Kapılar açılıyor diye kalkıp giriş kapısına elinde hoşgeldiniz pankartı tutan bir kız koymuşlar.
Yanınada lokma tepsisi ile gelenlere lokma ikram eden biri daha .
Hadi bunları geçtik.
Yetmedi bir de kırmızı halı serilmiş.Komik diyeceğim ama komiktende öte acınacak bir durum.
Kim sermiş nasıl sermiş bilmiyorum ama tek diyebileceğim bunun psikolojide bir karşılığı olduğu.
Stockholm sendromu,
Rehinenin kendisini rehin alan kişiye olası diyalog sürecinde duygusal olarak bağlanması ona sempati ve empati oluşturması.
Psikiyatr Nils Bejerot tarafından bu şekilde adlandırılan sendrom, ismini 1973 yılında İsveç'in başkenti Stokholm'de yaşanan bir olaydan
almakta.
Hadi olayıda anlatalımda eksik kalmasın.
Banka soyguncusu tarafından altı gün boyunca rehin tutulan bir kadın, soyguncuya duygusal olarak bağlanır. Serbest kaldığında soyguncuyu
savunmakla kalmaz, nişanlısını terk ederek kendisini rehin alan banka soyguncusunun hapisten çıkmasını bekler.
Anlayacağınız psikolojik bir rahatsızlık .Tedaviye muhtaç yani.
Yapılması gerekende Halk sağlığını korumakla mükellef olan Devletin bunu tedavi etmesi.
Yoksa yarın bir tarafında bir parça peynir görüp kıçını mandıra kapısı sananalar çoğalmaya başlar.
Esnaf ve sanatkarlar odası ismine leke sürdürmesin derim.
Yoksa cebinde 2 kuruş para gören bu tipler kendilerini devlet adamı yerine koymaya kendi başına kararlar üretmeye başlarsa sonuçta böylesi absürt abuk sabukluklar çoğalır.
Yalnız bunlar değil tabii memlekette ,hayatında kitap açıp okumamış, okuma yazması vasat tiplerin siyaset,ekonomi ,sanat, kamu yönetimi hakkında ahkam kestiklerini hergün görüyoruz .Sonuçta kırmızı halı seren tiplerde bunlar arasından çıkıyor.
Allah size bildiği gibi yapsın.
Anladık iş yok turist gelmiyor çarşı boş ama bir tek kişi değil ki bundan muzdarip olan.Evine ekmek götüremeyen adam var ama kalkıp
dilencilik yapmıyor.Karısını kızını satmıyor.
Yalakalığın satılmışlığın bu kadarına pes.İnsan açta kalsa susuzda kalsa hiçolmazsa onurunu düşünür.
Onu kaybettikten sonra yaşasa ne yaşamasa ne .
Diyecek çok da birşey yok.
Kıbrıs Türkünün sorunlarının temelinde yatan şey hadsizlik ve kendini bilmezlik bugünlerde tüm şeffaflığı ile kendini belli ediyor.
Evet medeniyiz, daha demokratik hoşgürülüyüz. Ancak bu vasıflarımız var diye kendimizi daha kültürlü ve entelektüel
sanıyoruz ya oda en büyük hatamız.
Diyebilirim ki kesinlikle son 47 senede küçük bir azınlığı bunun dışında tutuyorum daha cahil ve kültürsüz bir toplum yaratmışız.
Etrafınıza bakmanız yeterli.
Bundan dolayıda sorunları doğru tesbit edemiyor düzgün tartışamıyor ve sonuç alamıyoruz.Kendimizede çevremizede saygımız bitmiş.
Yazık hemde ne yazık .......Kırmızı halıymış.Utanın.
Bir bando takımınız eksikti diyeceğim ama şimdi eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmeyelim diye dememiş olayım..
Son olarak şu kısa tarihsel anektod ilede bitirelimde kırmızı halı ne demek o çok bilmişlere hatırlatalım.
Kırmızı halı, ilk ortaya çıkışından itibaren sıradan insanlar için kullanılma amacı gütmemiş.
Antik Yunanistan'da Eshilos'un Yunan mitolojisinden esinlenen bir oyun var.Oyunun adı Agamemnon.
Oyunda Clytemnestra kocası Kral Agamemnon’u karşılamak için tanrıların kullandığı bir yönteme başvurur ve onun yoluna kırmızı bir halı serer. Önce Agamemnon
bu halıda yürümeye çekinir; çünkü kendini tanrı yerine koyacaktır. Ama karısı ısrar edince, kendini beğenmiş Agamemnon halının üzerinde yürür. Böylece
Clytemnestra, kocasının nasıl bir megaloman olduğunu kanıtlamış olur. Zaten karısı kısa süre sonra onu öldürecektir.