Herodotos, “Kimse savaşı barışa yeğleyecek denli duygusuz değildir” der.

Truva’dan bu güne doğru gelin. Barışa hasret Ortadoğu’ya bakalım. Irak’a demokrasi getirmek, İran’daki nükleer silah yapımına engel olmak için çıkan savaşların altında yatan gerçek sebep nedir? Arap Baharı ne oldu da kışa döndü? Bence bu soruların yanıtı Jean-Paul Sartre’da. ‘’Savaşı zenginler çıkarır, fakirler ölür.” Fakirlerin yani halkın ölmesi için de inanması gerekir. Çünkü savaşın temel ilkesi zenginlerin çıkarıdır.

Barışın temel ilkesi nedir? Söyleyeyim. Barışın temel ilkesi insan sevgisidir, genel anlamda tüm insanları, insanlığı sevebilmektir, kendi türüne ve diğer türlere saygı duyabilmektir.

Ve en önemliside masada değil zihinlerde barışı inşaa edebilmektir.

Tarihler 28 Haziran 2017’yi gösterirken Kıbrıs sorununa federal çözüm arayışlarına son nokta için taraflar İsviçrede Crans-Montana’da biraraya geldi.

Birçoğumuz bu tarihin yakın tanıklarıyız.

Crans-Montana zirvesine Garantör ülkeler Kıbrıs sorununa dahil olan ve yön veren tüm taraflar katıldı. Kıbrıs Türk ve Rum tarafları, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri gözlemci olarak Avrupa Birliği temsilcileri ve dolaylı yollardan Amerika Birleşik Devletleri.

KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncının İsviçre’ye hareketinden önce Ercan Havaalanı’nda söyledikleri sanırım aklınızda.

Bu konferans son olacaktı. Siyasi irade gösterilmemesi durumunda bunun bir tekrarı daha olmayacaktı.

Türkiye’yi temsilen orada bulunan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da bu sözleri tekrarlamıştı.

Rum lider Nikos Anastasiadis ilk gün masaya oturdu ve “Sıfır asker sıfır garanti” istiyorum” dedi.

Anastasiadis’in seslendirdiğinin Türkçe meali şuydu; “Bu konferansta Kıbrıs Türk halkının eşitliği, özgürlüğü ve güvenliği konuşulmayacak.

Sadece Türkiye’nin Kıbrıs’taki garantörlüğü sona erecek ve bir tek Türk askeri dahi kalmayacak”.

Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafı bu uç sayılabilecek yaklaşıma, soğukkanlılığı koruyarak,iyiniyetli bir teklifle yanıt verdi.

Zirvenin 28 Haziran’daki açılışında masaya aşağıdaki teklifi koydu;

1) Mevcut Garanti anlaşması Türk ve Rum kurucu devletlerinin eşitliği temelinde oluşacak yeni federal yapıya göre revize edilecek.

2) Kıbrıs’ta çözümün hayata geçişinin ilk gününden itibaren asker çekilmeye başlanacak.

3) Çözümün gidişatını izleyecek bir komite kurulacak. Komitede 3 garantör ve Türk ve Rum kurucu devletlerden birer üye ve federal

devletten 2’şer üye yer alacak.

4) Federal anayasa ve kurucu devlet anayasalarının işleyişi garanti edilecek.

5) Çözümden sonra her şey yolunda giderse, adadaki asker konusunu 3 garantör ülke masaya oturup yeniden gözden geçirecek

Genel Sekreter’in Crans-Montana’ya gelerek iki tarafın tekliflerinin buluşturulacağı çerçeveyi çizdi ve oradan ayrıldı.

Hatırlarsınız Rum lider,sankide oradan kaçmak için bahane arıyordu öğle saatlerine kadar zar zor sürdürdüğü görüşmeleri yavaşlattı, ara verip oturumları akşama öteledi.

Şununla konuşmalıyım bununla konuşmalıyım diyerek Genel Sekreter’in çizdiği çerçevenin sürekli dışına çıkarak çalışmaları zora soktu.

Zirvenin son gecesinde, Türkiye’nin tek yanlı müdahale hakkı ile adada bırakacağı 650 asker konusunun müzakere edilmesi için tüm

başbakanların katılacağı bir zirve önerisi yaptı.

Kıbrıs Türk tarafı bu önerinin sonuçlandırılması ve konferansın bir çözüm anlaşmasıyla kapanması için başbakanların katılımıyla 2-3 gün daha

çalışılmasını teklif etti.


Rum lider, geceyarısına doğru yapılan bu teklife, “Gitmem lazım. Ben yarın Kıbrıs’a dönüyorum. Konferansa devam edemem” sözleriyle yanıt verdi.

Anastasiadis bu yanıtıyla, çözümün ilk gününden itibaren büyük ölçüde asker azaltılmasını, çözümün 15’inci yılında ise kalan 650 askerin de

geri çekilip tek yanlı müdahale hakkının ortadan kaldırılmasını yani baştan beri istediği “sıfır asker-sıfır garanti” fırsatını elinin tersiyle itti.

Son gece Annan Planı’nın tümünü kabul edelim” teklifi geldi onu da reddetti, “Annan Planı’nın sadece haritasını verin bana“ dedi.

Bu arada

Dönüşümlü başkanlık için tek oy pusulası önerdi. Seçimlerde Kıbrıslı Türklerden 4 kat fazla nüfusa sahip Rumların 1 oyuyla Kıbrıslı Türklerin 1 oyu eşdeğer olacaktı.

İki nüfus arasında siyasi eşitlik kurulması için gereken “ağırlıklı oy” yerine “tek pusula”.

Devlet başkanlığı sırası 4 yıl sonra Türklere geldiğinde, gelecek 2 yıllık dönemde hangi Kıbrıslı Türkün devlet başkanı olacağına yine Rumlar karar versin diye.

Belli olmuştu ki Rum tarafı İsviçreye Federal bir yapı yerine daha ziyade Türklere bazı haklarının verileceği üniter bir yapı fikriyle geldi.

Ağırlıklı olarak Rumların söz hakkının olacağı, Kıbrıslı Türklere halihazırda adada yaşayan Ermeni, Maronit azınlıklardan farklı olmayan hakların verileceği ancak Rumların azınlığı kalınacak bir yapı.

Hemen şunuda hatırlamakta fayda var ;Rum lider Crans Montanada müzakere süreci çözümsüz olarak dağılmak üzereyken birşey daha söylemişti.Hatırlarsınız.

Rum halkı yetkiyi paylaşmakta hazır değil .Hatta Hastahanelerini bile paylaşmak istemiyor.Artık 2 devletli bir çözümün gündeme gelmesi gerekiyor demişti.

Sayın Akıncı ve sayın Mevlütoğlu bu son konferans derken, Anastasiadis bunları söylerken biz hala Guterres ve Annan planı çerçevesinde federasyon zemininde görüşmeye hazırız mı diyeceğiz?

Kıbrıs konferansı tarihte 3 kez toplandı.

İlki Türkler ve Rumlar, şimdilerde Rumların gaspettiği Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kurarken 1960 yılında ,2014 Annan Planı’nda ve son olarak 2017 Crans-Montana’da.

Son söz olarak BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in 30 Haziran 2017 tarihinde Crans Montana’da taraflara sunduğu “Guterres Çerçevesi”ndeki başlıklardan Güvenlik ve Asker konusu ile ilgili Rum tarafına söyledikleri ile bitirelim;

“Güvenlik ve asker konularını sizin görüşme yetkiniz yok. Bunu ancak Garantörler kendi aralarında görüşüp sonuçlandırabilirler