Umarım yeni bir kaosa sürüklenmeyiz.

Çünkü hükümetin belli noktalarda çalışmaları elzem kabul edilen kamu görevlilerinin ödeneklerini tam vereceklerini, geriye kalanlarınsa yüzde yirmi beş kesintili olarak ödeneceğini, bunu da anayasal gereklilikle ileride ödeyeceklerini söyleyerek, devlet bütçesini bu şekilde denkleştireceklerini açıkladıklarını hatırlıyoruz. Oysa aradan geçen 1 aylık sürede, çalışması elzem ilan edilen personelin maaşlarını söz verdiği şekilde ödemediği gibi bu konuda tümüyle sessizliğini korumaktan vazgeçmedi!

Haliyle itiraz eden ve adaletsizliğe baş kaldırmak isteyen ya da nedenini sorgulayan personel neden cevapsız kaldı? Acaba farkında mıdırlar ki bu cevapsız bırakılma nedeniyle, haklı itirazlar zaten adaletsizliğin kol gezdiği başka çevreler tarafından açgözlülük veya etik dışılık olarak yorumlandı?

İşte yine toplum huzurunu kaçıracak yepyeni bir mesele… Sanki olanlar yetmezmiş gibi…

Tam da bu noktada, evvela sendikaların sorması gereken bir soruyu huzurunuzda dillendirmek isteriz: Geçici özel önlemlerin alınmaya başlandığı ilk Bakanlar Kurulu toplantılarından itibaren elzem olarak kabul edilen ve pandemikle ilgili alınan geçici özel önlemler sürecinde açık kalması zaruri görülen işyerlerinde, belli bir rotasyona göre çalıştırılması planlanan personelin sağlığıyla, güvenliğiyle ilgili, hem kendilerini hem de ailelerini bir çıkmazın içine atmak pahasına çalışmak zorunda bırakılan görevlilerin minicik de olsa bir fark istemelerinin neresi aç gözlülüktür? Kaldı ki birebir temas halinde hizmet veren bu personelin sağlık önlemleri için devletin sağlaması gerekenler de devlet tarafından sağlanmaksızın işyerlerine getirtilen bu görevliler bir talepte bulunmuyor, ayrıcalık istemiyorlardı. Ödenmeyi de kendileri talep etmemiş, hükümet tarafından verilen sözle onore olmuşlardı. Çünkü kapatılan işyerlerinde çalışanlar da maaşlarının kesilen %25’ini zaten alacaklardı. Üstelik bu tehlikeli süreci evlerinde ve güvende geçiriyorlardı.

Dahası bu süreçte çalışanlar ile çalışmayanlar arasında hiçbir fark gözetilmiyor hatta kapatılmayan kamu kurum ve kuruluşlarında rotasyona girmeyenler ile ilgili olası cezai müeyyidelerden de artık söz edilmiyordu.

Şimdi düzenli olarak işyerinde mesai yapan kişiler de çalışmayı bırakarak evlerinde kalırlarsa kim haklı, kim haksız kabul edilecek?

Adaleti sorgulamanın neresi açgözlülüktür?

Tam da bu aşamada belirtilmelidir ki kamu görevlileri yasasında disiplin uygulamaları hep uygulanır da ödüllendirmenin örneklerini pek görmeyiz!

***

Hükümetin ilk günlerden itibaren alacağını söylediği pek çok önlemi sonrasında uygulamaya geçirecek şekilde düzenlememiş olması sadece maaşlardan ibaret değildir.

Mesela sosyal sigorta primlerini erken yatıracak olanlara uygulanacak %15 indirim de buna örnektir.

Yine banka kredileri, 1500 TL’lik yardım olarak ünlenen mesele gibi pek çok mesele kaos olarak kamuoyunun gündeminde durmaktadır.

Toplumu çelişkiler içinde bırakan, çelişkilerden doğan bilgi kirliliği ve kaosun müsebbibi olan hep aynı özne değil midir?

Kabul ediyoruz ki neslimiz ilk kez böyle bir kriz ile karşı karşıyadır.

Kabul ediyoruz ki önlem alma ve çözüm üretme konusunda tecrübesiziz.

Yine de seçilmeyi talep edenlerin sorun çözme becerileri olduğu iddiaları net değil midir?

Taahhütleri bu yönde değil midir her zaman?

Bir aydır kriz olağanüstü şekilde ama bir buçuk ayı aşkın bir süredir de bilgimizde ve gündemimizde değil midir?

Bir buçuk ay krizi yönetecek önlemleri almak veya alacak kurulları oluşturmak için nasıl yeterli olmamıştır?

Tek vücut olarak hareket etmek, sanki birden fazla devleti aynı bünyede yönetmeye çalışır gibi davranmamak asıl görevi olan ileri gelenlerimizin buna bir son vermeyi ne zaman akıl edeceklerini, muhalefetin de yattığı derin uykudan uyanmasını hasret ve merakla bekliyoruz.

Dr. Çiğdem DÜRÜST