, ağız köşeleri dışa çekilmiş, dişleri görünecek şekilde yana açılmış bir gülümseme. Tamamen zoraki, tamamen ‘’sahte’’!

Bu zoraki ‘’sırıtmaları’’ ile, sözüm ona, herkesle iyi geçindiklerini ima ederler.

Yok öyle bir şey!

Arkanızı döndüğünüz an, küfür dahil her şey çıkar ağızlarından.

Suratları ciddileşir, kaçları çatılır, dişlerini sıkarlar bu savaşçı ruhlar!

‘’Barış’’ kelimesini ağızlarından düşürmezler.

O kadar sahiplenirler ki üstelik, bir an kendinizi suçlu hissedersiniz.

Onlarla işbirliği yapmadığınız sürece, bu suçluluktan kurtulamayacağınızı zannedersiniz.

Kazara işlerine gelen bir şeyler yapın, ‘’aramıza hoş geldin’’ tarzında bir yaklaşım sergilerler. Ama yine de temkinlidirler.

Masonik düzen gibi örgütlenmişlerdir. Hepsinin kendine göre dereceleri vardır. Öyle pat diye hiyerarşiyi bozdurmazlar size, aralarına girseniz de!

Ülkenin, halkın hayrına yapılan her işin takipçileridirler.

Yardım etmek için değildir takipleri, sabote etmektir hedefleri.

Gelişemeyenleri kontrol etmek adına,

Gelişmemektir gaileleri!

KKTC’nin ‘’barış’’ kelimesinin yasal varisleri havasındadırlar.

‘’Barış için el ele’’ falan derler!

Söyledikleri Çav Bella şarkısındaki ‘’yurt’’ kelimesinden neyi kastettikleri meçhuldür.

Yine aynı şarkıda, ‘’işgal altında’’ demekle kimin işgalci, kimin işgal edilen olduğunu tanımlamakta güçlük çekersiniz!

Bu ‘’barış’’ vampirleri, statiko ile dünürdürler.

Kız alıp kız verirler.

Tanımadıkları devletin en yetenekli sömürgecisidirler!

Tanımadıkları içindir ki, kendilerini ‘’devlet’’ ilan ederler.

Yasa koyan da onlardır, uygulayan da, yargılayan da!

Atamalarda, ihalelerde, en kritik yerlerde söz sahibidirler!

Beğenmedikleri, tanımadıkları KKTC’nin ‘’kaymak yeyicisidirler’’!

Tanımadıkları Cumhuriyet Meclisi’nin,

‘’Gözde ve gayretli (!)’’ milletvekilidirler!

Zulüm gördüklerinden olacaktır ki, 450 metrekarelik havuzlu villalarının taksitlerini ödeyememe kaygısındadırlar!

Öyle bir zulüm ki, denize açıldıkları ‘’sosyalist’’ adlı yatlarında, yeri gelir, rakı-balık yaparlar, yeri gelir hangi şarabın daha iyi olduğunu tartışırlar…

Zulümdür gerçekten, KKTC’yi yok sayarken varlık içerisinde yüzmek ve yine de ezilenleri oynamak!

Savaşa muhtaç zihniyetlerdir KKTC’nin ‘’barış güvercinleri’’!

Bayramlarda, özel günlerde, sosyal medya hesaplarından ‘’barış mesajı’’ yayınlamaktır adetleri…

Savaş olmazsa ‘’barış’’ diyemez onlar!

Beslenemezler bu sayede ‘’barış’’tan.

‘’İşgal’’ altındaki sınırsız özgürlüktür yaşadıkları.

Olası bir çözümdür, en korkulu rüyaları!