Çevre sorunu deyince yalnızca çöplerimiz hoyratca yok edilen dağlar gelişigüzel kesilen ağaçlar aklımıza gelmesin.

Ortak yaşam alanını paylaştığımız her canlı yada cansız varlığın dünyada yarattığı olumsuzluk bir çevre sorunudur aslında.

Güzelyurt sokaklarında bir deri bir kemik kalmış köpeğin görüntüsünü sosyal medyada görünce deyim yerineyse içim cız etti.

Bir insan herkesin gözü önünde yaşanan bu olaya nasıl kayıtsız kalabilir diye düşündüm.

Bahsettiğim her durumda bu hayvanlara yardım için çırpınan küçük bir azınlık hayvansever değil.Onlar zaten insan olmanın refleksi ile hareket edebiliyorlar.

Benim bu konuda suçladığım ellerinde daha çok imkan olan hükümet edenler ve yerel yönetimler.

Son bir yıldır süren pandemi insanları büyük ölçüde etkilediği gibi ortak yaşam alanımızda bizlerle birlikte bu yaşamı paylaşan hayvanaları da etkiledi.

Yiyecek bulamadılar .Aç kaldılar.Üstüne üstlük daha çok bakıma muhtaç hale geldiler.

Türkiyede tüm hayvansever ve derneklerinin sloganı haline gelmiş bir söz daha doğrusu bir slogan var;

Kısırlaştır, aşılat ve yerine bırakarak yaşat.

Tüm yerel yönetimlerin bu konuda üstlerine düşeni yapması halinde, sokak hayvanlarının %90 nın kısırlaşabileceğinin, ve 5-6 sene içersindesokaklarda artık sahipsizhayvanlara rastlamayacağınıyapılan araştırmalar ortaya koymakta.

Sokak hayvanları problemi bugünün konusu değil tabii.100 yıllardır devam eden bir problem.

Türkiye Cumhuriyetinin 2004 senesinde çıkartılan 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ile de KAY yasallaşmış. Artık kimsenin, “sokaklarda kedi ve köpek görmek istemiyoruz” diye keyfi bir şekilde yetkililere şikayet ederek onların toplatılmasını talep etmeye hakkı yok! Hayvan toplayıp öldürme veya bir barınağa kapatma devride sona erdi.

Yeni çıkan yasaya göre tüm yerel idareler, oluşturacakları bakımevlerinde, sokaklarda kısırlaştırılmamış yani küpelenmemiş, serbest dolaşan kedi ve köpeklerin bir an önce toplatıp bu merkezlerde kısırlaştırıp, aşılayıp, rehabilite ettikten sonra alındıkları yere tekrar bırakmakla yükümlü.

Yasa, bu işlemden geçen hayvanların kulaklarına işaret olarak küpe takılmasını ve resimli olarak kayıt altına alınmasını şart koşmaktadır.

yasa sahipli köpek ve kedilerin de bir an önce kısırlaştırılmasını talep etmektedir.

Günümüze kadar tüm yönetimler “yaşatmak” yerine “imha etmeyi” seçerek doğanın en temel yasasını ihlal ediyorlar.

Bundan 40 sene önce yaşadığım mahallede çok doğal birşeymiş gibi elinde av tüfeği ile köpek vuran adam hala gözümün önünde.Çocuk yaşımda bende oldukça derin izler bırakmış ki aklımdan çıkmamış.

Bugün Türkiye dahil birçok ülkede onları öldürerek imha etmek barbarca olduğu kadar, artık kanunlar karşısında cezası olan bir davranış. Bu yöntemler, kah onları zehirleyerek veya ateşli silahlar ile onları vurarak, kah toplatıp bir süre sonra başa çıkılamayacak kötü koşullu barınaklarda onları yaşamaya mahkum ederek göz önünden kaldırmayı amaçlamıştır.

Ancak sonuç, her zaman sokaklarımızı gene sokak hayvanları ile doldurmuştur ve bu şekilde devam etmesi halinde doldurmaya devam edecek.

Dünya Sağlık Örgütü WHO nun yaptığı araştırmaya göre, “ Her yerleşim bölgesinin her canlı türü için belirli bir taşıma kapasitesi var.

Bu belirli taşıma kapasitesi, kaynakların (barınak, gıda, su) ne kadar müsait olduğuna bağlı.

Gelişmiş omurgaların (köpekler dahil) nüfus yoğunluğu, çevrenin taşıma kapasitesini doldurmaya eğilimli.

Nüfus yoğunluğunda ölüme veya toplanılarak başka bir yere aktarılmaya bağlı herhangi bir azalma, hayatta kalanlar daha iyi beseleneceğinden, daha hızlı üreyebilecekler ve azalan nüfusu hemen telafi edeceklerdir.(D.S.Ö. Köpek Nüfusu Kontrolüne İlişkin Önerileri, Cenevre 1990)

Yani bizler onları ne kadar çok sokaklardan çekmeye çalışsak, sadece yeni gelecek olan hayvanlara yer açarız.Bu nedenle doğanın bu dengesini bozmadan, çabamızı sokaklarda aşılı ,kısırlaş

tırılmış, sağlıklı bir hayvan popülasyonu oluşturmaya yönelik kullanmalıyız.

Bu şekilde bir süre sonra sokak hayvanı problemi ortadan kalkacaktır.

Ancak bu konuda tüm yerel yönetimler işbirliği yaparak ,üstlerine düşeniyerine getirirse bu sonuca ulaşılabilir.

Yüzeysel bakıldığında barınak iyi bir fikir gibi görünebilir. Çünkü problem çok hızlı bir şekilde çözülecekmiş gibi görünür.

Bununla birlikte, uzun bir zaman diliminde bunun bir çözüm

olmadığı anlaşılmıştır.Barınak işletmek sorumluluk isteyen ve yüksek maliyetli bir iştir.

Buradabarındırılan hayvanların 365 gün hiç aksatılmadan beslenmeleri, hastalıklara karşı tedavi edilmeleri (barınaklarda ‘barınak hastalığı’ olarak bilinen ve çok çabuk yayılan birçok hastalık türü vardır) oynayabilecekleri ve dolaşabilecekleri geniş alanlara sahip olmaları gerekir.

Ve bir yerde barınak olması insanların, bakmaktan sıkıldıkları veya yaşlanan köpeklerini gelip buralara bırakmalarına daha rahat vesile olur.

köpekler acı çekerler Belli bir süre sonra yeterli yemek, ilaç ve bakıcı bulmak gittikçe zorlaşır. Belediyelerin çoğunluğu uzun zaman diliminde masrafları karsılayamazlar. Ve bu yerler sonunda bir çok canlının acı çektiği hayvan hapisanelerine dönerler.

Bu arada Yerel Yönetim böyle bir yerin masraflarını karşılamak için uğraşırken dışarıdaki köpek ve kedi nüfusu hızla artmaya devam eder.

Türkiyede yeni asanın yerel yönetimlerden talebi sokak hayvanlarının kısırlaştırılması ve rehabilite edilmesi için ‘Bakımevlerin’açılması

Bu olanağı olmayan yerlere de bu hizmetin mobil klinikler ile götürülmesini öngörmektedir.

Daha önce de söylediğimiz gibi, eğer doğal ortamlarında boşluklar var ise, köpekler çevre yerlerden gelerek buraları doldururlar ve kısa sürede buralarda üreyerek, bu alanın doyma noktasına ulaşıncaya kadar artarlar.Çok hızla artan nüfus ile problemimiz yeniden başlar.

Eğer köpekler kısırlaştırma, aşılama ve kulaklarına numaralı küpe takma işleminden sonra geldiği sokağa bırakılırsa hiçbir boş alan kalmaz ve buralara yeni köpekler de yerleşemez.

Eğer kısırlaştırma ve sokağa geri bırakma yeterli bir periyotta yapılırsa uzun dönem için iyi bir çözüm verir ve bu sayede güvenli ve sakin bir nüfus oluşturmanın yanı sıra insan sağlığını da tehdit etmez.
İşte sorunun çözümü! Örnekler önümüzde.

Peki insanı, hayvanı, çevreyi sevdiğini söyleyen ,çözüm üretmesi gerekenler nerede?